2017 Yılının Haziran ayı sonları, her yer yemyeşil,

tarlalarda buğdaylar deniz gibi dalganı yor.

Rüzgarın şımarık ellerinde, güne bakanlar

daha güne bakacak hale gelmemiş olsa da

narin narin büyüme çabasındalar.

Yollarda araçlar arı misali vızır vızır gelip geçiyorlar.

Yol kenarlarında ulu ağaçlar hepsi de

meyvesinden sunmak için kıvançla el uzatıyor

yoldan gelip geçenlere.

Al yanaklı kirazlar bayram şekeri gibi

dallar arasından sunuyor ikramını gelip geçenlere.

Her ağacın altında insan var, kimisi kovalara,

kimisi torbalara, kimisi de bizim gibi bakmakla

doyamayıp bu güzel manzaraya habere resim çekiyor.

Hava yel ekim, sıcaklık pek hissedilmiyor,

kuşlar daldan dala konarak bu güzel mevsimin tadını çıkarıyor.

Yılda bir olsa da bu yoldan geçiyoruz, bazen dut ağacı altında,

bazen armut, derken bu defa pembe bir kiraz ağacı altında

hafif bir kahvaltı yapalım dedik.

Altında durduğumuz kiraz ağacı dallarını o kadar fazla yerle eğmişti ki,

hiç toplamaya gerek yok, yemyeşil dallar gelmiş kucağına.

Zaten bu kadar güzel bir doğa ortamında insanın gönlü de,

gözü de doyuyor hiç yemeden.

Dilek ağacına benzer kiraz ağacına veda ederek düştük

yeniden yollara. İşte burada içimdeki o güzellik rüyasını bozacak

bir başka manzaralarla yüzsüze geliverdim.

Hangi köyden geçersek geçelim durum bir birine benziyor,

daha fazla nüfusu Türk olan köylerde terk edilmiş

bir sürü boş evler göze çarpıyor.

Bizim oranın köyleri öylesine yeşille iç içedir ki,

iki katlı evler bile bazen yeşillikten görülemez.

İşte böyle güzelim evlerin feryatlarını duydum

hangi köyden geçersek geçelim.

Enkaz altında kalanların iniltilerini duydum,

ağır hastaların ölümü bekleyen viran seslerinde.

Gençler her geçen zamanla şehirlere,

kentlere yöneldikçe güzelim evlerin

viran sesleri daima gelecek ardımızdan.

Sadece kentlere değil, çoğu gençler yurt dışında

ve daha çok Türkiye’ye göç etmişlerin evleri biçare durumda.

Herkesler köyden uzaklaşma çabası içinde olunca

köy evleri saraylara eş değer de olsa

para etmiyor hale gelmiş son zamanlarda.

Geçtiğimiz her köyde en az 8-10 böyle yıkılmaya

yüz tutmuş evlerin acı hikayeleri var.

Köylü artık eskisi gibi üretim yapamıyor.

Bir zamanlar şehir pazarlarına ürün veren köylüler

artık hafta da bir gün şehirden aldıklarıyla idare ediyorlar.

Bu tablo karşısında üzülmemek

mümkün olmasa da üzülmek de çare değil.

Köylü bitmiş, her şey gün gibi ortada.

Köylü yarınlarından geçmiş,

çaresizliği sırtında bu günün hatırına.

Firdevs BÜYÜKATEŞ

KIRKLARELİ

 

BENİ YURDUMDAN EDENLER

Umutlarımı kül ufak

Yakınımı uzak edenler

Şimdi ellerini uzatarak

Benden özür dileyenler

Hayatımı toz duman

Vatanımı haram edenler

Benden daha tarumar

Fareye dönüşmüş devler

Ne ayrılık bir neden

Ne kader ayrılıktı

Beni yurdumdan eden

Beş asırlık yumruktu.

Firdevs BÜYÜKATEŞ

KIRKLARELİ

 

Yazar