Sizi rahatsız etmek için yazıyorum…!

İnsan kendine bırakılmış bir varlıktır, gün geçmiyor ki kendisi hakkında yeni bir şeyler keşfedilmesin.
Size insanoğlunun çok bilinmeyen dört genetik kodlarından, “metakognitif algılarından” bahsetmek istiyorum.
-Anlam arzusu geni

Bizi diğer canlılardan ayıran en önemli farktır bizdeki anlam arayışı.
Hayatın anlamı kişiden kişiye ve bulunduğu koşullara göre değişirken bizi mutlu edecek veya ıstıraba sürükleyecek sayısız olasılıklar arasında bocalayıp duruyoruz.

Diğer canlılar öyle mi… Hayır.
Onlar yemek, içmek, üremek ve barınmak için yaşarlar.

İnsan ruhunda tatmin bekleyen bir boşluk vardır, hayatı değerli kılacak özlere ulaşabilmek için mücadele etmek zorunda… der Victor Emil Frankl, kendisi Holokost’tan sağ kurtulabilen ve kız kardeşi dışında tüm ailesini kaybetmiş biri olarak tutukluluğu sırasında bazı mahkumların hayatlarında anlam bularak, acılarıyla nasıl başa çıkabildiklerini gözlemleyerek anlam arayışı ile ilgili psikiyatride bir psikoterapi ekolü oluşturmuştur.

-İkincisi yeniliği arama geni: 

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en temel ihtiyacımız fizyolojik olanlardır. Yani doğuştan yiyecek, içecek arayışı ihtiyacındayız. Beyindeki dopamin düzeyi ödül alındığında yükselir.

Bu gen bizi kaynak bulmaya, yenilik aramaya yani dünya ile bağlantılı kalmaya iter.  Hayatımızda olup bitenin dışına çıkma isteği, yenilik arayışı bizi heveslendirir umudumuzu besler. Yenilik karşısında heyecan duyar ve daha fazla dopamin için ödül  yani yenilik arayışına gireriz

Her insanda bulunan bu gen hiperaktif kişilerde daha etkindir.

-Ölümü algılama geni:

İnsan dışında hiçbir canlıda ölüm korkusu yoktur çünkü insan dışında hiçbir canlı öleceğini bilmiyor.

Ve maalesef öleceğini bilen insan da bunu unutarak yaşayan tek canlıdır. 


-Zaman algısıyla ilgili olan gen:

Hiçbir canlı geçmiş ve geleceği düşünmüyor –insanoğlu dışında– diğer canlılar sadece bugünü düşünerek hayatta kalmayı ve karnının doymasını hedefliyor.

Hep var olacakmış gibi bizi hasta eden geçmiş ve gelecek kaygısından kurtulamıyoruz insan olarak. Halbuki var olan tek gerçek şu andır.

Psikologların çok sık kullandıkları bir cümle vardır. “Anda kalarak yaşayın!”

Hiç bir saniyesini değiştiremeyeceğimiz geçmişten ziyade bugünü gölgelemeden geleceği bir tık göz önünde bulundurmalıyız. Ama fazla abartmadan.

****
Anlam arayışını keşfeden birey diğer metakognitif algılarının daha kolay üstesinden geldiği aşikârdır.

❗Ruhunu doyuran tatmine varabilmek için kişi anlamlı ve kendine uygun hedefler belirleyerek hayatın akışında anda kalmalı. Amaçsız insan, limandan çıkmış gemi gibi nereye gideceğini bilmiyorsa bir pusulası yoksa rüzgâr ne tarafa eserse oraya savrulur ve sonunda ya geçmiş hesaplarında ya da gelecek kaygısında kaybolur veyahut alabora olur devrolur.❗

Sonuç olarak net olan bir şey vardır.

Yaşamak için nedeni olan kişi hemen her nasıla dayanabilir.”

Yazar