50.000 Kırım Tatar erkeğinin Hitler Almanyası’na karşı Sovyetler Birliği adına savaştıkları bir sırada “Sovyetler Birliği’ne ihanet” suçlamasıyla; 17/18 Mayıs 1944 gecesinde Kırım Yarımadası’nda yaşayan Kırım Tatar Türklerinin kapıları Stalin Rusya’sının askerleri tarafından çalınarak; on beş dakika içerinde hazırlanarak meydanlara toplanmaları emredilmiş ve sürgün kararı tebliğ edilmiştir.

Sürgün tebliğine münferit olarak karşı koyanlar olsa da bunların bir kısmı kurşuna dizilerek halkın sindirildiği görülmektedir.

Zorla evlerinden çıkartılan kadınlar, bebekler, çocuklar, yaşlılar, hastalar ile savaşamayacak durumdaki erkeklerden oluşan binlerce Kırım Tatar Türkü, o gece tren istasyonlarından hayvan vagonlarına tıka-basa istif edilerek Özbekistan, Kazakistan ve Sibirya içleri gibi birçok bölgeye sürülerek vatanlarından koparmışlardır.

1944 Kırım Sürgünü’ne maruz kalan Kırım Tatar Türklerinin kesin sayıları bilinmemekle birlikte, Sovyet rejimi tarafından hazırlanan raporlarda 228.000, 1966 yılında Kırım Türk Millî Hareketi tarafından yapılan araştırmalarda 238.000 olarak yer almaktadır. Ancak bazı araştırmacılar tarafından yapılan tespitlere göre ise yaklaşık 420.000 kişi oldukları değerlendirilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki Stalin döneminde gerçekleşen tek sürgün kararı Kırım Tatarlarına uygulanmamıştır. Büyük çoğunluğu Türk ve Müslüman kökenli topluluklardan olmak üzere yaklaşık 3.500.000 kişi yaşadığı yerlerden zorla kopartılarak Rusya içlerine, Sibirya steplerine sürgün edilmişlerdir[1].

***

Kırım Tatarlarının 20 günden fazla süren bu çileli yolculuğunda doğru-düzgün yiyecek ve su verilmemiştir. Durmaksızın devam eden yolculuklarında insanlar tuvalet ihtiyaçlarını bulundukları vagonlara yapmak durumunda kalmışlardır.

Kadınlar ve genç kızlar, utanç ve hicaplarından vagonlarda tuvalet ihtiyaçlarını gideremedikleri için yüzlercesi kan zehirlenmesinden hayatlarını kaybetmiştir. Ayrıca başta çocuklar, hastalar ve ihtiyarlar olmak üzere binlercesi de açlık ve susuzluktan dolayı hayatlarını kaybetmiştir. Hayatlarını kaybedenlerin cenazeleri birkaç günde bir duran trenlerden çıkartılarak defnedilmeksizin yol kenarlarına bırakılmıştır.

Bu çileli yolculuk bittiğinde o hayvan vagonlarındaki insanların neredeyse yarısı hayatını kaybetmiştir. Sürgünde yaklaşık 195.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Ancak sürgün olarak varılan coğrafyalarda da acılar bitmemiştir; çünkü hiçbir maddi varlığını yanlarında getirememiş olan Kırım Tatarları, hayatta kalabilmek için pamuk tarlaları başta olmak özere köle gibi çalışmak zorunda kalmışlar ve bu süreçte birçoğu yetersiz beslenme ve bulaşıcı hastalık gibi sebeplerle hayatını kaybetmiştir[2].

Sürgünden birkaç gün sonra Rus NKVD (İçişleri Halk Komiserliği) yetkilileri tarafından Kırım’daki Arabat köyünün unutulmuş olduğu fark edilmiş ve bir gemiye doldurulan köy halkından Karadeniz’e açılmaları istenmiştir. Ancak Karadeniz’de bir süre seyreden gemi batırılarak tamamı katledilmiştir.

Sürüldükleri yerlerden kaçan Kırım Tatarlarının olduğu bilinmektedir. Sürgünü protesto edenler, geri dönme girişiminde olanlar, yazılı müracaatlarda bulunanlar ise Sovyet yönetimi tarafından cezalandırılmışlardır[3].

1965’te Kırım Tatarlarının, vatanları Kırım’ı “turist” olarak gezmesine müsaade edilmeye başlanmış, yerleşmelerine müsaade edilmemiştir. Hatta ailesi ile gelerek Kırım’a yerleşmek isteyen Musa Mahmut, Sovyet yönetimi tarafından zorla Kırım’dan çıkartılmak istenilmeleri üzerine 23 Haziran 1978 tarihinde üzerine benzin dökerek kendisini yakmış ve hayatını kaybetmiştir[4].

1986’da ise Sovyetler Birliği, sürgüne ve çeşitli baskılara maruz kalan bütün toplulukların haklarını kısıtlayan tüm hükümleri ortadan kaldırarak, haklarının ve itibarlarının iade edildiğini ve bütün bunların devlet garantisi altına alındığını açıklayan bir deklarasyon yayınlamış olsa da Kırım Tatarlarının toplu dönüşlerine müsaade edilmemiştir.

1989’dan itibaren bütün engellemelere rağmen 250.000’den fazla Kırım Tatarı vatanına dönebilmeyi başarmıştır.

Sovyet Rusya’nın kontrollü olarak dağılması ile Ukrayna sınırları içerisinde kalan Kırım, Şubat 2014’te Rusya tarafından tekrar işgal edilmiş ve Mart 2014’te ise ilhak edildiği açıklanmıştır. İşgalci Rusya tarafından Kırım Tatar liderlerinin Kırım’a girişleri yasaklanmış ve milli kuruluşlar kapatılmış, 18 Mayıs sürgün ve soykırımını anma toplantıları yasaklanmıştır.

***

2014 yılında Ukrayna ve Kırım coğrafyasında bu süreç devam ederken, bu defa Ukrayna’nın doğu bölgesinde yer alan Donetsk ve Lugansk bölgeleri ayrı ayrı tek taraflı bağımsızlık ilan ettiklerini açıklamışlardır[5]. Rus kökenli nüfusun yoğun olarak yer aldığı bu bölgede tek taraflı ilan edilen Donetsk ve Lugansk cumhuriyetleri Şubat 2022’ye kadar hiçbir ülke tarafından tanınmamıştır.

Ukrayna’nın NATO ve Avrupa Birliği (AB) gibi uluslararası organizasyonlara üye olma girişimlerini kendi güvenliği için menfi olarak gören Rusya, Ukrayna sınırına aylarca devam eden askeri yığınağın ardından önce Donetsk ve Lugansk cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını tanıdığını açıklamış ve hemen ardından 24 Şubat 2022 günü Ukrayna’ya askeri saldırı başlatmıştır.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişen İki Kutuplu Dünya Sistemi’nin Doğu Bloğu liderliğini yürüten ancak 1980’lerin sonu itibariyle Glastnost ile kontrollü olarak dağılan Sovyet Rusya’sının varisi olarak azametli görüntüsü sergileyen Rusya’nın Ukrayna savaşı ile askeri strateji ve teknolojik olarak çağa ayak uyduramadığı ortaya çıkmıştır. Ayrıca 24 ayrı bölgeden Ukrayna’ya askeri saldırı başlatan Rusya’nın, yürüttüğü askeri harekatlarında askeri ve taktik stratejik açısından birçok hatalar silsilesi ile her geçen gün başarısızlığa doğru gittiği görülmektedir.

Bu arada başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere çoğunluğu Avrupa ülkelerinden oluşan çeşitli devletlerin ambargoları ve uluslararası kamuoyunun baskılarına maruz kalan Rusya; askeri başarısızlıkları, yoğun askeri kayıpları, iç kamuoyu ve kendi bürokrasisinden bile tam destek görememesi gibi çeşitli argümanların bir araya gelmesi ile Ukrayna savaşında birçok sahadan çekilirken, çatışmaların doğu ve Karadeniz kıyılarında yoğunlaşmakta olduğu görülmektedir. Dolayısı ile Rusya, her geçen gün pazarlık gücünü kaybetmektedir.

Sonuç Olarak;

Stalin’in emriyle ve soykırım amacı güdülerek 1944 yılında sürgün edilen Kırım Tatarlarının tamamı vatanlarından sürülmüş ve %46’sı sürgün sürecinde hayatını kaybetmiştir.

Türkiye; kadim Türk toprağı Kırım’ın Rusya tarafından ilhakını tanımadığını açıklamıştır. Ancak ticari, askeri, siyasi ilişkilerini ve Ukrayna-Rusya savaşında tarafsızlığını sürdürmeyi başarmaktadır.

Rusya’nın Ukrayna savaşını kaybetmesi veya istediği sonuçlarla bir antlaşma yapamaması durumunda Kırım’ın tekrar Ukrayna’ya iade edebileceği gibi bir sonuçla da karşı karşıya kalabileceği değerlendirilmektedir. Bu durumda 1944 sürgününden toplu olarak dönüşlerine müsaade edilmeyen Kırım Tatar Türkleri’nin sosyal ve kültürel yönden uluslararası yasal haklarını da alacakları şekilde dönüşlerinin sağlanması için Türkiye karar alıcı mekanizmaları hazırlıklı olmalı, Ukrayna yönetimi ile bu konuda diyalog halinde olmalıdır.

Son söz olarak;

Kırım Hanlığı’nın bakiyesi ve Türk olan Kırım Tatarlarının Sovyetler Birliği tarafından sürüldüğü ve nüfusunun yarıya yakınının yok edildiği bu acı günün 78. yıl dönümünde, hayatını kaybedenleri rahmetle anıyorum Halen Kırım’a dönememiş Kırım Tatar Türkleri’nin tez zamanda tekrar vatanlarına dönebilmelerini temenni ediyorum.

                        :

İsmail CİNGÖZ; Uluslararası Siyaset Uzmanı/M.A. BULTÜRK Ankara Temsilcisi. TDPB Basın Kulübü Başkanı. cingozismail01@gmail.com

 

[1] Gülcan Havva ERASLAN; “18 Mayıs 1944 Kırım Tatarlarının Sürgünü”, MİSAK-Millî Strateji Araştırma Kurulu, 18.05.2019

[2] “12 Maddede Kırım Tatar Sürgün ve Soykırımı”, onedio.com, 18.05.2015.

https://onedio.com/haber/12-maddede-kirim-tatar-surgun-ve-soykirimi-510343 (Erişim tarihi: 17.05.2015)

[3] “1944–Kırım’lı Tatarların Sürgünü”, 13.03.2021.

https://kiriminsesigazetesi.com/1944-kirimli-tatarlarin-surgunu/ (Erişim tarihi: 16.05.2022)

[4] “Kırım Tatarlarının Ebedi Meşalesi Musa Mahmut”, Kırım’ın Sesi Gazetesi, 15.05.2020.

[5] İsmail CİNGÖZ; “Ukrayna Krizi Türkiye’yi Nasıl Etkiler?”, Sonnokta Haber, 08.12.2021.

Yazar