Jivkov diktatörlüğünün son günlerinde, Bulgaristan’da yaşayan Türklere son bir darbe indirmek ve Bulgaristan’daki Türk varlığını sona erdirmek için 1989 yılının mayıs ayında tehcir politikasını uygulamaya sokarak kitleler halinde Türkleri Türkiye’ye göndermeye başladı.
“Utanç Trenleri” olarak da bilinen trenler ile yüz binlerce Bulgaristan Türkü ülkeden kovuldu, sınır dışı edildi. Bütün dünyanın gözleri önünde cereyan eden bu olaylar aynı zamanda 20. y.y. en büyük göçlerinden birisiydi. Kendi vatandaşlarına karşı bu kadar acımasız ve vahşiyane bir şekilde davranan iktidarların dünya tarihinde nadir görüldüğünü söyleyebiliriz. Ancak Jivkov döneminde işlenen insanlık suçları ile ilgili de Bulgaristan’da hiç kimse ceza almamış, suçlu bulunamamıştır. Konumuz bu dönemde işlenen suçlar olmadığından üzerinde fazla durmayacağız. Mayıs 1989 yılında başlayan göç çeşitli şekillerde günümüze kadar devam etmiş ve Türkiye’ye yüz binlerce Bulgaristan vatandaşı gelmiştir. Bunların büyük bir kısmı Türkiye’ye yerleşmiş, bir kısmı ikamet izni alarak Türkiye’de ikamet ederken, diğer bir kısmı da iş bularak çalışmaya başlamışlardır. Netice olarak Türkiye’de yüz binlerce Bulgaristan vatandaşı şu veya bu sebeple yaşamaktadır. Türkiye’de yaşayan Türk asıllı Bulgaristan vatandaşlarının zaman içinde çeşitli sorunları da ortaya çıkmaktadır. Pasaport sürelerinin uzatılması, nüfus cüzdanlarının yenilenmesi veya çıkartılması, yeni doğan çocukların kayıt edilmesi gibi bir dizi problemleri bulunmaktadır. Zamanı ve işleri müsait olanlar Bulgaristan’a giderek yerinde bu sorunları halletmeye çalışırken, büyük bir kısmı da ortaya çıkan sorunlarını Türkiye’deki Bulgaristan Konsoloslukları aracılığı ile halletmeye çalışmaktadırlar. Ancak gel gelelim ki, Bulgaristan’ın İstanbul Başkonsolosluğu önünde her gün yüzlerce insan saatlerce kuyrukta bekleyerek ömür tüketmektedir. Bulgaristan’ın İstanbul Başkonsolosluğu Marmara ve Ege bölgesinde yaşayan Bulgaristanlıların sorunları ile ilgilenmekte. Ancak Konsolosluk saat 9.00-12.00 arasında müracaatları kabul etmekte ve işlem yapmaktadır. Bu nedenle kısıtlı sayıda müracaatı değerlendirmekte veya kabul etmektedir. Sıra kapabilmek için akşam saat 17.00’den başlayarak bütün gece Konsolosluk önünde sıra alabilmek için beklemeler başlamakta ve ertesi gün sabah saat 9.00 kadar bu nöbet sürmektedir. Yani 12–13 saat ayakta durma cezası çekmektedirler. Kimisi İzmir Bursa gibi uzak yerleşim yerlerinden gelmekte olduğundan işlerini halledememeleri durumunda birkaç gün işlerinden güçlerinden olmaktadırlar. Uzun süre ayakta beklemenin getirdiği yorgunlukla bazen sinirler gerilmekte ve tartışmalar da çıkmaktadır. Sıra numarası dağıtan konsolosluk görevlisi bu gibi durumları fırsat bilerek 10–15 kişiye sıra numarası vererek yüzlerce kişiyi mağdur bırakmaktadır. Adeta ilkokul çocukları gibi ‘Küstüm. Bilyelerimi toplayıp oyundan çıkıyorum’ diyor ve kapı önündeki kalabalığa sırtını dönerek utanmadan çekip gidiyor. Acaba bu işkenceden zevk mi alıyor diye düşünüyor insan.
Her gün tekerrür eden bu işkence Sayın Başkonsolosun önünde cereyan ederken acaba hiç vicdanı sızlamıyor mu? Acaba kendisi bu insanların yerinde olsa nasıl hareket eder, neler düşünür, neler yapar?
Acaba maksat bıktırmak usandırmak ve doğup büyüdükleri yerlerden uzaklaştırmak mı? Bilemiyoruz. Biz Bulgaristan Dişişleri Bakanlığını, Büyükelçiliğini ve İstanbul Başkonsolosluğunu göreve davet ediyoruz ve bir an önce bu duruma çare bulunmasını talep ediyoruz. Konsolosluklara gelen herkesin işlerinin en kısa sürede tamamlanması için gerekli düzenlemeler yapılabilir, yeter ki istek olsun. Bize göre hiçbir mazeret bu işkenceyi haklı gösteremez.
Şu anda HÖH Bulgaristan’da iktidar ortağı ve Türkiye’deki seçmenlerin tamamına yakın bir kısmı da seçimlerde HÖH oylarını vermektedirler. Gönül isterdi ki, HÖH bu gibi konular üzerinde hassasiyetle dursun ve birikmiş olan sorunlara el atarak halledilmesinde öncü rol oynasın. Oysa yapılan sadece seçimden seçime gelerek Türkiye’de yaşayan Bulgaristan vatandaşlarının oyları talep edilmekten ibarettir. Bir de HÖH’ ün Türkiye’de bir temsilcinin bulunduğundan söz edilmektedir. Ancak adı var kendisi yok. Bulgaristanlıların sorunlarına deva olmak için gayret içinde olmadıktan sonra temsilci olmuş olmamış ne fark eder. Sadece seçimler esnasında bir görüntü, seçimlerden sonra ise ortalıkta hiç kimsecikler yok. Bu millet iyi niyetinden dolayı belki saf gözükebilir ama asla aptal değildir bunu herkes çok iyi bilmeli.
Beklide HÖH Genel Merkezinin bu sorunlardan haberi yoktur, bunu bilemiyoruz. Ancak yaşanan sorunları HÖH Türkiye temsilcisinin vazifelerini yaparak HÖH Genel Merkezine iletmek mecburiyetinde olduğunu düşünüyoruz. Ümit ederiz ki, bu sorun en kısa zamanda halledilecek ve binlerce insanımızın mağduriyeti de önlenecektir.
Prof.Dr.Hayati Durmaz
BULTÜRK Derneği
Genel Başkanı
01.08.2006