Hak ve Özgürlükler Partisi’nin çok derin bir stratejik öngörü sonucu kurulduğuna her geçen günle daha da inandım. Bugün artık kötülüğün iki ana temel nedeni olduğu kanısındayım.
Kişisel bağımlılık ve parti içi bağımlılık:
Birincisi herhangi bir güce bağımlı olan insanların, bağımlılıktan kurtuluşun felaket hatta ölüm olacağı korkusudur. Bu böyle olmasa da bu kâbus içine düşenler bunun böyle olduğuna inanır. Bağımlılıktan kurtulma yolu çok uzaklara kaçmaktır. Bu kaçış sanki son çaredir. Bağımlılık ipini koparma yolu, insanı bağımlı eden güçle bağımlı duruma düşenin birbirinden çok uzaklara düşmesi ve birbirini arayıp sormaması, görüşmemeleri, birbirlerinden ilgilenmemeleri şartıdır. Bağımlı kılan ile bağımlı olan aynı ortamda yaşadıkları takdirde bağımlılıklarının kopma yolu yoktur, çünkü ilişkinin kopması her iki taraf için de tehlike doğurur.
Modeli açıklayalım:
Bir kişi Bulgaristan’da değişik nedenlerle gizli servis “DC” ağına düşmüş ve ajanlığı kabul etmiş olabilir. Hiç kimseyi itham etmiyorum, hiç kimse gidip de “beni DC’nin paralı ajanı, gönüllü muhbiri, ihbarcısı vb. yapın dememiştir, böyle bir olay yoktur, olamaz da, bunu kimse diyemez, çünkü hiçbir ülkede ihbarcı dilekçesi sunulacak bir gişe, dilekçenin gönderileceği herhangi bir adres veya makam yoktur. Gizli servisler, gizli çalışır yani gözden kulaktan uzak çalışır, sır bulan kişileri, “kurbanlarını” kendileri seçer, bu konuda hiçbir makama, seçtiği kişi hakkında hesap vermek zorunda değildir ve işe ancak karşılıklı mutabakat sağlandıktan sonra başlar.
Gönüllük ilkesini kabul etmeyenleri ajanlığa zorlanmak çok özel yöntemlerle olur. Köstebeklerin çalışma usulü, çalışma alanı, iş yöntemleri, taktikleri, hedefleri, kurallar birbirine benzemez, bireyseldir, çok farklıdır.
Hiçbir gizli istihbarat servisi ajanlarını açıklamaz, ele vermez, ancak zorunlu olunca ajan değiş tokuşu yapılır. Birçok ülkede gizli serviste çalışmak bir onur meselesidir. Büyük başarı sağlanınca bu çalışmalar özel ödüllendirilir.
Bulgaristan’da gizli servis DC ajan dosyalarının açıklanması, sosyalist düzenin çöküşüne ve demokratik bir düzene geçişe bağlıdır ve dünya demokratik kamuoyunun ve Batı devletlerinin baskısı sonucu mümkün olmuştur.
Bulgaristan’da ajan avı bazen zirveye ulaşsa da özel eğitilmiş ajanlara hiçbir zaman hiçbir şey olmamıştır.
Bağımlılık kurma yöntemleri farklıdır:
Zor şartlara düşmüş, örneğin tutuklanmış ve ceza evine itilmiş, “Belene” sürgün kampına atılmış kişiler içine düştükleri ağır durumdan kurtulabilmek için gönülden, inanarak samimiyetle değil, sözüm ona “ajanlık” kabul etmiş olabilirler. Bu kişilere “ajanlığı kabul ettim” belgesi de imzalatmış olabilirler, ama ajanlık vicdan meselesidir, atılmış imza hayat kılavuzu olmamışsa, beş para etmez, kurur gider, geçersizdir. Bu insanlara hoşgörüyle bakmak gerekir. Kişisel çıkarlar, belirli bir edinim için ajanlık yapmayı kabul edenler tehlikelidir.
Şahsen ben hem Belene kampında, hem de aynı sürgünlerin daha sonra yaşamaya zorlandıkları Kuzey Batı Bulgaristan köy kamplarında benzer olaylar yaşandığına inanıyorum, çünkü 1989’da özgürlüklerine kavuşan binlerce kişi çoluğunu çocuğunu topladığı gibi, Kapı Kuleyi boyladı. Türkiye’ye göçtü.
Bunun başlıca nedeni bu DC – “gizli ajan bağımlılığından” kurtulmak, sürgünden sonra temasların yenilenmesini beklemeden hemen uzaklaşıp iz kaybettirerek, kayıplara karışmak, istenmeyen bağımlılığın iplerini koparmak olduğuna inanıyorum. 23 yıldan beri dönüp köyünü görmeyenlerimiz var, buna esaslı bir neden olması gerekir ki, ecdadımızın mezar taşları tapularımız oradadır.
Bursa’da, İstanbul’da veya herhangi başka bir yerde bir göçmen ailesine girdiğinizde sözden söze atlarken, “orada işimiz iyiydi, diye anlatmaya başlayan bayanların, eliyle eşini işaret ederek, “TE BU” palayı pırtıyı topladı, kapıyı kapamadan, arabayı yaktı” dediğini duymuşsunuzdur. Bu durumda erkeğin cevabı hep “sen işine bak!” olur, çünkü açıklanacak, anlatacak, çiğneyip yutulacak, derman olan bir durum olmadığını en iyi bilen ve sorumluluğu üstlenen o kendisidir. Olayın dilimizdeki adı “paçayı kurtarmaktır!”
Bu kişiler paçayı kurtarmış olmanın mutluluğu içinde yaşamayı seçmişlerdir.
Son göçle gelenlerden yıllar yılı yakınlarına mektup yazmayanlar, arayıp sormayan başka bir grup da var. Onlar adreslerini kimseye bildirmedi. Fazla konuşmayıp hep dinledi, anlatılanda benzerlikler aradı.
Onlar yeni soyadlarıyla kimseyle temas kurmadılar.
Hatta 15 bin civarında insanımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni boyladı. Oradan Bulgaristan’a dönmeyen, hiç kimseyi arayıp sormayan sindirilmiş kardeşlerimiz var. Australiya, Kanada’da da yaşayan bu gruplar hakkında da aynı şeyleri söyleyebiliriz. Çam ormanlarındaki tertemiz göllerin dalgalanmasını beklerken, kar suyu içerek geçmişlerinden kurtuluyor ve Türk ruhu besliyorlar. Büyük bir kuşağımız korku kültürünü sırtından atamadı, ayak bağlarını koparıp hala kurtulamadı, rahat bir nefes alamayanlar var.
Bu insanlarımız kendileri açısından olabilir ya, belki de vazgeçilmez değildi. Yaşadıkları ortamda farklı bir özellik sahibi oldukları doğru olabilir, çünkü onları bu kadar uzun zaman bağımlı duruma getiren güç, işte o, onların içindeki küçücük farklılıklarından yararlanmak istemişti.
Örneği ters okursak, satranç oyununu bilmeyen bir kişiden satranç takımı içinde ajan olmasını istemek saçmalık olur. Aynı şey, namaz kılmayan, camiye girmeyen bir adamı imam olmaya zorlamak gibi bir şey bu.
Ne var ki, ajanlığı kabul etmiş kişi, vazgeçilmez değilse, öyleymiş gibi görünmeye de zorlanmış olabilir. Çok özel bir bilgi, bir sır, başka birinin idamına neden olmuş olmak veya olmayan bir yeteneği sahip mişsiniz gibi görünmek, üstünüzdekilerin sizsiz yapamayacaklarına inanmalarını sağlar ve ağdan çıkıp kopmanızı imkânsızlaştırmış olabilir.
Bu işler bizde çok uzun zaman uygulandığından dolayı ve ayrıca DC çalışmalarını analiz eden kitaplar yazılmadığından düğümü çözmek zordur. Yazılan kitaplar genelde Türk ajanlar hakkındadır ve sipariş üzere kaleme alınmıştır.
Şahsen bana kalırsa, Ahmet Doğan hakkında yazılan analiz eserleri DC’ye reklam yapmak amacıyla yazılmıştır, söylenmek istenen biz “onlara o kadar güvenmiştik ki, hem DC hem KGB işlerini bile onlara havale etmiştik!” demek istenmiştir.
Bu ise, bir saçmalıktır. Tüm Türk ajanlar Türk-Müslüman hepsi Bulgaristan’dan kovulmak için kullanılmıştır.
Belki siz de, kaderleriyle yoğruldu deyimini işitmişsinizdir.
İşte bu içinizde olmayan bir özellikle yaşamak zorunda kalmak, kendin dışında ikinci bir yaşamda olmayı mutlaka kabul etmek anlamına gelir ki, bu da ajanlıkta sık uygulanan bir yöntemdir ve bu gibi ajanların açıklanması çok zordur, çünkü karşınızdaki göründüğü gibi değildir. Kısaca görüntülere aldanmamak, görüntünün arka planını görebilmek veya okuyabilmek gerekir.
Bu durum için bizde kullanılan “kendini imambayıldı yapıyor” değimidir ve bu durumu tam olarak yansıtır. Böyle çalışan bir ajan, ona söylenmeden önce ne yapacağını bilmediğinden, kendini sürünen bir sarmaşık gibi hisseder, gücün kaynağına dolamıştır ve ondan kurtulması için onu kesip atmak büyük travmaya neden olur.
Bu durumda, en sık uygulanan gizli istihbarat taktiği, ajan aracılığıyla başka insanların sırrını öğrenmek, bu sırları ortalığı yayarak, ulaşmak istediğiniz başka bir adama ulaşmaktır. Sırrını bildiğiniz kişiyi en pis bataklığa sokup çıkarırsınız ve aynı zamanda dokunulmaz kalırsınız.
Bu iğrenç ilişkiyi, sevmek ve saymak açısından ele alırsak. Bağımlı olduğunuz kişiden sizi sevmesini beklemek doğru değildir. Bu uşaklık doğurur. Çünkü o kişi de işini yapmaktadır. O kişi, ajanlığı kabul edenin yöneticisi olarak, ajana kızabilir ve hatta ondan korkması olağan karşılanır. O, dostluğunuza duyulan sevgi yerine, sizi kaybetmekten korkar, bundan dolayı sizinle daha sıkı bağımlılık araması doğaldır. Bu işin mantığı budur. Bu ilişkiler hafızada çok derin izler bırakır ve durmadan acıyan bir yara gibidir. Ajanlar ortamına düştüm bilinci ise insanı hasta eder.
Sarmaşık örneğine dönersek, o kökleri derine doğru yayılarak büyür. Bu, insanın ve ailenin soy ağacı tarihi, geçmişi ve eski bağlarıdır. Bir istihbarat için bu bilgiler çok değerlidir. Sarmaşık yukarıda asma çalıların arasında yolunu bulur, kendini, ağaçlara, direklere ve pencere pervazlarına dolanır. Bir ajan hem işyerinde, hem mahallede hem de apartmanda, dairede aile ortamında görevlendirilmiş olabilir. Sarmaşıktan kurtulmak gibi, ajanlardan kurtulmak da çok çaba ve zahmet gerektirir, onlardan kurtulmaktan daha kolay olan, tırmanmasına izin vermektir.
Tekelci durum: Kişisel ajanlıkta tekelci durum olmaz ama bu yöntem kurumsaldır ve parti çalışmalarında da uygulanır.
Bu açıdan bakılırsa Hak ve Özgürlükler Partisi daha kurulduğu günden beri Bulgaristan Türk, Pomak ve tüm Müslümanlarının tüm enerjisini toplama ve hepsini kendisinden bağımlı kılma taktiğini seçti ve uyguladı. Daha ilk günden bir tekeldi. Bulgar istihbaratı DC tarafından kurulduğu dikkate alınırsa HÖH bir istihbarat tekeliydi.
Gizli ajanların ele geçirilmesi ve çalışmaları sır olduğu gibi HÖH partisi de herkesten habersiz tescil edilmiş ve ana kadroları kimsenin haberi olmadan bünyesine ve yönetimine yerleştirilmiştir. Onları HÖH bünyesinden söküp atmak zordur, yaprak dökümünü beklemek gerekir.
Tekel yaratma taktiğinin en önemli özelliklerinden biri rekabetin tümünden kurtulup tam kontrole sahip olmaktır ki, Bulgaristan’da 1984-90 döneminde kurulan politik Türk, Pomak ve tüm Müslüman direniş birimleri, ALİANS, partilerin hepsi yasaklanarak, HÖH partisine tekelci durum tesis edilmiştir.
Bu başarılı yolu temizleme uygulamasında sonradan ortaya çıkan ve tekelci durumdan pay isteyen yedekler hakkında kuru yaprak ya da köksüz kuru dal imajı yaratıldı. Osman Oktay, Kasım Dal, İsmail Korman ve Güner Tahir gibi sözde muhalif politikacılar hakkında yaratılan imaj “çekirdeği çürüktür” oldu. Ve onlar Bulgaristan Türk ve Müslümanların mücadelesinde doğmuş havasıyla ortaya çıksalar da kök salamadılar, tüm ümitler boşa çıktı. HÖH, onunla rekabet etmek isteyenleri vazoda plastik çiçek gibi gösterdi.
Bir ölü canlı bir canlı varlığın tekelini alamaz. Hedefini gerçekleştirip onları felçe uğratmak uğruna kendini savunan HÖH “Doğan DC ajanıdır” diyenlere, “sararan yapraklar bizde de dökülür, bu doğaldır” yanıtını verdi ve ajan partisini yaşattı.
HÖH partisi, politik sahnede kendisine rakip olmak niyetiyle sahaya çıkan birkaç başka partiye ise, amansız savaş açtı, tüm medyayı ayağa kaldırdı, adamcağızları dünyaya geldiklerine pişman etmek için elinden geleni ardına bırakmadı.
Tekelci ezme taktiğini uygulayan HÖH, insanların ümidini canlı tutmayı biliyor ama isteklerini asla tatmin etmiyor. “Ölme eşeğim ölme bahar gelecek” misali, insanları kendinden bağımlı kılıyor.
Çaresizliği yaşatmak HÖH partisinin esas taktiklerinden biridir.
Bu durumdan yani politik bağımlılıktan kurtulma ancak insanların, seçmenlerin tüm ihtiyaçlarının üretim ilişkileri değiştirilerek tatmin edilmesinden geçecektir. HÖH halen Türk, Pomak ve Müslüman ortamında tekelci, baskıcı bir parti durumunu sürdürüyor.
İçe dönük baskı yöntemi:
Politik bağımsızlık bedelsiz olarak gelmez. Kişinin kendisini başkalarından ayırmada, kurtarmada kişi zorlanır. Bu iş yıllar ister. Bilinçlenme sürecini direnişler izlemelidir. HÖH’ü azınlık ortamında bir politik tekel olarak ele alırsak, onun bir de içe dönük tarafı vardır ki, böyle partiler kendilerini ancak iç baskıyla yok ederler.
HÖH içinde bu süreç başlamıştır. Şimdi güç toplamaktadır.
Başkaldırının ilk belirtilerini HÖH 8. Kurultayında Genç Oktay’ın eyleminde gördük. Onun kişiliğinde, bağımlı duruma gelmemiş olan genç partililer üzerlerindeki yoğun baskıdan kurtulmak için patladılar. Halen tutuklu olan, Genç Oktay silahla kürsüye fırlayıp Bulgar gizli servisinin Türkler, Pomaklar ve tüm Müslümanlar arasından yetiştirdiği baş ajan olan Ahmet Doğan’a “Kürsüden İn!” demesi, büyük bir birikim sonucu oldu.
Bu eylem kişisel bir intikam olayı olarak ele alınmamalıdır. Bugün artık, yenilgiyi kabullenemediğinden “delirdiği” söylenen A. Doğan’ın Bulgaristan Türk, Pomak ve tüm Müslümanlarının geleceğini körelten, onları ekonomik olarak çökerten ve politik köleleştirme politikası halkımız tarafından sezildi, okundu ki, kurultay delegelerinden biri olan Genç Oktay örneğinde patladı.
Bu, HÖH örneğinde, içe dönük patlama çok güçlü bir kızgınlık sonucudur. Tekelci kontrolün kendisi için yıkıcı olmuştur. HÖH’ ün politik özde boş olduğuna da işarettir. Sosyal devinimin, ilerlemenin motoru politik rekabettir. Bireyler, gruplar ve tabandan tepeye örgütsel karşılıklı bağımlılık yasam gücü kaynağı olan bir yasadır. Bu önemli yasaya uymak şarttır. Sizi kendilerine bağımlı kılanların köleniz olması yolunu, ancak içsel dönüşüm yasası açacaktır.