İmparator Augustus
Gaius Julius Caesar Octavianus Augustus Antik Roma’nın ilk imparatorudur. M.Ö. 27-M.S. 14 arasında hüküm sürmüştür. Roma’da doğan Augustus, Atia’nın oğlu, Julius Caesar’ın kız kardeşi Julia’nın torunudur. Dört yaşındayken babasını kaybetti. Yetenekleri sayesinde daha çocukken Caesar’ın ilgisini çekti. Caesar M.Ö. 45’te Pompeius’un oğullarına karşı İspanya seferine çıktığında (Munda Çarpışması) Augustus da ona eşlik etti ve onun üzerinde bıraktığı olumlu izlenim nedeniyle Caesar tarafından evlat edinildi. Askeri deneyimini geliştirmesi için gönderildiği Apollonia kentinde henüz altı ay kalmıştı ki Caesar’ın suikasta kurban gittiği haberini aldı (Liv, Augustus. 10; HR, 11.59). Bunu izleyen yıllarda Caesar’ın öcünü almak amacıyla siyasi olayların tam ortasına daldı.
Cicero, Cumhuriyet rejimini geri getirebileceğine inandığı için Augustus’u siyasi mücadelesinde destekledi. M.Ö. 43’te konsül seçildi, Caesar’ın katillerini vatan haini ilan ettirdi. Aynı yıl ikinci kez kurulan üçlü yönetimde (triumvirlik) Marcus Antonius ve M. Aemilius Lepidus ile birlikte görev aldı. M.Ö. 42 yılında suikastçılara karşı Philippi Çarpışması’nın kazanılmasında katkısı oldu. Sicilya’yı elinde tutarak Roma’da yiyecek sıkıntısı baş göstermesine sebep olan Sekstus Pompeius’u yenip Roma halkının desteğini kazandı. Lepidus’a bağlı birliklerin kontrolünü eline geçirip onu triumvirlikten ayrılmak zorunda bıraktı, daha sonra dikkatini Marcus Antonius’a verdi. Aralarında gittikçe artan bir gerilim oluşmuştu. Bunda Marcus Antonius’un karısı Fulvia’nın Roma’da Augustus aleyhine söylentiler yayması da etkili olmuştur (Fulvia’nın bir amacı da kocasını VII. Kleopatra’nın kollarından uzaklaştırabilmekti).
Diğer taraftan Kleopatra, Marcus Antonius’u kışkırtıyordu. Marcus Antonius’un Mısır’da doğululara has bir hayata dalması, Roma topraklarını Kleopatra’dan olan çocuklarına vermesi üzerine Roma’da aleyhine oluşan havayı değerlendirmek isteyen Augustus, M.Ö. 33’te ona savaş ilan etti. M.Ö. 31’deki Actium Deniz Savaşı zaferinden sonra Marcus Antonius ve Kleopatra intihar ettiler. Mısır’ı denetim altına alıp Roma’nın tek güçlü siyasi şahsiyeti olduktan sonra iktidarını ilan etmekte acele etmedi, zira Caesar’ın başına gelenleri unutmamıştı. Senatonun kendine verdiği bazı yetkileri kullanmadı, onur bahşeden bazı unvanları benimsemeyip birinci vatandaş anlamına gelen princeps civitatis unvanını kullandı. M.Ö. 27 yılında imparator ilan edildikten sonra sade ve mütevazi bir hayat sürdü. 76 yaşında Nola’da öldü, Roma’da Campus Martius’ta gömüldü. Ölümünden sonra tanrılaştırıldı. Kızı Julia’nın oğullarını varis olarak seçmişti, onların ölmesi üzerine M.S. 4’te evlat edindiği Tiberius, halefi olmuştur.
Pax Romana Dönemi
Yöneticilik alanında tarihin en büyük dehalarındandı. Yaşamın her boyutunda gerçekleştirdiği düzenlemeler, çürüyen cumhuriyeti yepyeni monarşik bir düzene dönüştürdü ve imparatorluk ilk üç yüzyılda onun attığı temeller üzerinde yeşerdi. Köylerde iskânı teşvik ederek kırsal nüfusu büyüttü, bu sayede tarımsal üretimin artmasını sağladı. Yetenekli yardımcılar seçmekte başarılıydı, Gaius Maecenas ve Marcus Vipsanius Agrippa’nın Augustus’un başarılarında önemli payları vardır. Geleneklerin ve eski Roma değerlerinin daimi savunucusu oldu, Yunan ve Doğu inançlarının önemsizleştirdiği Roma inançlarını canlandırmaya çalıştı. Evliliği teşvik etti, hakkında söylentiler çıkan kendi kızı Julia’yı bile sürgüne göndermekten çekinmedi. Hüküm sürdüğü dönemde kalıcı bir barış sağlandı, ulaşım ve ticaret gelişti. “Barbarlar arasında o kadar sevildi ki Roma halkının bağlaşığı olan krallar onun onuruna Caesarea adını verdikleri kentler kurdular”. Böylece yerleştirdiği Pax Romana (Roma Barışı), Yunan ve Roma klasik çağ mirasının sonraki kuşaklara aktarılabilmesini sağlarken, Yahudiliğin ve Hıristiyanlığın yayılabilmesi için de gerekli koşulları hazırladı.
Otokratik bir rejim (tüm yetkilerin tek kişide olduğu monarşi türü) kurmasına karşı, yönetici soyluların hemen altında yer alan varlıklı yüksek sınıfları da yanına çekebildi. Askeri harcamalar için ayrı bir hazine oluşturarak ordunun siyaset dışında tutulabilmesini sağladı. Vergilius, Horatius gibi büyük yazarların desteğini sağlamayı başardı. Hüküm sürdüğü dönemin Latin edebiyatının Altın Çağı ile çakışması sayesinde Roma tarihindeki güzide şahsiyetlerden biri oldu. Vergilius’un Aeneis destanında Augustus’a yönelik övgüler vardır. Roma takviminin altıncı ayının adını Augustus (ağustos) olarak değiştinmiştir. Başarılarını anlattığı Res Gestae Divi Augusti adlı yazıt, Augustus’un ölümünden sonra imparatorluğun çeşitli yerlerine dağıtılmıştır. Ölüm döşeğinde sınırların daha fazla genişletilmemesini tavsiye etmiş ancak bu isteğe uyulmamıştır. İncil’de Hz. İsa’nın doğumun, Augustus’un verdiği emirle yapılan nüfus sayımı sırasında gerçekleştği yazar (Lukka, 2.1).
Unvan Olarak Augustus
Roma imparatorlarının kullandığı bir unvandır. Senato tarafından ilk kez Octavianus’a verilmiştir. Kelime anlamı ”yüce, ulu” dur. Augusta unvanını ise ilk kez Augustus’un eşi Livia Drusilla almış, sonraki imparatoriçeler de bu unvanı kullanmayı sürdürmüşlerdir. Diocletianus’un tetrarşi yönetimi kurmasından sonra imparatorluğun başında iki augustus, ve yardımcıları olarak da iki Caesar görev yapmaya başlamıştır.
Kaynakça:
- Antik Çağ Sözlüğü – Alper Can.