Geçen gün bir radyo programında denk geldim. Yanlış bilinen deyimlerle ilgili bir söyleşi vardı. Meğer atalarımızdan bize miras kalan sözler ve deyimleri ne kadar yanlış kullanıyormuşuz! Üstelik yanlış kullanımdan doğan anlam bozukluğunu hiç dikkate almadan…
1- Yanlış bilinen: Su küçüğün, söz büyüğün. // Doğrusu: Sus küçüğün, söz büyüğün.
İlk cümlede geçen su ile ikinci cümlede geçen söz arasında bir bağ kurun… Kuramadınız değil mi? Çok normal, çünkü saçma bir anlam çıkıyor ortaya! Ama doğrusunu okuduğumuz zaman bi’ “Haaa!” oluyorsanız, doğru yoldasınız demektir 🙂
2- Yanlış bilinen: Su uyur düşman uyumaz. // Doğrusu: Sü uyur, düşman uyumaz.
Yine işin içine su karışmış! Ama makara yapmayı bırakıp bilimsel açıklamasını yapayım size: Sü, ‘asker’ demek. Yani deyimimiz diyor ki, “Asker uyur, düşman uyumaz.” Biz de uyumayalım ve yanlış kurduğumuz deyimler uykusundan uyanalım!
3- Yanlış bilinen: Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz. // Doğrusu: Ane gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz.
Anasını çok seven sağır bir delikanlı zamanında duymamış da uydurmuş heralde! Deyimde aslında bahsedilen Ane, Bağdat’ta bir yar, yani uçurum. “Ane gibi uçurum, Bağdat gibi diyar olmaz” demiş atalar. Ne Ane’nin ana ile, ne de yar kelimesinin sevgili anlamındaki yar ile bir ilgisi yok.
4- Yanlış bilinen: Güzele bakmak sevaptır. // Doğrusu: Güzel bakmak sevaptır.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir mahalle delikanlısı varmış. Bir gün tesbih sallayıp mahallede dolanırken çok güzel bir kız görmüş ve ona bakmaya başlamış. O kadar kesmiş o kadar kesmiş ki kızı, kız rahatsız olup yanına gelmiş ve “Ne bakıyorsun be!” diye çıkışmış. Ters laf yemeye alışkın olmayan mahallenin efesi, kahvede imam Cemal emmiden duyduğu “Güzel bakmak sevaptır mübarekler” sözünü o heyecanla yarım yamalak hatırlayıp “Güzele bakmak sevaptır yavrum” demiş ve kız bu sözden çok etkilenip abimizle evlenmiş. Onlar ermişler muradına da, ağır abi kız tavlarken güzelim sözü perişan edip bırakmış, onu ne yapacağız? 🙂 Bu deyimin muhtemel değişme hikayesi buna benzer bir şeydir diye düşünüyorum ama neyse, biz mevzumuza dönecek olursak, güzele değil güzel bakmak sevaptır!
5- Yanlış bilinen: Saatler olsun. // Doğrusu: Sıhhatler olsun.
Tıraş olduktan sonra berberin söyleyeceği iki şey var: Birincisi “Saçları yıkayalım mı?”, ikincisi ise “Saatler olsun”. Hah işte orada devreye girmeniz lazım. “Abicim o söz aslında öyle değil, şöyle” deyin ki, en azından bu yanlışı kendi aramızda çözebilelim! Yalnız berberden kalayı yemeyeceğinizin garantisini veremem.
6- Yanlış bilinen: Azimle sıçan duvarı delermiş. // Doğrusu: Azimli sıçan duvarı delermiş.
En komik değişime uğrayan da bu olsa gerek! Çalışmayı, istikrarı öğütleyen deyimi tuvaletle bütünleştiren o mizahçı kim acaba, çok merek ediyorum 🙂
7- Yanlış bilinen: Sıfırı tüketmek. // Doğrusu: Zafiri tüketmek.
Zafir, ‘nefes’ demekmiş, yani ‘nefesi tüketmekten’ bahsetmiş atalar. Ama tamam kabul ediyorum, yanlış bilineni orijinaline en yakın anlamlı olan bu… Uyduran iyi uydurmuş yani!
8- Yanlış bilinen: Eni konu // Doğrusu: Önü sonu
Eni ile konu ne alaka diye oturup hiç düşünmediniz ama yeri gelince söylüyorsunuz bedava lafı ;). Doğrusu ‘önü sonu’ imiş arkadaşlar. Deyimin kullanılma yeri de ‘bir şeyin etraflıcasını belirtmek’…
Velhasıl kelam, toplum içinde çeşitli sebeplerden dolayı derin anlamları olan ve günlük hayatta kültürümüzü arttıran bu güzelim söz ve deyimler değişime uğramış ve anlamlarını yitirmişler. Bize düşen ise, bu mirası doğru kullanmak ve gelecek nesillere aktarmak. Unutulmamalı ki, dil ve iletişim bir ülkeyi, bir toplumu ayakta tutan en önemli öğelerin başında geliyor.