2007-2017 yılları arasında Avrupa Birliği’nin 28 üye ülkesinde üretilen sürdürülebilir enerji hacmi %64 arttı.

Bu sürdürülebilir enerji; odun ve biyokütlenin yakılmasından, rüzgardan, jeotermal kaynaklardan ve güneşten elde edildi.

Enerjisini yenilenebilir enerji kaynaklarından elde eden ilk beş ülke; İsveç (%54.5), Finlandiya (%41.0), Letonya (%39.0), Danimarka (%35.8) ve Avusturya (%32.6).

İşte AB’nin sürdürülebilir bir enerji geleceğine giden yolu açmasına yardım eden bazı projeleri…

Sürdürülebilir enerji projeleri

Yukarıdaki grafikte gördüğünüz renkli alanlar yenilebilir enerji kaynaklarıyla yapılan projelerden milyon ton petrol eşdeğeri olarak ne kadar enerji elde edildiğini gösteriyor.

90’lardan bu yana artan yenilenebilir enerji kaynağı kullanımına pararlel olarak artan enerji kazancını tüm yenilenebilir kaynaklarda görmek mümkün. Örneğin; grafiğin en altındaki renkli alandan biyoyakıtların en çok kullanılan ham madde olduğunu, 1990-2016 yılları arasında kullanımında sürekli bir artış olduğu görülüyor.

1. Yüzen Güç

Rhône, Avrupa’nın en önemli nehirlerinden biridir. İsviçre Alpleri’nden Akdeniz’e uzanan ve Fransa’da üretilen en tanınmış şaraplardan bazılarının üretimine katkısı olan bir nehir. Artık Rhône vadisi de yenilenebilir bir enerji merkezi oldu. Avrupa’nın en büyük yüzen güneş enerjisi santraline ev sahipliği yapıyor.

17 megawatt (MW) tesis, bir zamanlar bir taş ocağın içinde bulunuyordu. Taş ocağı daha sonra göle dönüştürüldü. Güneş enerjisi santrali şu an o gölün içerisinde. Yıllık üretimi 4733 evin yıllık enerji ihtiyacını karşılayacak kapasitede.

Proje, topluluk mülkiyeti göz önünde bulundurularak yapılandırılmış; yerel vatandaşlar tesise yatırım yapmaya davet edildiler ve böylece gelecekteki başarısında projenin paydaşı oldular.

2. Ortak Rüzgar

Danimarka da yenilenebilir enerji projelerinde de önemli bir rol oynamaktadır. Ülkenin başkenti Kopenhag’ın hemen dışında, Middelgrunden açık deniz rüzgar çiftliğinde 20 rüzgar türbini çalışmaktadır.

Türbinler

Middelgrunden 2000 yılında inşa edildiğinde, halkın yatırımı ile finanse edildi. Yaklaşık 8500 Danimarka vatandaşı hisse satın aldı, 25 milyon dolardan fazla para toplandı. Tesisin %50 hissesi Danimarka halkının oldu.

Kolektif mülkiyet modeli Danimarka’da öncü bir çalışma oldu. Şu an ülkedeki tüm yeni rüzgar çiftlikleri en az %20 oranında halka ait olacak şekilde inşa ediliyor.

3. Devasa Türbinler

Pervanesinin tek bir dönüşünün bir gün boyunca üreteceği tüm elektriği ile ortalama büyüklükte bir evin elektrik ihtiyacını karşılayabilecek kadar güçlü bir rüzgar türbini hayal edin.

İskoç kenti Aberdeen sakinleri için bu vizyon bir gerçeklik haline geldi. Bu tipte 11 türbin denize doğru inşa ediliyor ve Avrupa Açık Deniz Rüzgar Dağıtım Merkezi’ni (EOWDC) oluşturuyor.

Türbinler

8.4 MW’lık yapıların her biri 191 metre yüksekliğinde olacak. AB tarafından kısmen finanse edilen bir plan altında türbinleri inşa eden enerji şirketi Vattenfall’a göre, bunlar dünyanın en güçlü rüzgar türbinleri olacaklar.

380 milyon dolardan fazla bir maliyetle inşa edilen EOWDC, Aberdeen’in yerel elektrik ihtiyacının %70’inden fazlasını ve toplam güç talebinin neredeyse dörtte birini karşılayacak kadar güç üretecek.

4. Çernobil Güneş Enerjisi

Nisan 1986’da Ukrayna’daki Çernobil nükleer santralinde yangınlar ve patlamalar meydana geldi. Ortaya çıkan radyoaktif kirlenme, yaklaşık 5 milyon insanı içeren yaklaşık 30.000 kilometrekarelik bir alanı etkiledi.

Şehir, dış dünyaya kapatıldı ve adı nükleer bir kazanın tehlikeleri ile eş anlamlı hale geldi. Ama şimdi bölgeye yeni bir yaşam ve yeni enerjiye de nefes verildi.

Ukrayna enerji ve inşaat şirketi Rodina ve Alman enerji firması Enerparc tarafından 3.800 panelden oluşan 1 MW’lık bir güneş enerjisi santrali 1.2 milyon dolarlık bir maliyetle inşa edildi. Santral 2000 daireye enerji sağlayacak kadar enerji üretecek.

 

 

Yazar