Başlığın anlamı: milletvekili adayımızı kendimiz gösterip kendimiz seçmek istiyoruz.
Bizdeki konuşma ve politik dilde pek kullanılmadığından dolayı, Türkçe olarak adı pek bilinmeyen, majör iter seçim sistemi yani çoğunluk seçim sistemi, şu günlerde Bulgaristan’da çok yazılıp konuşulan bir konu oldu. Nedeni?
Cumhurbaşkanı R. Plevneliev’in Halk Meclisine gönderdiği bir mektupta, 25 Mayıs 2014 günü yapılacak, Avrupa Birliği Parlamento seçimlerinde, bir de halk oylaması yapılmasını istemesidir. O, bir seçimde 2 bülten kullanılmasını önerdi. 2. bülten bir halk oylaması niteliğinde olacak. Konusu bir sonraki parlamento seçimlerinde oyların bir kısmının çoğunluk seçim sistemi öteki kısmının daorantılı seçim sistemine göre kullanılmasıdır. Her seçmen 1 (bir) seçimde 2 (iki) bülten kullanacaktır. Birisi, parti bültenlerinde gösterilen aday için, ikincisine de partilerden bağımsız olarak halkın gösterdiği ya da kendi başına milletvekili adayı olan, tanıdığınız bir kişi için verilecektir.
Bulgaristan’da ateşlenen tartışma içerik olarak çarpık tartışılmaya başlandı.
Yazımda soydaşlarımı ve Bulgaristan’da yaşayan ve seçime katılacak olan kardeşlerimi bilgilendirmek istiyorum. Konu çok önemlidir. Çarpık anlaşılması Bulgar demokrasisini sürüm sürüm süründürür.
AP Parlamenterlerini seçerken, bir de % 50 çoğunluk % 50 ‘de orantılı seçim sistemi uygulanması diye halkoylamasına oy mu kullanacağız? Sorusuna yanıt aranıyor. Bu arada, bilen bilmeyen, olayın özüne inmeden, Olur mu böyle şey? Bu iş kafa karıştırır!, falan demeye başladı.
Önce uzakta yakında, sem seçim hem halk oylaması yapılan örneklere bakalım:
Bir seçimle bir halk oylamasının (referandum) aynı günde yapıldığını gösteren pek çok örnek var. Son yıllardaİtalya, Romanya ve İngiltere’de benzer halk oylamaları yapıldı.
Hatta bu halk oylamalarında seçmen her yerde meclis seçimlerinin, Cumhurbaşkanı Plevneliev’in istediği üzere, bir kısmının ÇOĞUNLUK, öteki kısmının da ORANTILI sisteme göre değil, yüzde yüz ÇOĞUNLUK seçim sistemine göre yapılmasına oy verdi. Bulgar deneyiminde, 1990’da yapılan Büyük Millet Meclisi seçimlerinde vekillerin bir kısmi (% 30) ÇOĞUNLUK sistemine ve daha fazlası (% 70) da ORANTILI sisteme göre seçilmişti. 1990’dan 2014’e kadar yapılan meclis seçimleri ORANTILI (proportional) seçim sistemige göre yapıldı.
Seçim sisteminde değişiklik yapılmasını gerektiren nedir?
1) Bulgar parlamenter demokrasi düzeninin halen çalışmaması, demokratikleşmenin
yerinde sayması ve ülkenin çok ağır bir ekonomik ve sosyal bunalım içinde sürünmeye devam etmesi ve politik partilerin hiçbir işe yaramayan kadroları meclise sokarak, dönüşümleri ve reformları felce uğratmasıdır. Milletvekili alım satımına son vermektir.
2) Politik partilerin halkın milletvekili aday tekliflerini hiçe sayarak, meclisteki
sandalyeleri pazarlaması, parti üyesi olmayan dolandırıcılık ve rüşvet işlerine karışmış
sabıkalı kişileri parlamentoya tıkıp halka hizmeti, emekçilerin ve köylülerin dertlerini ve sorunlarını rafa kaldırması pratiğine son vermektir. Seçimlerin hem çoğunluk hem de orantılı sisteme göre oy kullanarak yapılması hele Bulgaristan Türkleri, hele Pomaklarımız ve hele de Müslüman Çingene kardeşlerimiz ve adalet, hak ve özgürlük için bağrı yanmış tüm alt katmanlar için son derece önemlidir. Yapılacak oylamada halk çoğunluk sistemi uygulanmasına “evet” derse, milletvekillerinin % 50’si halk tanıdığı, bildiği, demokrasiye inanmış, özgürlüklere sahip çıkan, adaletçi, kendilerini sevdirmiş, güven kazanmış kişiler arasından seçecektir.
3) Çoğunluk sisteminin uygulanması, bir bakıma halkı rahata kavuşacak, işlerin nasılsa
yoluna gireceğine güven artacak, eski kadroların oyun dışı kalmasına ve genç kuşağın politik yaşamda rol almasına kapı açacaktır. Totaliter etkiden kurtulmanın en kısa yollarından biri de işte bu seçim yoludur. Mafya ve oligarşi ile başa çıkma yoludur. “Temiz eller” politikası uygulama yoludur. Hak ve adalet arama yoludur.
AB ülkelerinden örnekleyelim:
a) Romanya demokrasiye geçişte çok bocaladı fakat adına “uninominal” dediği bir seçim
sisteminde çözüm buldu. Bu sistemde yalnız aday olan şahsiyetlere oy veriliyor. Bu sistemde politik partilerin milletvekili listesi çıkarma ve oy isteme hakkı yoktur. Aday çıktığı seçim bölgesinde kullanılan oyların % 50’den fazlasını aldığında ilk turda milletvekili oluyor. Romanya’da politik sistem böyle değişip pekişti ve seçmene güldü. Bu sistemle Cumhurbaşkanı görevden alındı ve sonra yine göreve çağrıldı.
b) İtalya’da, 2013’ün Aralığında, son 8 yıldan geçerli olan ORANTILI sistem yasa dışı
ilan edildi ve ülke daha önce geçerli olan ve milletvekillerinin dörtte üçünün seçilmesini sağlayanÇOĞUNLUK SİSTEMİNE DÖNÜLDÜ. İtalyan halkı milletvekillerinin hepsinin ÇOĞUNLUK sistemine göre seçilmesini istiyor da, idarede olanlar şimdilik kulaklarını tıkayıp, bazı şeyleri biz de biraz bilelim, diyorlar. Hem İtalya’da hem de Romanya’da ÇOĞULCUL seçim sistemine geçildiğinde, ülkedeki sonsuz kavgalar azaldığı gibi, huzur ve ekonomik inkişaf ve sosyal güvenlik dönemine geçiliyor. İtalya’da “temiz eller” operasyonu çoğunluk sistemi uygulanırken gerçekleştirildi.
c) İngilizler tek turlu ÇOĞUNLUK seçim sistemini uygulamada ısrarlıdır.
Lortlar bile bu sistemle seçiliyor.
Plevneliev’in teklifinde eksik olan bir taraf var:
Cumhurbaşkanı’nın parlamentoya gönderdiği mektupta soru şu şekilde kaleme alınmıştır:
“Siz milletvekillerinden bir kısmının çoğunluk sistemine göre seçilmesine razı mısınız?” Dikkat edelim: Oy kullananlar “evet” dediğinde, şimdiki meclis yasa değişikliği yaparak sadece 1 (bir) milletvekilinin bile çoğunluk sistemine göre seçilmesine izin verse, soru olumlu yanıtlanmış oluyor, çünkü 1 (bir) de bütün olanın bir kısmıdır.
Böyle düşünmek bir saçmalık da olabilir, ama 1 de meclisi tatmin edici bir rakam olabilir ve bu hiçbir işe yarayamayabilir. Belki de bu seçmene, halka şirin görünme taktiğidir ki, Cumhurbaşkanı yardımcısı bile bu önerinin bu şekilde meclise gönderilmiş olmasını eleştirdi.
Aslında bu sorunun Cumhurbaşkanlığı gibi çok yüksek bir makamdan gelmiş olması, dolaysız demokrasi uygulamayı rafa kaldırıyor. Belki de, bu nedenle olacak, politik literatüre “halkoylaması” (referandum) ile birlikte bir de “halk yoklaması”(plebisit) değimi girdi. Cumhurbaşkanın düşündüğü şu ikincisi de olabilir. Ters sorulan sualin ter cevabı işleri iyice karıştırabilir.
Referandum ve plebisit oyunları halkı aldatma kapanı da olmuştur. Örnekler:
Dünyayı çizmesinin altına almak isteyen Napalion Bonopart iktidara darbeyle gelmişti. Parlamentoyu hiçe saydığını göstermek için, hiçbir kararına meclisten onay istemedi. Hep halka plebisitle başvurdu.
1804’te, o, bir plebisitle Fransa’yı monarşi, kendini de İmparator ilan etti.
1980’de askeri darbe yapan Kenan Evren de T.C. Cumhurbaşkanı oldu.
1993’te Elsin Rusya’da bir halk oylaması yaparak, kendini Cumhurbaşkanı ilan etti.
Hükümet kurma ve görevden alma, parlamentoyu dağıtma hakları elde etti.
Daha sonra Elsin’e başkaldıran Rusya Meclisi (Duma) ise, yine Elsin tarafından tanklarla bombalandı. Onarım işlerini Türk şirketlerinden ENKA yapmıştı. O zaman Washington Elsin’i desteklemişti. Şimdi ise, okyanus ötesinden gelen seslerde Putin’in diktatör haklarından faydalandığı edası var. Elsin ile Putin arasındaki fark, ikincisinden birincisinden daha az votka içmesinde ve işiyle ilgilenmesindedir.
Bu birkaç örnek referandum ve plebisitle de halkın aldatıldığına yerli olmalı.
Demokraside soruların kimin sorduğu çok önemlidir:
Şimdi, sorular yukarıdan (cumhurbaşkanlığından) indiğinde, dolaysız demokrasiye gölge düştüğü gibi, halkın girişimciliği de gemleniyor, soruların tabandan gelmesi yolları kapanmış oluyor. Biraz da bu yüzden olacak, Bulgaristan’ da halk girişimiyle büyük işler yapmak neredeyse olanaksız oldu.
Geçen yıl protestocular 10 ay yollardaydı, Ahmet Doğan’ın uşağı D. Peevki’nin DANS Başkanlığına atanmasını önlemeden başka elle tutulur bir başarı elde edilemedi.
Bir seçimde iki değişik konuda ( AB parlamenterlerini seçerken bir de hangi seçim usulünce meclis seçimi yapılması konusunda oy kullanması sorunun bir karar bağlanması isteğiyle meclise sunulabilmesi için) şimdiki şartlarda Bulgaristan’da 500 000 (beş yüz bin) imza toplanması gerekiyor. Gerçeği söylemek gerekirse 500 000 (beş yüz bin) oy da yeterli değildir. Bu iş için 700 000 (yedi yüz bin) ile 1 (bir) milyon arasında imza toplanması gerekiyor, çünkü kimlik verileri ve adresler teker teker yoklanırken, hemen hemen yarısı geçersiz ilan ediliyor. Şöyle düşünelim, 700 000 (yedi yüz bin) imza topladık, işin tam istediğimiz şekilde olacağına yine de pek inanamayız, çünkü hazırlanan teklif meclise sunulduğunda, şimdiki milletvekili çoğunluğu (örneğin BSP) bu teklifin üzerine oturabilir. Bizde halk girişiminden (sivil inisiyatiften) yararlanabilme ancak işin içine tehdit unsuru olarak AB makamı katıldığında ve yine de büyük politik partilerin öncülüğünde gerçekleşebilir. Örneğin, BSP Başkanı Sergey Stanişev Avrupa Sosyal Demokratları PES’in Dönem Başkanı olmasaydı, geçen yılın Ocak ayında “Belene AES” ile ilgili halk oylaması yapılamazdı. Atom santrallerinin yararı ile zararı konuda en büyük uzmanlar birbirini boğazlamışken bunların kurulup kurulmayacağını halk nereden bilsin? “Belene AES” için yapılan halk oylamasına Bulgaristan seçmeninin yalnız % 20’si katıldı ve katılmayan % 80’ni yendi. Buy açıdan değerlendirdiğimizde, hiçbir şeyi umursamayan Bulgar halkı ulusun gerçek sorunlarını referandumla çözme konusunda da bilinç dışı, ancak kızgınlık ve nefret hisleriyle veya sempatiyle hareket ediyor. Bu yaklaşım da demokrasi bayrağının göndere çekilmesinde büyük bir engeldir. Bir de şu seçimlerde pasif kalma durumu var. Bu da, seçmenin izlenen politikayla stratejik olarak razı olmadığına bir kanıttır. Bu denli karışık bir ortamda, seçmen bunalmış olduğundan, hala GEÇİŞ DÖNEMİNİN GERÇEK HALK LİDERİ YANİ HALKLA HALKIN DİLİNDE KONUŞABİLEN, HER SÖZÜ ANLAŞILAN VE KENDİSİNE İNANILAN BİRİ ORTAYA ÇIKMADI. Örneğin, halkın bilinçli hareket etmesini ve isabetli oy kullanmasını garantilemek için şu ÇOĞUNLUK sistemine ilişkin soru şöyle sorulabilirdi:
“Çoğunluk seçim sistemini istiyor musunuz?”
Son durum:
Bulgaristan’da erken parlamento seçimlerinin ne zaman yapılacağı tam olarak belli değil ve henüz açıklanan bir tarih yok. Olasılıkla, iktidar partileri AB Parlamento seçimlerini kaybederse, erken seçim yapılacağını herkes kabullendi gibi bir durum oluştu.
06 Şubat 2014 günü, Sofya parlamentosundaki iktidar çoğunluğunun Cumhurbaşkanı mektubunda yer alan istekleri onaylamadığı ortaya çıktı. Yeni durumda, ana muhalefeti oluşturan GERB partisi, 500 000 (beş yüz bin) imza toplayarak, kısmen ÇOĞULCUL milletvekili seçimi, dış ülkelerdeki seçmenlerin elektronik oy kullanması ve seçime katılma zorunluluğu için imza toplama kampanyası başlatmaya karar aldı. Kurulan Ulusal Komisyona Prof. Bliznaşki Başkan seçildi. Usule uyulursa 25 Mayısta 2 oy kullanılacak.
BULTÜRKE bağlı ve Başkan Rafet Ulutürk yönetiminde çalışan Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi gelişmeleri dikkatle izlerken anlaşılır bir dille ve iyi seçilmiş örneklerle siz seçmenlerimizin her zaman yanında olacağız.
Yarınki konumuz: HAK VE ÖZGÜRLÜKLER PARTİSİ ÇOĞULCUL seçim sistemine neden karşı şıktı?
Bizi izlemeye devam edin. Bilgi güçtür.