Yoğun iç gündem arasında bizim basın tarafından önemi pek de anlaşılamayan ve basit bir açılışmış gibi geçiştirilen İpek Demiryolu artık nihayet hayata geçti. Ne konferansı yapıldı, ne açıkoturumları…
Diğer yandan TRT AVAZ’da geçen kısa bir haberle de Türkiye’den Semerkant’a direkt uçuşların başladığı müjdesi verildi.
 
Şimdi bunları niye hatırlatıyorum?
17’nci – 18’inci yüzyıllara kadar yani ‘Türk asırlarının’ sonuna kadar Avrasya coğrafyasının zenginliğinin temel kaynağı ticaret ve çağına göre çok ileri olan bilimsel gelişmelerdi. Bu ticaret ise Hazar Denizi’nin kuzeyinden geçen Kürk Yolu, Hint Okyanusu ve Kızıldeniz üzerinden gelen Baharat Yolu ve Türkistan’ın kalbinden geçerek Anadolu’ya ulaşan İpek Yolu’yla sağlanırdı.
 
Avrupa’da Reform ve Rönesans’ın başlamasına sebep olan ise bu yolların her üçünün de Türklerin kontrolünde olması; dolayısıyla da zenginliğin Türk – İslâm dünyasının tekelinde bulunmasıydı. Buna alternatif bir yol bulmak üzere çıkılan coğrafi keşifler ile de Batı uygarlığının doğuşuna öncülük edilmiş oldu. Elbette bununla rekabet edemememizde, çeşitli yıkıcı felsefi akımlara kapılarak akıl ve bilimi bir kenara bırakmamızın da büyük etkisi vardır.
30 Ekim günü Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan Cumhurbaşkanları ile Özbekistan ve Kazakistan Başbakanının katılımlarıyla hizmete açılan İpek Demiryolu, 21’nci yüzyılın yükselen değerini ortaya koymuştur…
1990’da ilk olarak Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından ortaya atılan İpek Demiryolu projesinin 2017 yılına kadar beklemesinin sebepleri ayrıca incelenmesi gereken bir konudur. Şu anda açılan ‘mevcut haliyle’ dahi yılda 1 milyon yolcu ve 6 milyon tondan fazla mal taşıyacak olan bu hattın gelecek birkaç yıl içinde yüz milyonlara ulaşması beklenmektedir…
 
Bu kadar dev bir projenin 27 yıl beklemesinin, Türkiye’ye ve Türk Dünyası’na bırakın manevî maliyetini, sadece ekonomik maliyetinin bile çarpanlarıyla birlikte trilyonlarca dolara ulaşacağı aşikârdır…
 
Diğer yandan Türkiye ve diğer kardeş cumhuriyetlerin karşılaşacağı düşük maliyetli mal ve hizmet ulaştırma imkânı; yaklaşık 100 yıldır ayrı kalmış kardeşlerin yeniden bir araya gelme ve entegrasyon süreçlerinin hızlandırılması gibi kültürel etkileri de asla göz ardı edilemez.
 
Bu konuda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ise açılış gününü “gurur günümüz” olarak nitelendirdi. Erdoğan, “Londra’dan Çin’e kesintisiz demiryolu bağlantısının kurulduğunu ilan ediyoruz. Kararlılığımızın ve vizyonumuzun eseri olan bu proje, hepimizin ortak başarısıdır. İstikbalimiz bakımından çok önemli bir adım atıyoruz. Dev proje Türkiye’ye ve paydaş ülkelere lojistik sektöründe rekabette büyük bir avantaj sağlayacak. Hâlihazırda, Güney Koridor’da ve Kuzey Koridor’da deniz de dâhil edildiğinde Çin’den AB’ye yük taşıma süresi yaklaşık 45 ilâ 62 gün sürüyor. Aynı yük orta koridordan yani BTK (Bakü – Tiflis – Kars) Projesi güzergâhından gönderilirse 12 ilâ 15 gün içinde AB ülkelerine ulaşacak. Bakü – Tiflis – Kars (BTK) demiryolu projesi, hem kültürel ve ekonomik, hem de ticari ilişkilerin geliştirilmesine büyük katkı sağlayacak” diyerek projeyi özetlemiştir.
 
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ise, “Bazıları bu projenin hayata geçeceğine inanmıyordu. ‘Bunun gerçekleşmesi mümkün değil’ diyorlardı. Bu üç ülke gösterdi ki, bu mümkündür. Bizim güçlü irademizin, desteğimizin, inancımızın olduğu yerde, bütün işleri başarmamız mümkündür. BTK bunun örneğidir. Bu üç ülke daima birbirini destekleyecek ve birlikte olacaktır. BTK tarihi İpek Yolu’nun bir bölümünü oluşturması itibariyle küresel bir projedir ve ülkeleri birbirine daha da yaklaştıracaktır. Bu projeyi öz kaynaklarımızla inşa ettik” dedi.
Bu satırları okurken Aliyev’in “Bazıları bu projenin hayata geçeceğine inanmıyordu. ‘Bunun gerçekleşmesi mümkün değil’ diyorlardı” sözü, Ufuk Ötesi gazetesinde 2000’li yılların ortalarında yazdığım şu makalemi akla getirdi:
 
 
O yıllarda yazımızda özetle şöyle demişiz:
Seçim dönemlerinde bütün siyasi partilerin programlarında yer bulan `Demiryollarına yatırım` konusu ne hikmetse iktidara gelindikten sonra sürekli unutulan ve hatta `Komünist` olarak adlandırılan düşman oluveriyordu… Fakat bu kez İpek Demiryolu Projesi gibi bütün dünyanın yakından ilgilendiği dev bir atılımın hayata geçirilmesine (Sayın Başbakan Erdoğan) karar almıştı… Ayrıca Körfez Savaşı`nın yıkıcı etkisinin ortadan kalkmasından sonra Hicaz – İstanbul Demiryolu`nun yeniden çalışır hâle getirilmesi için bir çalışma başlatılacağı gündeme geliyordu. 

Bu durumda Ankara, bir kolu ile Pekin`e kadar olan Türk Coğrafyası`na açılırken diğer kolu ile de Osmanlı`nın mirası olan Ortadoğu`yu kucaklıyordu.


Evet, tahmin edebileceğiniz gibi bazı güç odaklarını olabildiğince rahatsız edecek ve gece uykularını kaçırabilecek dev iki proje aynı dönemde gündeme gelivermişti. Öyleyse kendi uykularının kaçacağına, Türk Milleti`nin uykusundan istifade edilmesi gerekirdi…


Ve öyle de oldu. Tren operasyonunun düğmesine basıldı…


Hızlandırılmış Tren’in Pamukova`da meydana gelen kazasında pek çok vatandaşımız hayatını yitirirken makinistin söylediği bir söz dikkat çekiyordu. `Viraja o kadar süratli girmedim!` 


Bu olayın ertesi günü ise Adana`dan polisiye bir haber ajanslara düştü. Adana`da rayları birbirine bağlayan 300 kusur vidanın sökülmüş olduğu bildiriliyordu. Polisin yaptığı araştırmada ise hiç bir iz ve delile rastlanamadı. Aradan geçen yaklaşık bir haftada her gün ufak tefek tren kazaları oldu. Ve ardından da sinyalizasyon hatası olarak adlandırılan ikinci kanlı kaza meydana geldi. Bu kazada da makinist, `Ben sinyal ışıklarına geldiğimde yeşil yanıyordu. Bir anda kırmızıya döndü. Ne olduğunu anlayamadım` diyordu. Ardından ise Anadolu`nun çeşitli bölgelerinde tren sinyal kontrol kutularının parçalanmış ve açılmış olduğu haberleri peş peşe ajanslara düşüyordu. Polis ise daha önce Adana`daki vida sökme hadisesinde olduğu gibi, hiç bir iz ve delil bulamıyordu. (İhanet olabildiğince profesyoneldi)


Tren kazalarına son nokta ise boş bir gaz tankerinin tren geçmeden bir kaç dakika evvel raylara bırakılması ve içi yolcu dolu trenin buna çarpması ile yaşandı. Bu kazanın aynı zamanda bir uyarı olduğu komplo teorisyenlerince dile getirilirken, verilmek istenilen mesaj da herhalde ilgililer tarafından alınmıştı… Gereği yapıldı ve kazaların ardı kesiliverdi…” demişiz.
 
Şimdi; Sayın Cumhurbaşkanlarının açılışını yaptığı bu hattın iyi korunması ve proje dışında bırakılan Rusya, İran ve Ermenistan ile Çin’in önünü kesmek isteyen ABD tarafından sabote edilme ihtimaline karşı uyanık olunması ihtiyacı mevcuttur… Gerekirse AB ve Çin’den de destek alınmalıdır…
 

Yazar