Hayatımın sonuna kadar bütün yapmak istediğim bu…

Mecbur olduğum seni tanıyarak yürekten çok sevmek

 

Vapur günün son sefer düğünü çalmıştır.

Ve sen karanlıkta koşarak bir ümitle el sallarsın uzaktan hareket etmekte olan gemiye,

Şans bu ya kaptan seni görmüştür ve ağırdan alır hareket vaktini

Sen son soluk atlarsın kıyıdan ayrılmakta olan geminin güvertesine

Personelin dudağında yamuk bir gülümseme “çok şanslısınız …”

Tesadüf müdür…

Yoksa sadece inandığına gayretle beraber şans kapıları mı açılmıştır?

Sonuç olarak mutlusundur kaçmayan vapur için.

*

Bir matrisin içinde yaşadığımızı düşüneneler şansa pek inanmazlar onlara göre yaşadıklarımız, yaşadığımız ve yaşayacaklarımız zaten matrisin yaşam algoritmasında mevcut olan durumlar.

Şans diye bir şey yok.

Bu düşünceye inananlara göre insanın bilmediği tanımadığı hiç bir şey karşına çıkmaz. Karşımıza çıkan ve bizim şans, tesadüf, nasip diye isimlendirdiklerimiz aslında bilinçaltımızda zamanda hatırlamadığımız bir yerinde temas ettiklerimizden ibarettir.

Ben şansı biraz daha enerjisel boyutta yorumlayanlardanım. İnsan olarak buna inanırım.

Şansın bireyin kontrolünde bir tık gayret içerdiğine inandığım kadar kişinin hayata bakış açısıyla da çok ilintili olduğunu düşünürüm.

Şans bana göre cinsiyeti olmayan bir olgudur.

Dişil ve eril, olumlu ve olumsuz, artı ve eksi gibi tamamen birbirinden zıt kavramlar için

ortak kullanılsa da genel olarak olumlu bir algı yaratır.

*

Köyün birinde fakir bir adam yaşarmış. Bu fakir adamın muhteşem güzellikte bir atı varmış. At o kadar güzelmiş ki şatoda yaşayan derebeyleri atı satın almak istiyorlarmış ancak adam her seferinde satmayı reddediyormuş. “Bu at benim gözümde sadece bir hayvan değil, aynı zamanda bir arkadaş. İnsan arkadaşını nasıl satar diyormuş?”

Bir sabah ahıra gittiğinde atının kaybolduğunu görmüş. Köylüler, “Biz sana söylemiştik! Onu satacaktın. Bak işte çaldırdın. Ne büyük şanssızlık… Yaşlı adam boynunu büker “Şans mı şanssızlık mı, kim bilebilir zaman gösterecek.” diye cevap verir köylülere.

Köylüler alay eder kendisiyle. Ama bir hafta on gün sonra at, peşinde bir vahşi at sürüsüyle çıkagelmiş. At kaçıp kendine bir dişi at bulmuş ve sürünün bütün üyeleriyle geri dönmüş yaşlı adama. Bunu gören köylüler heyecanla “Ne büyük şans” diye haykırmışlar.

Yaşlı adam oğluyla birlikte vahşi atları evcilleştirmeye başlamış. Ne var ki çalışmalar sırasında oğlu attan düşüp bacağını kırıyor. Köylüler hep bir ağızdan “Hayattaki yegâne yardımcın olan oğlunun yardımı olmadan bu yaşlı halinle tek başına ne yaparsın? Ne büyük şanssızlık” demişler. Yaşlı adam “Şans mı şanssızlık mı, kim bilir zaman gösterecek.” diye cevap vermiş yine.

Birkaç gün sonra derebeyinin ordusu köye gelip bütün gençleri askere toplar savaşa gitmek için yaşlı adamın oğlu dışında…

Köylüler yaşlı adama gelir “ Ne kadar şanslısın… Hepimizin çocukları savaşa gitti, bacağı kırık olduğu için bir tek senin evladını almadılar.” demişler son derece üzgün bir şekilde. Yaşlı adam yine aynı cevabı vermiş “Şans mı şanssızlık mı, kim bilebilir zaman gösterecek.”

Toplumsal gelişmeler, çevresel etkiler kişinin şansını önemli derecede etkileyebilir.

Evet.

Ancak burada önemli olan kişinin verdiği tepki ve geliştirdiği stratejidir.

Belki şanssızlık olarak gördüğümüz ve hayıflandığımız olay günün sonunda şükür sebebimiz olabilir.

Kim bilebilir, zaman gösterecek.

***

Şans bazen mucizelere inanmak kadar gerçektir.

Hiç unutmuyorum babam rahatsızlanmıştı ve acile kaldırıldı,

Yoğun bakıma yatırılması gerekiyor ve hastanede yetişkinler bölümünde yer yok.

Görevlilerin araştırması sonucu bize oldukça uzak hastanelerde yer olduğu söylendi.

Annem ve ben acilin önünde panik halde kara kara ne yapacağımızı düşünüyoruz.

Zamanımız kısıtlı ve çabuk karar vermemiz gerekiyor.

O sırada kızım, arkadaşıyla beraber hastaneye, yanımıza geldiler.

Hızlıca durumu yarım yamalak anlattığımı hatırlıyorum ve o can sıkıntısıyla hastane personelinin yanına koştum yeni bir gelişme var mı diye.

Kızımın arkadaşı bir şeyler söyledi ama dikkat çevirip dinleyemedim.

Bir zaman sonra son derece üzgün bir şekilde yanlarına döndüğümde annemin yüzünde bir heyecan fark ettim.

Üçü de bir ağızdan bir şeyler anlatmaya çalıştılar fakat bendeki kafa dağınıklığıyla hiçbir şey anlamadım tabi.

Kızımın arkadaşı beni kenara çekti son derece sakin bir ses tonuyla “abla ben annemi aradım bizim bu hastanede bir anestezi uzmanı doktor tanıdığımız var yönetimde de görevli pek telefonlarımıza bakmazlar ama bir şansımızı deneyelim dedi annem.”

Kız laflarını daha bitirmeden annesi geri aradı.

Genelde çağrıları cevapsız bırakan o tanıdıkları doktor, telefonun ikinci çalışında “alo” demiş.

Ve evet şans babamdan ve bizden yanaydı hastanenin çocuk yoğun bakımında babama yer bulunmuştu.

Şans sadece tesadüfler zinciri değildir,

Şans hazır ve inanmış zihinlerin yanındadır.

Bazı insanların çok şanslı olduklarını düşünürüz.

Ama yakından baktığımızda bu insanlara kendileriyle barışık, son derece pozitif enerjiye sahip olduklarını görürüz.

Anda yaşayarak her daim hayatın getirdiği fırsatlara hazırdırlar. Babam gibi.

Bir de şanslı insanların istek ve hayalleri vardır hayata dair.

Hayallerini hedefe dönüştürmek için çıktıkları yolda kendileriyle tanışırken barışma şansına erişirler.

Zaman içinde dönüşerek, demlenerek kendi mucizelerine tanık olurlar.

Bir beşerin kendisiyle tanışarak özünü bağışlayıp sevmesi “Ne büyük bir şanstır”

“ Şayet aynı zamanda ve aynı yerde bir arada kendimle olma şansına erişirsem bunu asla kaçırmayacağım.”

Bütün yapmak istediğim bu.

Yazar