Kıbrıs Türklerine uygulanan katliam ve şiddet eylemleri karşısında 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Türkiye, İngiltere ve Yunanistan; Garantör Devletler olarak yer almıştır. Akritas Planı dahilinde 1963 Kanlı Noel olayları ile Kıbrıs Türkleri’ne karşı soykırıma varan düzeylerde başlayan Rum saldırılarının dayanılmaz boyutlara ulaşması üzerine, Garantör Devlet olması üzerinden uluslararası hakları dahilinde 20 Temmuz 1974 sabahı saat:06:05 itibariyle eş zamanlı olarak havadan indirme, denizden çıkartma harekatıyla Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından başlatılan Kıbrıs Barış Harekâtı uluslararası kamuoyu tarafından sert tepkilerle karşılanmıştır.
Barış Harekatı’nın başladığı gün içerisinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yayınlamış olduğu 353 Sayılı Kararı ile “Harekât nedeniyle büyük endişe duyulduğunu, bütün devletlerin Kıbrıs Cumhuriyeti toprak bütünlüğüne saygı duyması ve derhal ateşkes yapılması çağrısı ile yabancı askerlerin Ada’yı terk etmesi gerektiğini” açıklamıştır. Uluslararası yoğun baskılar karşısında 22 Temmuz 1974 saat: 17:00 itibariyle Türkiye ateşkes kararı almıştır. Ancak hava indirme birlikleri ile çıkartma birliklerinin birleşememesi askerî açıdan ve Kıbrıs Türkleri’nin kalıcı güvenli bölgelere alınması açısından çeşitli risklerini taşıdığı ortaya çıkmıştır.
Bu arada 25 Temmuz 1974 tarihinde Cenevre’de başlayan ve 6 gün süren Konferans; Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Türk ve Rum olarak iki otonom bölgeli idaresinin kabul edildiği ve diğer sorunların 8 Ağustos 1974 günü yapılacak görüşmelerde ele alınmasının kabul edildiği Türkiye, İngiltere ve Yunanistan Dışişleri Bakanları tarafından imzalanarak Cenevre Antlaşması sona ermiştir.
8 Ağustos 1974 gününe kadar Rum ve Yunanistan askerlerinin Türk bölgelerinden çekilmesi de kabul edilmesine rağmen bu gerçekleşmeden yeniden başlayan II. Cenevre Görüşmeleri devam ederken dahi ateşkese uymayan Rum ve Yunan saldırıları sonucu birçok Türk’ün esir alındığı ve Muratağa, Atlılar, Sandallar ile Taşkent gibi bazı Türk bölgelerinin kuşatılması gibi durumlar yaşanmıştır. Hatta görüşmeler devam ederken Türklerin Limasol ve Larnaka civarında bazı köyleri boşaltmalarına rağmen; Rum Milli Muhafız Alayı ve EOKA-B’nin Türk esirleri serbest bırakmaması ve ele geçirdikleri yerleri tahliye etmemeleri üzerine anlaşma zeminin mümkün görülmemesi üzerine 14 Ağustos 1974 günü saat :02:20’de görüşmeler kesilmiştir.
Bu arada anlaşmanın mümkün olmayacağı kanaatinin kesinleşmesi üzerine Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Turan Güneş, daha önce belirlendiği üzere harekatın yeniden başlayacağı anlamına gelen “Ayşe Tatile Çıksın” (Turan Güneş’in kızı Ayşe Güneş Ayata’nın adı) parolasını Başbakan Bülent Ecevit’e iletmiştir.
“Ayşe Tatile Çıksın” parolasının gelmesi üzerine aynı gün saat: 04:30’da Kıbrıs’ta konuşlu Türk birlikleri 2. Harekâtı başlatarak, doğu yönünde ilerlemeye başlamıştır. 15 Ağustos 1974 günü Komando Tugayı ve Kıbrıs Türk Alayı Kuvvetleri’nin de batı yönündeki ilerleyişi ile devam eden Türk askeri harekatı kapsamında; Kıbrıs’ın kuzey kıyılarından, güney istikametinde “Atilla Hattı” olarak tanımlanarak daha önceden belirlenmiş plan dahilinde; merkezi Lefkoşa baz alınarak doğuda Mağusa, batıda Lefke olacak şekilde özellikle Omorfo, Lefke, Çatalköy ve Ortaköy bölgelerinde yoğun çatışmalarla 3 gün devam eden harekat sonucu ulaşılan hedefler ile Ada topraklarının %38’i Türk bölgesi olacak şekilde Mağusa-Lefke hattına ulaşılarak, Türk tarafının sınırları çizilmiştir.
Kıbrıs Barış Harekâtı sonunda; Türk Silahlı Kuvvetleri’nden 415 Kara, 65 Deniz, 5 Hava, 13 Jandarma olmak üzere toplam: 498 şehit ve 1.200 yaralı; Kıbrıs Türklerinden ise 70 mücahit şehit, 270 sivil şehit ve yaklaşık 1.000 yaralı verilmiştir. Kıbrıs Türklerinden genel olarak 1672 kişi şehit olmuş, binlercesi de yaralanmıştır.
Rumlar ve Yunan tarafında ise 4.000 ölü, 12.000 yaralı olduğu bilinmektedir. Savaşa taraf olmayarak çatışma dışında olmasına rağmen BM Barış Gücü askerlerinden; 3 Avusturyalı asker ölmüş, 24 Avusturyalı, 17 Finlandiyalı, 4 İngiliz ve 3 Kanadalı asker de yaralanmıştır.
Sonuç Olarak;
İkili ve çok taraflı olarak onlarca defa barış görüşmelerine rağmen, Kıbrıs Rum kesimi, Yunanistan, Batı ülkeleri hatta BM ve BM Genel Sekreterleri dahil Türk tarafına karşı yürüttükleri ikiyüzlü ve uzlaşmaz tavırlar nedeniyle henüz bir barış anlaşması imzalanamamış olsa da; 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983’te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuş ve 1974’ten bu yana Kıbrıs’ta silahlar susmuş, çatışmalar durmuştur.
Son söz olarak;
1570’ten günümüze Kıbrıs için can veren şehitlerimize ve Türk’ün tarih sahnesine çıktığı günden itibaren “Türklüğün Bekası” için canlarını veren şehitlerimizi rahmet ve minnetle yad ediyor, hayatta olan gazilerimize sağlıklı ömürler diliyorum.
:
İsmail CİNGÖZ; Uluslararası Siyaset Uzmanı-BULTÜRK Ankara Temsilcisi, TDPB Basın Kulübü Başkanı. cingozsmail01@gmail.com