Abanın kadri yağmurda bilinir.
Bir şeyin gerçek değeri, ancak ona çok gerekseme duyulduğu zaman iyi anlaşılır.
Aba vakti yaba, yaba vakti aba (Kürklü orak vaktinde, orağı kürk vaktinde.)
Kişi, kendisine gerek olan şeyleri vaktinden önce ve ucuz olduğu zaman satın almalıdır. Yazın aba, kışın yaba satın almak gibi.
Abada “kar yağıyor” demişler,”titremeye hazırım (durmuşum)”demiş.
Varlıklar için bir sıkıntı söz konusu olan durum, yoksulluk ve sıkıntı içinde yaşamakta olan kişi için kaygı verecek ve sıkıntı içinde yaşamakta olan kişi için kaygı verecek bir şey değildir. O, bu yaşantıya alışıktır.
Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır.
Görmemiş kişi, rastlantı olarak layık olmadığı bir duruma kavuşsa bu durum kendisinin hakkı imiş gibi aptalca böbürlenir.
Abdal düğününden, çocuk oyunda usanmaz. – Bir kimse sevdiği işi döne döne ve uzun süre yapmaktan bıkmaz.
Abdalın dostluğu köy görününceye kadar. – Çıkarı dolayısıyla size yakınlık gösteren kişi, işini yürütecek başka yollar bulunca sizinle ilgisini keser.
Abdalın karnı doyunca gözü pabucundadır (yolda olur) .-Çıkarcı kimsenin arkadaşlığı işi bitinceye kadardır.
Abdalın yağı çok olursa gah borusuna çalar, gah gerisine (Çobanın yağı çok olursa çarığına sürer)
Varlıklı, ama akılsız ve hesapsız kişi, malını gereksiz yerlere harcar, telef eder.
Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış – Aç olan kimse, ne türlü rahatlık sağlanırsa sağlansın, dinlendirilemez; uyuyamaz. Bir gerekseme içinde bulunan kimse, ancak onun giderilmesiyle rahata kavuşturulabilir.
Acar tazı çullu da belli olur, çulsuz da – Değerli kişi, gösterişi, giyim kuşamı olmasa da değerinden bir şey yitirmez; nerede olsa tanınır.
Acele ile menzil alınmaz –Acele etmekle daha çabuk sonuç alınır sanılmamalıdır.
Acele işe şeytan karışır – İvilerek yapılan iş yanlış, bozuk olur.
Acele yürüyen yolda kalır
İş yaparken iven şaşırır, işini sona erdirmez.
Baba eder, oğul öder
Babanın yaptığı kötü bir işin sıkıntısını oğlunun çekebilir.
atBaba himmet. – Oğul hizmet
Büyüklerin, kendilerine el uzatıp yardım etmelerini istemeye hak kazanabilmek için küçüklerin görevlerini iyi yapmaları gerekir.
Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır
Babanın yaptığı kötü işin sıkıntısını çocuk çeker
Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana
Baba malına güvenip kazanç yolunu tutmamak çok yanlıştır. Baba malının değeri pek bilinmediği gibi hazır mal da çabuk biter.
Babamın (anamın) öleceğini bilseydim, kulağı dolu darıya satardım ı
İnsan en değerli bir malının karşılıksız olarak elinden gideceğini, kaybedeceğini bilebilse, onu yok denilecek kadar az para ile satmak ister.
Babanın sanatı oğla mirastır
Çocuk daha küçük yaşta ister istemez babasının sanatı ile ilgilenir.
Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babayı bir salkım üzüm vermemiş
Çabalama ile çarık yırtılır
Olmayacak işi zorla yapmaya çalışan zarara uğrar.
Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme
Kişi, çağrıldığı yere gitmelidir. Bu en azından bir nezaket gereğidir; ödev de olabilir. Çağrılmadığı yere gitmemelidir. Gitmek, yüzsüzlük ve arsızlık olur.
Çağrılmayan yere çörekçi ile börekçi gider
Çağrılmadığın yere gitme. Sen çörekçi yada börekçi misin ki satış yapacakmış gibi şu kapıya, bu kapıya çağrılmadan gidesin?
Çalışanın yatanda hakkı vardır
Çünkü çalışmayan, çalışanın kazancını yiyor.
Çalma elin kapısını, çalarlar kapını
Kimseye kötülük yapma. Yoksa aynı kötülüğü onlar da sana yaparlar.
Çam ağacından ağıl olmaz, el çocuğundan oğul olmaz
Her şeyin değeri vardır; yapacağı iş, kullanılacağı yer ayrıdır. Bir şeyin yerine, ona benziyor diye başka bir şey konulamaz.
Çam sakızı, çoban armağanı
Varlıksız kimsenin armağanı küçük birşey olur. Hediyede çokluk ve değerden önce içtenliğe bakılmalıdır.
Çanağa ne doğrarsan kaşığında o çıkar
Kişi, kendisi için önceden ne gibi hazırlıklar yapmışsa elleri de onun veriminden yararlanır.
Çanakta balın olsun, Yemen’den arı gelir
Güzel malı olan kimse, müşteri bulma kaygısı çekmez. Reklam yapmasa bile en uzak yerlerden istekliler çıkar.
Çaputluya çalı düşman
İyi giyimlilerin giysilerinden kaza eksik olmaz.
Yoksullar varlıklarından bir şeyler koparmaya çalışırlar.
Çarık çarıkla, sarık sarıkla
Kişi kendi düzeyindeki kimselerle arkadaş olur.
Çarşı iti ev (koyun) beklemez
Başıboş gezmeye alışanlar, disiplinli iş yapmaya gelemezler.
Çatal kazık yere batmaz
Birden çok kimsenin söz sahibi olduğu iş yürümez.
Davulun sesi uzaktan hoş gelir
İçindekilere hiç tat vermeyen, onları rahatsız eden kimi işler vardır ki uzakta olanlara kolay, hoş ve sevimli gelir. Ne zaman ki işin içine girerler, işte o zaman gerçeği görüp yanıldıklarını anlarlar.
Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan
Birlikte iş görmek, birlikte yolculuk etmek, birlikte yaşamak isteyen karı-koca gibi insanlar arasında öncelikle bir uyumun olması şarttır. Bu uyum da karşılıklı saygı ve sevgi temeline dayanır. Tek taraflı sevgi ve saygı uyumu sağlamaya yetmez, ortada düzen diye bir şey kalmaz, kurulan beraberlikten de hayır gelmez.
Deli deliden hoşlanır, imam ölüden
Kişiler, her bakımdan (mevki, yaş, fikir, duygu, eğitim v.b.) kendilerine benzeyen, uygun olan ya da yarar yağlayabilecekleri kimse ve şeylerden hoşlanıp onlara yaklaşırlar.