Konu: Gurbetçi mahallelerinde Vatan kokusu ve filizlenen umutlar.

Bugün memleketim Bulgaristan’da at koşuları yapılır. Sevinç, coşku göktedir. Koşumları mavi boncuklu atlar ve levent gençler yıl boyu bu günü bekler. Anılarım Hacıoğlu Pacarcık ve Varna köylerindendir. Oranın tava dibi düzlüklerinde at arabası koşuları da yapılırdı ki, coşkusu bir başkaydı diye anlatırdı hep büyüklerimiz.

Şimdi biraz da Avrupa’yı dolaşıyorum. Bazen Bulgaristan’ın Avrupa’ya taşındığı hissiyle uyanıyorum. Buraya gelenlerin insan hakları kavgası alevleri sanki kendiliğinden sönüyor. İnsanlarımızsa buraya yığılmaya devam ediyor.

Yeni gelenler, 70 yıl öncesi özellikle Almanya harabeliğini kömür ve demir kokusuyla Avrupa Birincisi yapan Anadolu gurbetçilerinden kalan 3-4 katlı “heim” yurtlara yerleşiyorlar. Saçları siyah, briyantin sürünce parlak, ciltleri fırında fazla kalmış çavdar ekmeği renginde, bizim “millet”, yerli basında ise “Türkische Zigeuner” (Türk Çingeneleri) adıyla tarif edilenler, “çok çocuklular” lakabıyla da ünlendiler.

At koşuları burnunda kokanlar bugün heyecanlı. Köyü arayıp haber çekiyorlar. Hasret ciddi bir duygu ve telefonla giderilemiyor.

Gençleri buraya tutunduran birçok neden var. İş seçmediklerinden dolayı kolayca iş başı yapabiliyorlar. Aileler kalabalık. 2-3 çocuklu kadınlar adres kaydı yaptırınca beraberlerinde getirdikleri evrakları sunup daha fazla çocuk parası, sağlık ve sosyal yardım almak için Alman makamların AB’li gurbetçiler arasında ayrım yapmadan işlem yapması hepsine moral veriyor. Kendilerini eşit haklı şahıs his etmeleri hepsini gururlandırıyor. Hatta Almanların onlara “Mein Her!” (Bayım!), (Efendim!), “Meine Dame!” (Hanımefendi!) şeklinde hitap etmesi daha önce yaşamadıkları yeni bir hava ve ortam yaratıyor. Yani kısaca insan yerine konduklarını yeni hissediyorlar. (Çünkü Bulgaristan’da bunu görmedikleri için…)

Son izlenimlerim Kuzey Rein Vestfaliya eyaletinin Deusburg kenti işçi mahallelerinden. Birkaç gün önce oradaydım. Burada iş ve işçi bulma kurumunda beliren sorunların, çocuk parası, sosyal ve sağlık yardımı, kira ödemeleri gibi takıntılı problemlerin çözümüne ek evraklar sunarak müdahale etmem gerekiyordu. Alman Belediyelerinde deneyimli uzmanların çalıştığı Entegrasyon Şubeleri var, hemen yardımcı oluyorlar.

Belediyelerde Bulgaristan’dan gelen Müslümanların okul görmemiş, kültür seviyeleri tamamen Müslüman aile ahlakına dayanan, başıboş yetişmiş gençler ve genç aileler dikkat çekiyor. Türkçe konuşan fakat Türkçe yazıp okuması olmayan çok kalabalık bir genç grup var. Almanca bir yana Bulgarca ve Türkçe evrak doldurmada zorlanan, daha önce eli kalem tutmamış gençler burada sorun yaşıyor. İşler tercümanların boyunu aşıyor. Bulgar makamların kendilerine her konuda olumsuz yaklaşmış olması onlarda kurumlara güvensizlik yaratmış. Almanya’ya gelince özgür nefes alan bu insanların anlattıkları Almanları sarsıyor.

Bulgaristan’da 2017 yılında sona eren “Romenleri Entegre Etme On Yıllığında” Avrupa Birliği sosyal, sağlık ve eğitim programlarından Bulgaristan’a gönderilen paraların adrese, bireylere, ailelere, yerel kurumlara, getto mahallelere, muhtarlara – ulaşmamış olması ortaya çıktıkça, kuşku ve tiksinti uyandırıyor. Burada yapılan araştırmalar, Brüksel’den gönderilen yardım paralarından % 52’sinin Bulgaristan’da kullanılmadan geri çevrildiğini ortaya koydu. Bu paralar adres değiştirip az gelirli yaşlı Bulgarlara, sözde huzur evlerine yardım olarak verilmiş. Gettolara giden paralarla polis karakolları kurulmuş, giriş çıkışlara demir kapılar takılmış, her tarafa gözetleme kameraları monte edilmiş, bekçi ve polislere araba, araç gereç alınmıştir. Kuşkusuz bunlar çok acı gerçekler…

Almanya’da oluşan ve yerleşen kesin görüşte, Bulgar yönetimin Romenleri bütünleşmiş (entegre etme) programlarını yanlış anladığı, entegre etmekle asimile etmeyi birbirine karıştırdığı artık açık açık görülebildi. Bulgar makamların AB paralarıyla Romenleri Bulgarlaşmaya zorladığına inandılar. Yapılan anketlerde Romenlerden yalnız % 28’i evlerinde Bulgarca konuşuyor. Almanya’da Bulgarca konuşanlar az. Türkçe çok yaygın! 4-5 milyon Türkün etkisi manavda, köfteci ve dönercide hissediliyor. Türkler kendiliğinden entegre olurken, dillerini koruyup geliştirmiş ve Almancayı da sökmüşler.

Bulgaristan’a azınlıkları entegre etmek için gönderilen paralarla Gettolara ve Romenlerin yaşadığı mahallelere elektrik, su, sağlık merkezi kurulması, okullar açılması ve kültürel atılımlar beklenirken, alt yapı tesislerine el bile sürülmedi. Ana dil eğitimine ve aynı zamanda resmi dil olarak Bulgar dilinin öğretilmesine öncelik tanınacaktı bu da olmadı. Okula gitmeyen çocuk kalmayacaktı. Anan-babalara çocuklarının okula gidiyor diye para verdiler, hatta birçok çocuğa ortaokul diploması dağıttılar, fakat gençleri yetiştirmediler. Bunun yerine, anadil ve halk kültürü yok edilirken, Bulgar kültürünü dayatma yöntemlerinin duvara çarptığına burada herkes inandı.

Deusburg şehir merkezine yakın Bulgaristanlı Romen mahallelerinde davul zurna müziği eksik olmuyor.

Burada özgürlüğün adı müzikle yaşamak! Almanlar Bulgarlar gibi “çalga” müzikten rahatsız olmuyorlar. Birkaç yıl önce bol sulu Rein ırmağı boyu kentlerinin köprübaşlarında Haskovolu Jigoli de akordeon çalıyor, yerlileri eğlendiriyor, ustalığına diyecek yoktu, “virtüöz” diyen Almanlar yanı başına koyduğu yumuşmuş melon şapkaya birkaç Euro sent atmadan geçmiyorlardı..

Romen kimlik ve kültürünü geliştirmek için Bulgaristan’a gönderilen paraların kayıplara karışması veya yerli kodamanların cebine dolması Almanlarda tepki uyandırıyor. Çünkü Almanya’ya sosyal yardım için yığılmaya devam eden kitlenin durumu ortada…

Deusburg Belediye Başkanı Yohaim Ştamp, “Bulgaristan’ı yoksul Romenler için gönderilen AB paraları sunulan planlara uygun harcanmamış, ben bu sorumsuzluğa akıl erdiremiyorum. 10 yılda okuryazar bir yeni kuşak yaratılabilirdi, oysa tam tersi olmuş…

Bir şeyler yapmak lazım. İnsana yatırım fonları, Almanya’ya yerleşenlerin yaşadıkları semtlere yönlendirilerek, onların buradaki hayatını yeni baştan örgütlemek gerek. Avrupa Birliği ülkelerindeki yoksulların yaşadığı ülser yuvalarını kurutmak zorundayız,” diyor.

Avrupa Konseyi’nin Romenleri Entegre Etme İşine Ayırdığı Fonlar Bulgaristan’da neden kullanılamadı?

Bu sorunun cevabını yalnız Bulgaristan’daki ırkçılık ve aşırı milliyetçilikte aramak yanlış olur. Örneğin, Bulgaristan’ın AB’ye üye olduğu 2007’den 2013 yılına kadar Romen azınlık bir şeyler olacağına inanmadığından ve benzet kapsamlı program hazırlayacak avukatlara ve program uzmanlarına verecek parası olmadığından eli kolu bağlı kalmış.

Ülkede belediyeler ve devlet kurumları dışın bu işlerde uzmanlaşmış ofisler olmadığından ve bu konuda kendilerine uzatılan evin “su, çöp ve elektrik borcu” ödemekten ileri gitmediğinden dolayı olacak, işler hep yüz üstü kalmıştır. Avrupa Konseyi entegre programlarını uygulamak yüksek kalifiye kadro ve ekip işidir. Hala tamamen eğitimsiz olan Romen kitle içinde bu gibi kadrolar aramak yanlış olur. Bu yüzden biz onların hem Bulgaristan’da hem de Almanya’da bütün işlerini üslenmek zorundayız. AB’ye entegre olabilmenin temeli eğitimdir. Vatandaş olmayan Doğu Avrupalıların okullara kaydı da oldukça zor bir iş. Burada her şey Alman dilini kavramakla başlıyor.

Duetsburg dışında, Dortmund, Gelzenkirchen ve Esen gibi Bulgaristan’dan akın eden yoksul ve görgüsüz göçmen kitlelerin yoğun olduğu şehirlerde aynı sorunlar yaşanıyor. Bu arada çok iyi duruma gelenler de var tabi ki.

İş bulabildiğine sevinen gençler bazı bölgelerde 10 kişi bir büyük odada kalsalar da şikâyetçi değil, bataktan çıkmaya, yoksulluktan kopmaya çalışıyorlar. Bu kentlerdeki temaslarımda Alman Belediyecilerin Bulgaristan gerçekliği hakkında yeni yeni bilgilendiğine ve uyandığına şahit oldum.

Cahillik, 2 söz Almanca bilmeden Rein nehri boyundaki yıllar önce boşalmış sanayi şehirlerine yerleşip, Allah bin bereket versin, buradaki Türk Şirketlerinin uzattığı ele tutunarak, iş başı yapıp sosyal yardım veya çocuk parası almaya başlayanlar çok mutlu.

Bulgaristan’da birinci çocuk için 90 leva (45 Euro), ikinci ve üçüncü çocuk için 40-ar leva (yirmişer Euro) alanlar, burada çocuk başı 187 Euro alıyorlar ve çok çocuklu ailelerin, işe gitmeden, yalnız çocuk parasıyla geçinebildiğini görebiliyoruz.

2018’de Alman Belediyeler Güney Doğu Avrupa ülkelerinden gelen 268 336 çocuk için çocuk parası ödemişler.

Almanya maliye Bakanı Olaf Şolz bu haftaki TV açıklamasında, Mart 2019’un başında yaptığı bir açıklamada, bu sene çocuk sayısının 2018’e kıyasla % 10 arttığına işaret etti.

Orta ve Güney Doğu Avrupa’dan gelen göçmenlerin Almanya’da doğan çocukları için 2018’de 600 milyon Euro ödenirken, bu paralardan 343 milyon Euro’nun Almanya’da dünyaya gelen ama Almanya dışında yaşayan çocuklara havale edildiği bildirildi.

Çocuk 2-3 yaşına girince ve anne Almanya’da bir iş bulunca, çocuklar Bulgaristan’daki gettolara gönderiliyor.

Çok çocuklu Romen kadınlara “sokakta dolaşan kösenmiş domuz” diyen Bulgaristan eski Başbakan Yardımcısı Valeri Stoyanov’a Almanlar gülüyor. Çünkü burada anaya, çocuklu bir kadına saygı büyük!

Bir çocuklu Bulgar kadına göre 4 çocuklu bir Romen kadın çok daha saygın ve yüksek statüye sahip, birçok indirim ve sosyal hizmetten yararlanabiliyor. Duisburg ve Dortmund özel TV programlarında hamile kadınlar ve çocuk bakımı programları var. Bulgaristanlı Romenlerin hayatı 2 uzun söyleşide anlatıldı.

Bulgaristan Gettolarındaki hayatla Almanya’daki gurbetçilerin aile hayatı mukayese edildi.

2019 Avrupa Kültür Merkezi Filibe “Yeni Mahalle” (Plovdiv, Stolipenovo) gettosuna özel bir programla yatırım yapılması ve yaşam koşullarının kökten değiştirilmesinde ısrar edildi. Eğitim ve sosyal yardımlar konusunda çözüm yoluna işaret eden derin yorumlar yapıldı. Örneğin yardımlar Almanya’da kalırsa Pazarcık şehrinin “İzgrev” mahallesinde biriken 100 bin leva elektrik ve su parasının nasıl ödeneceği sorusu tartışıldı.

Almanya’ya gelen ve Türkçe’den başka dil konuşmayan Bulgaristanlı ailelerle çalışmalarımıza bir Avrupa Bulgaristan Türkleri Derneği olarak ağırlık veriyoruz. Beliren sorunların çözümü için örgüt ağımızı sıklaştırarak genişletiyoruz. Başarıya götüren yolun el ele vermek olduğunu hepimiz biliyoruz.

Almancayı ve Alman yasalarında göçmen haklarını bilen ve Almanya ortamında faydalı olabilen kardeşlerimizle yardımlaşıyoruz. Çalışmalarımızın temelinde Avrupa İnsan Hakları, Avrupa Birliği insani hukuku ve sosyal programları var. Birbirimizi ve ortak sorunları tanıdıkça başarılı olacağımıza ve umut dolu günler yaşayacağımıza inanıyorum.

Hak ve Özgürlük, adalet ve demokrasi davamızda uyanış ve başarı yolumuz ortaktır.

Konumuza devam edeceğiz. Sadece Almanya’da 86 bin Bulgaristanlı soydaşımız var. Davamız ortaktır. Demokrasiyi Almanya’da öğrenmek nasipmiş deyip devam edeceğiz.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Dostlarınızla paylaşmanızı arzu ederim.

Yazar