136 gün devam eden “No Oreşarski” protesto hareketinden sonra, şimdi de bütün Bulgaristan’da birçok Üniversite ayaklandı. Hemen söyleyelim, Sofya “Kl. Ohridski” Üniversitesi başta olmak üzere, yükseköğrenim enstitüleri politik hedefleri gerçekleştirme merkezi haline getirilmek isteniyor. Ara sıra özellikle Sofya’da Üniversite ve yüksekokullardan sokaklara taşan ve sokak çatışmaları yaşayan, fakat henüz kristalleşmiş belirli bir program sal hedefi olmayan bu eylemiyle ilgili çok farklı görüşler açıklanmaya devam ediyor. Bunların arasında, üniversite hocalarının fikirleri ve değerlendirmeleri merkez basında yayınlanarak kamuoyuna açıklık getiriliyor.
 
Üniversite öğrencilerinin kitle eylemleri denince herkesin aklına hemen 1968 Paris Üniversiteli direnişi gelir.
Bulgaristan’da 1990’daki değişim rüzgârının önünde yine Sofya Üniversitesi öğrencileri vardı. Onlar, daha sonra iktidar olan Demokratik Güçler Birliği (CDC) nin kuruluşuna da katılmışlardı. O eylemlerin hedefinde komünist rejimin yıkılması; totaliter düzenin dönüştürülmesi ve demokratikleşme, insan hak ve özgürlüklerinin verilmesi, adaletli bir düzen kurulması vardı. Geçen 23 yıl, öğrencilerin ve beyaz yakalıların Bulgaristan’da toplumsal yenilenmede ana itici güç olmadığını kanıtladı ve Demokratik Güçler Birliği yelkenlerini dolduran politik rüzgâr dindi. Tek partili totaliter rejimden çok partili demokratik düzene geçilmesinin temelinde üretim biçiminin dönüştürülmesi yasalarının yattığı gerçeği bizde de belirleyici rol oynadı. Geçiş döneminin dünya çapındaki şu mali ve ekonomik bunalıma rastlaması işleri bir o kadar zorlaştırdı. Eski üretim teknolojilerine dayanan ekstanziv üretim biçiminden modern teknolojilerle donatılmış yeni ve daha yüksek bir üretime geçilememesi, Bulgar ekonomisini çökertti. Geçiş döneminde, ekonominin batık durumu ve tüm çabalara rağmen toparlanıp başkaldıramaması, Bulgar politik sağının örgütlenmesine de temel engel olmuştur. Politik sağın olmadığı bir ülkede toplumsal gelişme de çarpıklıktan kurtulamıyor. Bu bakıma, şimdi patlak veren öğrenci olaylarının politik istekler öne sürmesi tutarsızdır ve toplumsal destek bulması olanaksız gibidir, çünkü 5 ay önce kurulan Plamen Oreşarski hükümeti köklü reformlar yapacak bir imkâna ve birikime sahip değildir.
Bir AB ülkesi olan Bulgaristan yıllardan beri bağımsızlığını kazanma için kopmak istediği Rusya’dan pek çok açıdan kopamadı; bütünleşmek istediği Avrupa ile de henüz bütünleşemedi ve bu sürecin acılarını çekmeye devam etmektedir.
 
Şu gerçek iyi görülmelidir: Üretim araçlarından uzak olan öğrenci başkaldırısı, her yere ve her bakıma az gelişmişlik damgası olan ekonomik çöküntü içinde sivrilmiştir. Ne ki, şimdiki üniversiteli boykot dalgası aslında toplumun dip tabanında bir hareketlenmenin simgesi veya müjdecisi değildir. İşçi sınıfı, sendikalar, kamu kuruluşları üniversiteli hareketlerini desteklediğine işaret vermiyor. Köylü tabaka ise kış uykusuna hazırlanıyor.
 
 Bulgaristan’da yaz aylarındaki kitle eylemlerinde temel güç olan ama ülkeye yeni bir üretim biçimi yerleştirmeye henüz gücü yetmeyen beyaz yakalıların politik öncüsü henüz sahnede yoktur. 4 yıllık yönetimi esnasında dört fabrika açamayan Boyko Borisov’un tek partili GERB yönetimi anlaşıldığı üzere, demokrasinin ana kuralını henüz öğrenememiştir.
O ise, demokrasiye inanan bir güç, seçim sonuçlarına kızmaz! gerçeğidir.
Bu modern dünyanın olmazsa olmaz bir kural olup, demokrasinin ana kurallarından biridir ve uyulması şarttır, uyulmadığı zamanlarda anarşi kapı çalar. Bu yüzden, Ekim ayında  Üniversite derslerinin boykot edilmesinde kokusu burunlara gelen parayla kışkırtılan bir anarşidir..
 
Geçen yüzyılın hem Avrupa hem de Bulgar deneyimleri, okumak için özel ve devlet eğitim kurumlarına toplanan gençlerin protestolarıyla, derse girmeme eylemleriyle, gösteri yürüyüşü ve meydan mitingleri düzenlemekle üretim güçlerinin, makinelerin, fabrikaların sahibini değiştirmesinin olanaksız olduğunu kanıtlamıştır. Bugün de, devrimlerin ana gücü işçi sınıfı, üretenlerdir. Akademilerde yapılan eylemlerle Gayrı Safi Milli Hasıla artmaz, para borsalarının bile kılı kıpırdamaz. Üretici kudret üniversitelilerin ardında durmadan değişikliğe gidilemez. Dönüşümler kozmetik kalır. Bu konuya daha derin açıklık getirmek amacıyla Bulgar Üniversitelerinden ve kamuoyundan bazı bilinen kişilerin görüşünü aradık:
 
Sofya Üniversitesi’nden tarihçi prof.dr. İskra Baeva: “Gençler her şeyi birden istiyor. Ne yazık ki, hedeflere ulaşmak için evrimin devrimden daha güvenli bir yol olduğunu, kendilerine iyi anlatamamışız.”
Devrimler üretim araçlarının el değiştirmesiyle gerçekleşir. Üniversite öğrencileri üretim araçlarının sahibi değildir ve olamaz. Üniversiteler devlet bütçesi tarafından finanse edilen irfan yuvalarıdır. Bizde 1990’da Sofya Üniversitesinde patlayan ayaklanmayı demokratik güçler birliği ve toplumsal değişiklik isteyen geniş halk kitleleri desteklenmişti. İşte şimdi de bu üniversiteleri destekleyen partiler kazanır.
 
Şimdiki öğrenci isyanını yorumlayan bilinen sosyolog Andrey Rayçev şu tahminde bulunuyor: “Ya elit politik duruma hakim olacak ya da hepsi birden çöpe gidecekler.
Bulgaristan’da yeni bir şey olacağını beklemek hayal olur, çünkü seçmenlerin yeniden gruplaşması cereyan etmiyor. Bu hükümet çikolata dağıtabilir ama reform yapamaz!”
 
Öğrenci eylemleri konusunda Prof. Dr.Emil Mitev ise, kışkırtıcının GERB partisi olduğuna işaret ederken şöyle diyor: “İktidar dışında olan bir parti, o artık iktidar partisi değildir, fakat yakın zamanda iktidara döneceği yanılgısını canlı tutmak zorundadır.” Prof. Mitev’e göre, Bulgar toplumu “ya olacak ya olacak” yolundan geçmemiştir. “Biz, genç ve güzellerle pek o kadar genç ve güzel olmayanların birlikte yaşaması gerektiğini henüz öğrenemedik.”
 
“Politik bilimci Dimitar Ganev ise konuya şu açıdan bakıyor: “Akademik kurumlardaki bunalımın gelişmesinde iki şık belirdi:
BİRİNCİ ŞIK: Hükümet bundan öte yönetmeyi başaramazsa yıkılır!
İKİNCİ ŞIK: Hükümet çoğunluğu dağılabilir. Profesöre göre, hükümet çoğunluğunun istikrarı ile ilgili oyunbozanın Volen Siderov olduğunu düşünmek yanlıştır. Bu hükümetin ayakta durmasından en fazla çıkarı olan parti ATAKA’dır, çünkü “parlamentoda altın çağını yaşıyor.”
 
Sözü işitilen bir politik gözlemci olan P. Simeyonov’un görüşü ise şudur:
“Bulgaristan’da iki politik, ekonomik ve medya grubu arasında ölüm kalım savaşı var. Kişiler ve kurumlar olmak üzere nüfuz sahiplerinin kolektif olarak birbirlerini yok ettiğine tanık oluyoruz. Şu durumda Bulgaristan’da ya tamamen sağ yok edilecek ya da uzlaşma yolunca ilerlenerek,  herhangi bir biçimde olmak üzere, bir BÜYÜK KOALİSYON oluşturulacaktır.
 
Yukarıdaki görüşler, Plamen Oreşarski hükümetinin kurulmasından 5 ay sonra başlayan şimdiki üniversiteli eylemlerinde tek merkez ya da bir lider ortaya çıkmadı, eylemsel uyulmama olduğu dikkati çekmiyor, politik örgütlerle dayanışma geliştirilemiyor. 2013’ün yaz direnişlerinde kendiliğinden oluşan REFORMCU GRUP boykot olaylarıyla ilgili görüş beyan etmeden hazıra bekliyor.
Üniversite rektörleriyle yapılan görüşmelerde uzlaşma sağlanamıyor.
Sofya “Kl. Ohritski” Üniversitesinden taşan derslere girmeme eylemi, Yeni Bulgar Üniversitesine, Sanat Akademisi NATVIZ’e, Teknik Üniversite’ye, Ulusal ve Dünya Ekonomisi Üniversitesi (UNSS), Tıp Akademisi, Güney Batı Üniversitesi,  Plovdiv, Veliko Tarnovo ve Burgas Hür Üniversitesi’ne yayılsa da, hala gazete başlıklarına taşınmadı, TV’lerde birinci haber değil.
Sofya’nın merkez caddelerinden “Rakovska” caddesinde yol kesen NATVİZ öğrencileriyle polis arasında ilk çatışmalar yaşandı ama savrulan yumrukların daha güçlüleriyle göstericiler birbirlerini tartakladı. Bu eylem henüz muhteşem bir haykırış olamadı. Pernik Üniversitesi ile Varna Teknik Üniversitesi boykot eylemlerine katılmıyor.
Yabancı öğrencilerin Bulgar dili kursları düzenli devam ediyor. Öğrenci yurtlarında henüz bir hareketlenme yok.
 
Geceyi üniversite salonlarında geçiren öğrenciler şarkı söylüyor, bel ot oynuyor, aralarında tartışıyorlar. Bu arada, değişik üniversitelerden öğrencilerin öne sürdüğü politik istekler çelişkili bulunurken, hükümeti istifaya çağırmaları da pek desteklenmiyor. Öğrencilerin birleştiği ve destek gören ana istek, yüksekokullarda herkesin öğrenim görebilmesi ve öğrenimin tamamen parasız olmasıdır.
Üniversite öğretim üyeleri öğrencilerin direniş, boykot, yürüyüş ve miting düzenleme eylemlerine hemen hemen arka çıkmıyor.
Şumen Üniversitesi’nde bir konuşma yapan Milli Eğitim ve Bilim Bakanı Aneliya Klisarova, Üniversite rektörlerinden boykota son verilmesi yolunu bulmalarını istedi. Üniversitenin bir ulusal kurum olarak politika üstü olduğunu belirten bakan, üniversitelerde politika yapılmasına karşı çıktı. Sofya Üniversitesi rektörlüğünden kurum içi sorunlara başka çözümler üretmelerini istedi.
Konuyla ilgili basına açıklama yapan, Plovdiv “Paisiy Hilendarskı”  Üniversitesi Akademik Konsey üyelerinden prof. Ognyan Saparev, “öğrencilerin derslerini politik nedenlerle boykot etmesi ve hükümetin istifa etmesini istemesi yanlış anlaşılmış bir hürriyet ve anarşidir. Toplumumuz çarpık özgürlük ve anarşi anlayışına kurban oluyor” dedi.
Profesör Saparev  “boykot eyleminin ardındaki güç GERB partisinin hükümet düşmanlığıdır. GERB’in yayınladığı destek bildirisi bunu doğruluyor.
Öte yandan parlamento önünde aylardan beri protesto yapanların büyük bir kısmının da GERB partisinden maaş aldığını unutmayalım.” şeklinde konuştu.
 
Şimdiki üniversite boykotları işçi sınıfına, sendikalara, kamu kuruluşlarına inemedi, sosyal dönüşümler isteyen köylü üreticilerin huzurunu bozmayan dip dalgasını harekete geçiremedi, GERB hariç politik partilerin ve parlamenterlerin eylem karşısında sağır ve kör kalması dikkati çekiyor. Kamuoyu olayı, Bulgar dilinde çok kullanılan bir değim olan “KÖR FİŞEK” olarak algılıyor.

Yazar