BGSAM Tercumesi
Tarih: 09 Ocak 2020
BGSAM: Hangisini seçersiniz? Azınlıksız Bulgaristan’ı mı yoksa azınlıkları çok küçültülmüş olan bir Bulgaristan mı?
Kaynak: Bulgar basını. İ. Diçev (tercüme)
Kuzey Makedonya’da Bulgar azınlığı, Bulgaristan’da ise Makedon azınlığı yok. Bazılarına göre bunun yorumu şöyledir: Makedonlar Bulgardır. Başkaları ise, Bulgarlar ile Makedonlar arasında soy bağı yoktur.
Yazıyı kaleme alan Prof. İvaylo Diçev.
BULGARİSTAN MÜSLÜMANLARI.
Sırp Başbakan Yardımcısı İvitza Daçiç’in bir demeci bu hafta Bulgar medyasını ayağa kaldırdı. O, Karadağ’daki Sırpların insan hakları konusunda Avrupa Konseyi’nin hiç birşey yapmadığına tepkiliydi. İddiaya göre, Karadağ’da Ortadoks Kilise malını mülkünü elde etmek için 1918 yılından beri taşınmazlarının yasal olduğunu kanıtlamak zorundadır. Mukayeseli konuşan Başbakan Yardımcısı Daçiç, ülkesindeki azınlıklar nüfusun ancak % 0,26 olmasına rağmen, haklarının ısrarla savunduğunu, Karadağ’da ise azınlıklara hiç bir ilgi gösterilmediğini vurguladı.
Bu cümleler Bulgaristan’da İç Makedon Devrim Örgütü (VMRO) örgütünün İstanbul Şiddete Karşı Mücadele anlaşmasını okuduğu gibi kanlı gözle okundu. Daçiç’e saldırıldı. Batı sınırları boyunda yaşayan Bulgarların doğal ve politikl haklarının tehlike altında olduğu öne sürüldü. VMRO örgütü şefi, Başbakan Yardımcısı ve Savunbma Bakanı Krasimir Karakaçanov Paris-Neuilly 1919 Antlaşmasına kadar indi ve hoşgörü istendi.
Bulgaristan’da azınlıklarla ilgili panik yapmaya gerek var mıdır?
Bir asır önce olduğu gibi milliyetçilik buharının silah kuşanıp orada burada bulunan azlınlık kardeşlerimizi kurtarmaya gitmektense, medya sayfalarında kalması daha yazırlıkdır. Milliyetçilik ocağının birden bire parlaması, bir daha olmak üzere ülkemizdeki közlerir külün altında kıpkırmızı korunduğunu gösterdi. Milli çoğunluğun korkusu milli devletin zayıflığından kaynaklanır ve aynı zamanda küresilleşme koşullarında Bosna Sırpları, Kosovalılar, Katolunyalılar ve Şotlandiyayıların hareketlenmesinden de endişe duyuyorlar.
Gelişmiş dünyada genel Kimlik yatarma ilkesi olmaması endişe ve zıdiyet yaratan neden oldu. Avrupafa Fransız ve Alman tipleri olamak üzere 2 ana milliyet tipi var. Fransızlar Avrupa Birliğinin bir tarafından politik milliyet yapılandırırken, öte yanda Alman tipi kültürel milliyeti bina ediliyor. Kanada topluluğundan bölünmüşlük mozaik örnekleri verebiliriz. Polonya ile Japonya ise homojenlik örnekler sergiliyor.
Çoğunluğa egemenlik hakları tanıyan, bir dr sözde azınlıkların haklarını savunan ilkeleri pekiştirmeye davet eden Avrupa Konseyi (AK) tarafından baskı altına alınan Balkan devletleri Çerçeve Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldılar.
Ne var ki, bu bir “çerçeve” antlaşmasıydı. Bu antlaşmada MİLLİ AZINLIK tanımı yer almıyor. Ayrı ayrı devletlerin çok farklı olan gelenekleri olmasından dolayı, milliği azınlığın ne anlama geldiğini devletlerin kendilerinin açıklaması istendi. Bulgaristan “yok bizde azınlık mazınlık” deyiverdi. Bunu kabul edenler bugün saraylarda yaşıyorlar.
Bulgar makamları ülkemizde “milli azınlık yok, olmuş olsaydı biz onların haklarını mutlaka korurduk, fakat bizim ülkemizde milli azınlık yok, ancak etnik azınlık var” deyerek sorumluluk üstlenmekten kaçtılar. Olmayanların bir sürüsü de biziz.
Bu konudaki resmi görüşmelerde, devlet sınırları değişikliklerinin ülke sınırlarında değişiklik yapmıyor beyanında bulunan Bulgarlar, hayali etkide bulundu. Daha sonra bu iddianın uygulama biçimini de öğrendik, ülkenin toprak bütünlüğü için tehlike yaratıyor gerekçesiyle Pirin Makedonya-sında yaşayan Makedonların sivil toplum kuruluşları ve diğer dernek ve teşkilatlar mahkeme kaydı yapılmıyor. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da hasır altı ediliyor. Türklerin ise partisi var ama anadilleri yasaklıdır.
Toprak bütünlüğünün zedelenmesi tehlikesi küçümsenemez.
Tarihi bilenler bunun ciddi bir korku olduğunu bilir. Hitler, Çekoslovakya ve Polonya’ya saldırmazdan önce Sudetler ve Danzıg’te Alman azınlığı yaşamadığını kullanmıştı. Azınlıklar yemek sofrasında ara sıcak gibi bir şey. Günümüzde Rusya Baltık bölgesinde ve Ukrayna’da bu kartı oynuyor. Bulgaristan’da 300 bin Rusya vatandaşı mülk kaydı yaptırmıştır. Oyle ki Karadağı’da meydana gelen olayların bir yenisi bizde de yaşanabilir. Teorik olarak böyle bir tehlike Bulgaristan’da da var. 1974’te Rumların askeri darbe yapmasından ve adanın Yunanistan’a bağlanması tehlikesi belirdikten sonra, Türkiye’nin Kıbrıs Adasının üçte birini işgal ettiğini hatırlatılarak, Bulgaristan’da Türk azınlığı korkusu kışkırtıyorlar. Fakat küçücük bir ülke olan Kuzey Makedonya’nın Bulgaristan’ı işgal edeceği kışkırtmasında bulunulması adeta gülünçtür.
Bu örnekle bambaşka b,rşey söylenmek isteniyor. Bulgaristan’da %0 Makedon azınlığı var. Makedonya’da da % 0 Bulgar azınlığı var savı, Makedonların hepsi Bulgardır şeklinde yorumlanırken, Üsküp de Bulgarlarla işimiz olmaz yorumunu yapıyor. Antlaşma imzaladık. Komisyonlar kurduk. Politik didişme devam ediyor.
İmzalanan Bulgar-Makedon Antlaşmasının imzalanmasından önce etnik ve milli azınlık arasındaki fark uzun uzun tartışıldı. Milli azınlık varlığı ve tehlikesinin komşu devletler bağlı bir sorun olduğu ve dolayısıyla daha da büyük tehlike taşıdığı savunuldu. Rengareng olan günümüz dünyası bu savı reddediyor. XX. Yüzyıl savaşlarından sonra komşu ülkelerde kalan 20 bin Bulgar’a günümüzde dış ülkelerde bulunan 3 milyon kovulmuş-dağılmış-gurbetçi Bulgar vatandaşından daha fazla ilgi gösterilmesi, hatta birçok yetkilinin bu vatandaşlarımızı hiç düşünmeden seçme hakkından dan men etmeyi düşünmesi doğrusu gülünç oluyor.
Vatanından çıkan, hak ve özgürlüklerini de yitirir savı, günümüz koşullarına tamamen uymuyor. Çünkü Bulgaristan’ı gurbetçiler besliyor. Biz gurbrtççilerimizi Almanya’daki Türkler veya İngiltere’deki Romanlar gibi göremiyoruz. Dış ülkelerdeki soydaşlarımızın bireysel haklarıyla birlikte, topraklarımızın üzerinde miras egemenliğine de sahip olduklarını tanımıyoruz. Bulgar milletinin olaylara bu şekilde yanaşılması, asırlar ötesinden beri beraber yaşadığımız ama genelde kendilerini (göçer konar) –nomad- gibi gördüğümüz Romanlara travma yaşatıyor.
Azınlık değil, iş ağları.
Biz Bulgaristan’da azınlıkları ötekileştiriyoruz ve onlara ön yargılı davranıyoruz. Nedeni, onların özel haklara sahip olduklarını düşünmemizde gizlidir. 30 yıldan beri etrafında örgütlendikleri Hak ve Özgürlükler Hareketi HÖH bir yandan azınlık haklarını savunurken, yerel ortamda onlara iş sağlıyor, çocuklarını alıp okuman için Türkiye’ye gönderiyor. Pomaklara mali yardım da yapılıyor. Burada söz konusu olan dayanışma, güven ve yardımlaşmadır. Bunlar sayesinde azınlıklar Bulgar ekonomisinin belirli iş kollarını ele geçirdikleri gibi devamlı güçleniyorlar. Bu örnekleri dünyanın diğer ülkelerinde de görebiliyoruz.. Örneğin Amer,ka’da yerli nüfusun torunları kazino işletiyor, Meksikalılar çocuk bakıyor, Rumlar lokanta işletiyorlar. İş ve etki ağları en gelişmiş olanlar Yahudilerdir. Dünün yoksul çobanları olan Karakaçanları örnek alırsak, 1940’lara kadar konar göçer hayatı yaşarken, Rumca konuşan azınlık olduklarından onlara Yunanistan’a vizesiz girme ve orada çalışma hakkı tanındı. Öyle oldu ki durumları kökten değişti, bir göğüs ileri geçtiler. Onlar için yapılan kavgalar, çatışmalar unutuldu ve çelişkiler iş alanı sahipleri arasında rekabete dönüştü, huzur hakim oldu.
Azınlıkların grup hakları liberal dünya görüşü önüne ağır sorunlar dikti. Bir yandan birey, kendini özünden bir parça olarak hissettiği toplumun bir öğesi olmayı kendisi seçiyor. Öte yandan toplum bireyin haklarını sık sık kısıtlıyor, azınlıklara politik gündem dayatıyor. (Azınlıkların oy kullanırken sıkı birlik olduğunu görüyoruz.)
Azınlıklar çoğalsın ve şiir yapsınlar.
Ben azınlıkların problemlerini onların asimile edilmesi açısından değil, birbirlerinden ayrışması ve uzaklaşması yönünden baktım. “Büyük Gemici” Mao’nun dediği gibi varsın 100 çiçek birden açsın. Ben Gagavuzların ve Ulahların, Topalulahların kültürel özelliklerini tanımak istiyorum. Doğu Rodoplar’dan Türkleri Deliorman Türklerinden ayırmak istiyorum. Roman milleten Kardaraşları Burguculardan ve kalaycılardan da ayırmak istiyorum. Varsın tüm azınlıklar kendi lehçesinden bir anadil ve edebiyat dili oluşturmayı başarsın…Varsın her azınlık lehçesinden anadil yaratabilsin ve kendi dilinde şiir ve destan yazsın ve istediği töre ve bayramı kutlasın, yeni bayramnlar yaratsın ve gönlünce yaşasın! Böyle olunca Balkanların ne kadar alaca bulaca olacağımızı düşünün lütfen… 1990’larda Macaristan’da azınlıklardan biri Hun Azınlığı olarakj kabul edilmelerini talep ettiler. Bu iş için onlara kara para veren de oldu. Bu ay İngiltere mahkemelerinden birinde ayrılıkçılık bir din olarak yargılanacak.
Ne demek istediğimi anlamadığınızı umuyorum. İnsanoğlunun kendisini bireyselleşmiş ve kabul edilip tanınmış hissettiği bu gibi sıcak toplulukların sayısı ne kadar artarsa, biz hepimiz savaştan, kurtuluştan, otonomiden vb uzak olacağız ve kalacağız. Çünkü azınlık kimlikleri ne kadar küçük ise, hepimizin katıldığı, büyük sıvıl toplum kimliğine kötülük yapmakta o kadar yetersiz ve başarısız olacaklar.
Öyleyse Bulgaristan Kuzey Makedonya’dan ne istiyor:
“Makedon dili” bir kavram olarak kullanılmamasın.
Üsküp Bulgaristan’da Makedon azınlığı olduğunu ağızına almasın.
Borisov Milliyetçilere çanak açmasın.
Bulgaristan’da Türk azınlığı var mı yok mu?
Bulgaristan Türkleri Bulgaristan’dan kopmak istemiyor. Bulgar devleti soykırım denemesi, isim ve din değiştirme, dil yasağı koyma ve süneti yasaklama gibi saçmalıkları yeniden uygulamazsa, Türklerin hareketleneceğine inanmıyorum.
Balkanlarda düşmanlık körükleniyor mu?
Balkanlarda düşmanlıklar her zaman kötüleme diliyle başlamıştır. Balkan ülkelerinde azınlıklar ayrım hedefleyen kalıp sözlerle kınanıp lanetleniyor. Yumsuk kavgaları dil kavgasından çıkar.
Varna bir Rus kalesi mi oldu?
Varna’da Rus dostları çok arttı. Bu sehirde 80 bin mülk Ruslarındır. Bulgaristan’ın deniz başkenti Ruslar’ın Avrupa Birliği içinde bir kalesi olmuş durumdadır.
Okuyanlara kalpten teşekkürler.
Lütfen paylaşınız.