Gülten RAYİMOĞLU

Hayat, insana türlü duygular sunar. Mutluluk, heyecan, öfke, keder… Ancak keder, diğerlerinden biraz farklı bir yerde durur. Keder mutsuzluk değildir; aksine, içinde bir kabullenişi, bir boyun eğmeyi taşır. Tıpkı bir fırtınanın ardından gelen derin sessizlik gibi, kederin kendine özgü bir saygınlığı vardır. Bir durumu değiştiremeyeceğini bilmenin getirdiği sükûnet, belki de insanın en güçlü zırhıdır. Bu yüzden, keder ve kader sık sık aynı cümlede buluşur.

Kaderin Cilvesi
Hayatta bazen kontrolümüz dışında gelişen olaylar, bizi şaşırtır ve hatta bazen gülümsetir. “Kaderin cilvesi” dediğimiz bu durumlar, yaşamın tuhaf mizah anlayışını sergiler. Belki uzun zamandır kaçtığınız bir olay, bir gün ansızın karşınıza çıkar. Ya da “asla olmaz” dediğiniz bir şey, bir şekilde gerçekleşir. Kader, işte böyle cilveleriyle insanı hem düşündürür hem de öğüt verir.

Kaderin Tecellisi
Bazen de olaylar öyle bir akışla gerçekleşir ki, insan “Bu kaderin tecellisiydi” demekten kendini alıkoyamaz. Emek verdiğiniz bir işin sonunda karşılaştığınız başarı, bir hayalinize kavuşmanız ya da çok istediğiniz bir şeyin beklenmedik bir şekilde karşınıza çıkması… Bunlar kaderin nasıl işlediğine dair ipuçları verir. Kimi zaman adaletsiz gibi görünse de, kaderin kendi içinde bir dengesi vardır.

Kader Mahkûmu Olmak
Ancak bazen de kader insanı esir alır. Bir felaket, bir engel ya da bitmek bilmeyen bir mücadele… Kader mahkûmu olmak, insanın direncini sınar. Ama unutulmamalıdır ki, hiçbir mahkûmiyet sonsuz değildir. İnsan gayretle ve sabırla kaderin zincirlerini kırabilir. Nitekim “Kader gayrete âşıktır” der büyüklerimiz. Çaba ve emek, kaderin en zorlu sınavlarını aşmak için anahtardır.

Kaderin Üstünde Bir Kader
Ve nihayet, insan her şeyin bir plan doğrultusunda işlediğini düşündüğünde bile, kaderin üstünde bir kader olduğunu hatırlamalıdır. İnsan ne kadar plan yaparsa yapsın, ne kadar çaba harcarsa harcasın, bazen işler beklediği gibi gitmez. Ama belki de bu, kaderin bize sunduğu en büyük hediyedir. Olanı olduğu gibi kabul etmek, değiştiremeyeceklerimizi kabullenmek ve yolumuza devam etmek…

Sonuç olarak, kader ve keder iç içe geçmiş iki yol arkadaşıdır. Keder, kaderin bize getirdiklerini kabul etmemizi kolaylaştırırken; kader, kederin ağırlığını hafifletmek için bizi yeni umutlarla donatır. Hayatın bu döngüsünde önemli olan, her iki duyguyu da anlamak ve onlardan öğrenmektir. Çünkü kader, ancak onu kabullendiğimizde ve ona anlam kattığımızda bizim hikâyemizin gerçek bir parçası olur.

Yazar