Dr. Sakin Öner
Fener Rum Patrikhanesi son altı yıldır, Lozan Antlaşması’na ve yasalarımıza aykırı olarak, Türkiye’nin Batı Anadolu Bölgesi’nde ağırlıklı olmak üzere eskiden Rum Ortodoks nüfusun yaşadığı ancak yüz yıldır Rum Ortodoks nüfusun olmadığı yerlere, bir nevi eski Bizans coğrafyasına peş peşe Yunanistan’dan ithal ettiği Metropolitleri atıyor. ABD ve Yunanistan destekli Patrikhane, kilise kalıntılarına Metropolit atayarak ne yapmaya çalışıyor? Bu uygulamanın anlamı nedir? Bizans’ı ihya mı etmek istiyor? Patrikhaneye bu cesareti kim veriyor?
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra İstanbul’daki gayrimüslim azınlıkların karşılığı olarak Batı Trakya’da eşit haklarla bırakılan Türk Müslüman toplumunun azınlık hakları, Lozan Antlaşması’nın 40. maddesinde belirtilen “eşit haklar ilkesi” ve 45. maddesinde belirtilen “mütekabiliyet” ilkesi ile Anayasa’nın 90. Maddesindeki hükme göre (Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir) yürütülecekti. Fakat Yunan yönetimi, bu maddelere aykırı olarak Batı Trakya’da Müslüman Türk azınlığın Müftülüklerine el koyarak dini özgürlüğüne doğrudan müdahale etmeye devam ediyor. Türk kimliğini inkâr eden Yunan devleti keyfi olarak kendi politikasına uygun sözde Müftüler atamaya, Türk nüfusun seçtiği Müftülere ise ceza davaları açarak makam gaspı suçlamasıyla yargılamaya devam ediyor.
Lozan Antlaşması’na göre İstanbul Fatih İlçe Kaymakamlığı’na bağlı ve bunun dışında yetki alanı bulunmayan Patrikhanenin, yetkilerini aşarak Rum Ortodoks cemaati yaşamayan Çanakkale, Şarköy, Bursa, İznik, Silivri, Sivas, Bergama, Efes, Antalya, Perge, Edirne, Gelibolu, Mudanya, İzmir, Isparta, Manisa Alaşehir gibi bölgelere Metropolit ataması, uzun vadede burada kilise yoluyla cemaat taşıma ve etki alanları oluşturma gayreti olarak değerlendiriliyor.
Şimdi Patrihane’nin son yıllarda dikkati çeken bu tarz faaliyetlerinden bazı örnekler vermek istiyorum. İzmir’in son metropoliti, Yunanistan doğumlu Hrisostomos adlı bir papazdı. İşgal dönemindeki Türk düşmanlığına dayalı eylemleri nedeniyle, Türk ordusunun İzmir’e girmesinden üç gün sonra 12 Eylül 1922 günü halk tarafından linç edildi. Fener Rum Patriği Bartholomeos, 94 yıl sonra 2016 yılında, Cumhuriyet tarihinde ilk defa Türkiye hükümetinin 2013 yılında Türk vatandaşı yaptığı Volos (Yunanistan) doğumlu Bartholomeos Samaras’ı İzmir’e metropolit olarak atadı. İzmir Rum Ortodoks Kilisesi Başrahibi Kyrillos Sykis ise Urla, Çeşme ve Karaburun bölgesinden sorumlu Piskopos yapıldı.
Fener Rum Patriği Bartholomeos, Muğla-Yatağan’daki üç bin yıllık Stratonikeia Antik Kenti’nin içinde bulunan kilise kalıntısı için 1. Stefanos’u resmi olarak papaz atadı. Bunun Metropolitlik ataması olduğunu düşünüyoruz. Bartholomeos, 8 Mayıs 2019’da İzmir-Selçuk’ta Aziz Yuhanna Bazilikası’nda, Aziz Yuhanna’nın ölüm yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen ayini yönetti. Patrikhane, Tekirdağ’ın Şarköy ilçesinde bulunan St. İoannis Theologos Manastırı’na Yeni Zelanda’dan gelen metropolit Amfilohios’u atadı. Patrik, 3 Şubat 2020’de Patrikhane’de, İznik Metropoliti Konstantin’i kabul etti.
Yunanistan Başbakanı Çipras, 2019’da Türkiye’ye yaptığı ziyaretin ikinci gününde Heybeliada Ruhban Okulu’nu ziyaret etti. Çipras’ın ziyaretine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın refakat etti. Kendilerini Ruhban Okulu’nun kapısında sözde Bursa Metropoliti ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun Müdürü Elpidoforos Lambriniadis ile diğer metropolitler karşıladı. Böylece Fener Rum Patriği Bartholomeos’un, yasalarımıza ve Anayasamıza aykırı olarak atadığı, Türkiye’yi Bizans haritası içinde gösteren sözde Bursa Metropoliti’ni, Türkiye Cumhuriyeti resmen tanımış oldu.
Hükümetin himayesinde, Türk vatandaşı olmayan altı yabancı papaz, Lozan Antlaşması’nın 40. ve 45. maddesi ile Anayasa’nın 90. maddesi ihlal edilerek Haziran 2004’te, Patrikhane’ye metropolit olarak atandı. Dört bin Türk soydaşımızın yaşadığı Rodos Adası’nda, 1972 yılından beri Müftü yok. Rodos Adası’na Müftü ataması yapılmazken, Rodos Adası’ndaki papazın Fener Rum Patrikhanesi’ne metropolit olarak atanmasına neden destek ve onay verildi?
Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı, Atina’daki Osmanlı camilerinden birine Türkiye’den imam atayabilir mi? Batı Trakya’nın Seçilmiş Müftüsü, Rodos’taki –kapalı tutulan- Süleymaniye Camii’ne imam atayabilir mi? Yunan yönetimi, Lozan Antlaşmalarından doğan bir hak olan Dedeağaç’ta müftü seçimi için Batı Trakya müftüleri halkı seçime davet edebilir mi?
Kurtuluş Savaşı’nda patrikhane ve Atatürk’ün tutumu
I. Dünya Savaşı’nda Anadolu ve Rumeli’deki Rum nüfusu Türklere karşı örgütleyen Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı papazlar, Kurtuluş Savaşı’nın başından sonuna kadar Yunan ordusunu desteklediler. Kiliselerin bodrumlarını silah deposu haline getirdiler, çeteler oluşturdular. Patrik Meletios, Yunan Ordusu Başkomutanı Papulas’a gönderdiği telgrafta, “Patrikhane’nin ve Anadolu’daki Rum milletinin Yunan ordusunun arkasında olduğunu” bildiriyordu.
Mustafa Kemal Paşa, dinî görünümlü emperyalist kışkırtmanın araçlarından biri olan Patrikhane’ye karşı önlem almakta gecikmedi. Kuvayı Milliye’nin silahlı gücünü kullanarak, Rum çetelerini önce etkisizleştirdi, sonra ortadan kaldırdı. Kilise bodrumlarındaki silahlara el koydu. Papazların Yunan propagandası yapmasını önledi. Mustafa Kemal, Le Journal muhabiri Paul Herriot’a, 25 Aralık 1922 günü Patrikhane ile ilgili olarak şunları söyledi: “Bir fesat ve ihanet ocağı olan, ülkede ayrılık ve uyuşmazlık tohumları saçan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluk ve felaket simgesi olan Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımızda barındıramayız. Bu tehlikeli örgütü ülkemizde tutmamız ne gibi gerekçe ve nedenle ileri sürülebilir? Türkiye’nin Rum Patrikhanesi için topraklarında bir sığınak göstermeye ne zorunluluğu vardır? Bu fesat yuvasının gerçek yeri Yunanistan değil midir?” Fakat, maalesef Lozan görüşmelerinde bu sağlanamadı, İngiltere, Fransa ve İtalya Patrikhane’nin İstanbul’da kalmasını sağladılar.
20. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Teoloji Araştırma Merkezi, Patrikhane’nin Rum Ortodoks cemaatin yaşamadığı bölgelere Yunanistan’dan ithal ettiği metropolitleri atamasıyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Fener Rum Patrikhanesi Bizans döneminin kadrosunu topluyor. Bir tek Ortodoks’un olmadığı illere metropol atanıyor. Gereksinim duyulan kadrolar için Yunan papazlar, ağır ağır yürütülen bir programla Türk vatandaşı yapılıyor”.
Lozan’la birlikte Patrikhane, Türkiye’deki Ortodoks azınlıkların dinî vecibelerini yerine getiren dinî bir Türk Kurumu haline getirilmiştir. 1980’li yıllara kadar ekümeniklik söz konusu değilken; 1990’lı yıllardan itibaren ABD, AB ve Yunanistan’ın destekleri ile Patrikhane, ekümeniklik iddialarında bulunmaya başladı. Ekümeniklik, ne laik Türk devletinin Anayasası ve kanunları ile ne de Lozan Antlaşması ile bağdaşmaktadır. Ekümeniklik, sadece Ortodoks dinini ve Ortodoks kiliselerini ilgilendiren bir mesele değildir; aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti devletini de bağlar. Nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye, kendi topraklarında bağımsız dinî bir Ortodoks otoritesi istememektedir.
“Bizans’ın ihyası” projesi
Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Kur. Alb. Ümit Yalım bu konuda yazdığı “İçimizdeki Bizanslılar” başlıklı yazısında: “Türk topraklarında bizans devleti kuruluyor, hem de göstere göstere!… Merkezi New York/ABD’de bulunan Dış İlişkiler Konseyi (CFR-Council on Foreign Relations)’nin, “Bizans’ın İhyası ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Tasfiyesi Projesi” adım adım uygulanıyor” diyor.
Yalım, yazısında ayrıca şu görüşlere yer veriyor: “2004’ten itibaren, 20 Türk Adası ve 2 Türk Kayalığı savunulmadan Yunanistan’a teslim edildi. İşgalin önlenmesi için TSK’ya Hükümet Direktifi verilmedi. Yunanistan’a nota da verilmedi. İşgal edilen Türk Adaları’na, Hükümetin himayesinde Bizans Kiliseleri inşa edildi. Vatan toprakları çan sesleri ile inim inim inliyor. Adalarda bir tek cami bile yok, ezan sesi hiç yok. Yunan Eğitim Bakanı Kostas Gavroğlu, 25 Mart 2019’da, işgal altındaki Muğla Kalolimnoz Adası’na gelerek Bizans Bayrağı’nın altında egemenlik ve bayrak gösterisi yaptı. İşgal altındaki Muğla Limoniye Adası’nda dalgalanan Bizans Bayrakları 2020’de basında yayınlandı. İşgal edilen ve Bizans bayraklarının dalgalandığı Türk Adaları’ndaki kiliselerde görev yapan papazlar, İstanbul Fener Rum Patrikhanesi tarafından atanıyor.”
Dikkatlerden kaçan iki olay
Bu konu gündemde iken şu iki gelişmeyi de bu gelişmelerden ayrı düşünemeyiz. Bu gelişmelerden biri, bu yıl dünya Ortodokslarınca Patrihane’nin organizasyonuyla Sümela Manastırı’nda 8. ayinin gerçekleştirilmesidir. Trabzon’un Maçka ilçesinde, Karadağ’ın Altındere Vadisi’ne bakan eteğindeki Sümela Meryem Ana Manastırı’nda bu yıl yine 15 Ağustos 2021’de 8’inci ayin Fener Rum Patriği Bartholomeos yönetiminde gerçekleştirildi. Bartholomeos, dini inançlarına göre, 15 Ağustos tarihinin “Meryem Ana’nın göğe yükselişi, cennete intikal ettiği gün” olarak bütün dünyada anıldığını ve kutlandığının altını çizerek, “Her yıl 15 Ağustos’ta Sümela’ya heyecanla gelmeyi, ayin düzenlemeyi ve dua etmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. 90 yıllık bir kopukluktan sonra, bizlere bu imkânı ilk kez 2010 yılında sağlayan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a tekrar teşekkürlerimizi ifade ediyoruz” dedi. Ayinin icra edildiği günün özel seçildiği dikkatlerden kaçmamalı. Trabzon merkezli Rum Pontus devleti 15 Ağustos 1461 tarihinde, II. Mehmed’in bir aylık kuşatması sonucunda tarih sahnesinden silinmiştir.
İkinci dikkat çeken gelişme ise, hükümetin izniyle Van’ın Gevaş ilçesindeki Akdamar adası üzerindeki Akdamar Kilisesi’nde Ermeniler tarafından bu yıl 5 Eylül 2021 tarihinde 9’uncu ayini yapmalarıdır. Yılda bir kez yapılan ayine, pandemi nedeniyle sınırlı sayıda kişi alındı. Ayini Türkiye Ermenileri Patrikliği Genel Sekreteri ve Ruhani Meclis Başkanı Başrahip Tatul Anuşyan yönetti. Ayini Van Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Emin Bilmez, İl Emniyet Müdürü Atanur Aydın, İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Hüseyin Bekmez, Gevaş Kaymakamı Hamit Genç ve bazı kurum amirleri de izledi. Bu ayinin son on yıldır hükümetin izniyle Van’ın Akdamar adasında yapılmasının Ermeniler için şu önemi var. Ermenistan devleti, Sevr’de “Türkiye’nin doğusundaki Iğdır, Kars, Van, Erzurum, Ağrı, Şırnak, Hakkâri, Gaziantep, Diyarbakır şehirlerini haritalarında sözde “Büyük Ermenistan” toprakları gibi gösteriliyor.
EY TÜRK UYAN! VATANINA HAK VE MENFAATLERİNE SAHİP ÇIK. ÇÜNKÜ SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ…