Üstte gösterilen Dünya Haritası üzerinde hayal edip düşünülen kıyam vaziyetinde bir insanın Rabbine dua eder bir pozisyonuna göre,
İnsanın Baş kısmında; İstanbul Kalbin bulunduğu Göğüs kısmında KUDÜS, İnsanın yaratılış esrarlarından olan Karın (Rahim) kısmında ise MEKKE Şehri Görünmektedir.
Kuzey-güney doğrultusunda yaklaşık 2400 Km. mesafede İSTANBUL-MEKKE,
– 1200 Km mesafede İSTANBUL-KUDÜS yine 1200Km de ise MEKKE-KUDÜS
yerleşkeleri bulunmaktadır.
Kâinatın yaratılışında bulunan çok sayıda mucize ve hikmetlerden olduğuna kanaat ve inancımız imanımız ve gereği olup aklen de kabul ve tasdik ediyoruz.
Tüm yaratıklarda özellikle İnsanoğlunda vücut anatomisi
Baş, Gövde, Kol ve bacaklar gibi diğer yardımcı organlar olarak bilinir
ve bu dizaynın önemine göre vazife gören organ ve merkezler yaratıcı tarafından konuşlandırılmıştır.
Tüm canlılarda, Özellikle akıl ve zekâya sahip olan İnsanoğlunda BAŞ bölgesinde, İnsanı her yönü ile diğer canlılardan ayıran merkezleri ve yetileri içinde barındıran BEYİN – BEYİNCİK – OMİRİLİK SOĞANI bulunmaktadır.
“BEYİN” insanın yaşamak için elzem olarak bildiği ve gördüğü Akıl, Fikir, Düşünce, Zekâ ve beş duyu merkezleri (Görme, Tatma, İşitme, Dokunma ve Koku) ve bunlara yardımcı olarak denge, yürüyüş ve dik duruş için hizmet veren yardımcı merkezlerinde BAŞ bölgesinde komşusu olup kısacası bulunduğu canlıları özellikle yüce Rabbimiz tarafından, “EŞREFİ MAHLÛKAT” – “AHSENİ TAKVİM” olarak Yaratılmışların en güzeli şeklinde onurlandırdığı İNSAN oğlunun sevk ve idaresini sağlayan en önemli merkez ve organdır.
Düşünce ve Yönetim Merkezi Beyin – İSTANBUL
Söz konusu Harita üzerinde kıyamda dua eder şekilde bulunan İnsanın BAŞ bölgesinde bulunan İSTANBUL şehrinde Dünya Milletleri için adeta bir BEYİN görevi ifa eden bir özellikte görülmüş olduğundan tarih boyunca 29 kere muhasara edilmiştir.
Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğuna başkent olarak hizmet veren İSTANBUL aynı zamanda semavi dinlerin tamamı için bir hilafet merkezi olarak da vazife icra etmiştir.
-Napolyon;
“İstanbul’u alan Dünyayı yönetir” sözü ile İSTANBUL’UN Dünya yönetimindeki önemine işaret etmiştir. İslâm Medeniyetinde ise;
Hz. Muhammed Mustafa (sav) İstanbul ile ilgili hadisi şerifinde;
– “Kostantîniyye elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır! Onu fetheden askerler ne güzel askerlerdir!”
Buyurarak İstanbul’un dünya medeniyetleri ve insanlık âlemi için olmazsa olmaz olduğuna işaret buyurmuştur.
Bu hadisi şerifin müjdesine nail olmak isteyen çok sayıda Müslüman Devlet adamları ve kumandanlar tarafından İstanbul 11 defa kuşatılarak en sonunda 29 Mayıs 1453 tarihinde Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet Han tarafından Fethedilerek İslam Âleminin yönetildiği “BEYİN” olarak vazife göreceği Payitaht-Başkent yapmıştır.
Yavuz Sultan Selim Hanın Mısır seferinden sonra Hilafet makamını İstanbul’a kutsal emanetler ile birlikte getirmesiyle İslam Âleminin de merkezi Hilafet Makamını İstanbul temsil ederek “BEYİN” e yardımcı unsur denge ve yürüme ve dik durmayı sağlayan merkez (Beyincik ve omurilik soğanı) görevini de yerine getirmiştir.
İlham ve Duygu Merkezi KALP- Kudüs
Canlılarda ve özellikle İnsan vücudunda;
Göğüs ve Göğüs kafesi diye bildiğimiz bölgenin muhafazası içinde bulunan “KALP” canlıların özellikle insanoğlunun yaşaması ve gönül, iman ve aşk duygularının itici gücü motorudur.
Haritada görüldüğü üzre “KUDÜS” insanlık tarihinde bulunduğu bölgede tüm dinlerde özellikle semavi dinler olan Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet için yönlendirici ve etkileyici bir idari dini ve siyasi merkezidir. Tıpkı insan vücudunda hayat veren “KALP”te olduğu gibi.
“KUDÜS” çevresinde bulunan dinler ve medeniyetlerin israrlı koruma ve sahiplenme hareketlerine maruz kalmış tüm insanlığın ortak gaye ve hedefleri olmuştur.
Asırlardır bu duygu ve inançlardan dolayı Yahudi – Hıristiyan, Hıristiyan – Müslüman, Yahudi – Müslüman din ve medeniyetleri arasında son derece kanlı ve yıkıcı mücadelelere sahne olmuştur. Hıristiyanlıkta ve özellikle Müslümanlıkta “KUDÜS” ilk ortak kıble ve dini merkez halinde idi.
Yahudi inancına göre “KUDÜS” vaat edilmiş topraklar “Arz-Mev’ud”un merkezi olarak bilinmektedir. Bu nedenle son zamanlarda bölgede kurulmuş sonradan terör devleti haline gelmiş Yahudilerin sözde temsilcisi olduklarını iddia eden İsrail ile Mazlum Müslümanların kanlı savaşları ile “KUDÜS” asırlardır koruduğu tüm semavi dinlerin cazibe merkezleri olma sıfatından yakılıp yıkılarak enkaz haline getirilmektedir.
Bu durum da insan vücudunda yaşam için enerji sağlayan “KALP”i görevini yerine getiremez hale sokmaktadır.
Sevgi ve Aşkın Merkezi gönül olarak bildiğimiz “KALP” ölürse şevkat, merhamet, saygı ve sevgi de ölür.
Dolayısı ile “KUDÜS” yakılıp yıkılırsa hoşgörü ve semavi dinlerin merkezi olmaktan çıkarılırsa tüm dinler ve insanlık alemi onarılması güç zarar görür.
Yaratanın “KALP”i göğüs kafesinde her şartlara ve duruma karşı koruduğu gibi insanlık da “KUDÜS” ü o hassasiyette korumalıdır.
Doğum ve Yaratılış Merkezi KARIN (Rahim) – “MEKKE”
Canlılarda ve özellikle İnsan vücudunda;
Hayatın ve varoluşun başlangıcında Rahman ve Rahim olan Yüce Yaratıcımız ALLAH (cc) İnsanoğlunu inancımıza göre ilk çamurdan yaratarak çenette mukim kılmıştır.
İnsanlığın Babası “Ebulbeşer” Hz. Adem (as) e eş olarak yarattığı Hz. Havva annemizle birlikte cennette yaşamları sürecine bazı yasaklar koymuştur. Şeytanı aleyhillanenin ısrarlı takip, kandırma ve mücadelesi ile Hz. Adem (as) ve Hz. Havva annemiz kendilerine konulan yasağı çiğnemişlerdir.
Bunun üzerine “RAHİM” olan yaratıcı tarafından üzerlerinde bulunan cennet elbiseleri soyularak cennetten kovulmuşlardır.
Bir rivayete göre 223 gün sonra Hz. Âdem (as) ve Hz. Havva annemiz “MEKKE” şehrinin Arafat dağında Cebrail’in de yardımları ile günahlarından tövbe ederek buluşup evlenmişlerdir.
“MEKKE” şehri bundan böyle insanlığın çoğalarak dünya üzerinde neslinin yayılmasında “RAHİM” (Güvenilir, Esirgeyen, Acıyan, Koruyan, Merhametli. İyilere de, kötülere de rahmet eden.) olan ALLAH (cc)’ın sıfatında olduğu gibi insanlığa hizmette bulunmuş kadim bir şehirdir.
Yüce ALLAH (cc)’ın kudret eliyle tüm insanlığı Hz. Âdem ve Hz. Havva annemizin aracılığı ile bir damla sudan yaratığı Kuranı Kerim’de birçok sürede biz insanlara anlatılmaktadır. Tıpkı insanoğlunun doğup, büyüyüp ölmesinde olduğu gibi hayat denilen bize göre uzun, ancak kâinatın ve yaratıcının taktir ve gücüne göre kısacık ömür “RAHİM” de başlamaktadır.
Kurni Kerim’de Müminun süresi 13 Ayetinde yüce ALLAH (cc) biz kullarına “Sonra onu emin ve sağlam bir karargâhta (rahimde) nutfe (sperma) haline getirdik.” Buyurduğu gibi konu ile ilgili 11 surede olmak üzere toplam 12 ayet daha bulunur.
İnsanın yaradılışındaki sırlarda olduğu gibi kâinatta o sırlara uygun olarak hayat çizgisini devam ettirmektedir.
“MEKKE” şehri insanoğlunun inançlarına ve medeniyetlerine “RAHİM” (Güvenilir, Esirgeyen, Acıyan, Koruyan, Merhametli. İyilere de, kötülere de rahmet) de bulunarak yaratıcıya karşı yükümlülük ve sorumlulukların belirlendiği kabul gördüğü bir kadim medeniyettir.
Tüm semavi dinlerde olduğu gibi ALLAH (cc) tan yapılan günah ve kötülükler için tövbe edilir, af dilenir.
İslam dininin beş temel emrinden biri olan HAC farizasında da “MEKKE” şehrinin Arafat dağında vakfe duası yapılarak tövbe edilmesi elzemdir. HAC hakkında Hz. Muhammed (cc) bir hadisi şerifinde;
“Hac Arafattır” – Buna göre “Hac, Arafat’tır”ın anlamı; hacda mutlaka Arafat’ta durulması (vakfe yapılması) gerekir, demektir. Arafat’ta durmayanın, haccı yoktur (kabul olunmaz).
“MEKKE” şehrine bu önem ve güzelliği sağlayan şartlar “RAHİM” sıfatının içeriğinde olan güvenilirlik, Esirgeyen, Acıyan, Koruyan, Merhametli. İyilere de, kötülere de rahmet vasıfları ile birlikte dinlerin ve insanlığın biat ettiği mübarek bir şehir olmasıdır.
Bunların yanı sıra “KABE” nin de “MEKKE” şehrinde bulunması ve tarihinin insanlık tarihi kadar eski ve toparlayıcı olduğuna belirtmektedir.
Kabe nasıl yapıldı:
Kâbe’nin yapılışı hakkındaki rivayetler göre, Hz. Adem ile Havva cennetten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraber batıya doğru yürürler. Kâbe’nin bulunduğu yere gelirler. Bu esnada Hz. âdem, bu buluşmaya şükür olmak üzere rabbine, ibadet etmek ister ve cennette iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendine verilmesini diler. İşte o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz. Âdem onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz. Şit zamanında kaybolur, yerine bir taş kalır. Bunun üzerine Hz. Şit onun yerine, taştan onun gibi dört köşe bir bina yapar. Ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir. İşte bugün hacer-ül esvad diye bilinen siyah taş odur. Sonra Nuh tufanında bina, kumlar altında uzunca bir süre kalır
Hz. İbrahim Allah’ın emri ile Kâbe’nin bulunduğu yere gider, oğlu İsmail ve eşi. hacer ile orada yerleşir. Sonra İsmail ile Kâbe’nin yerini kazar. Hz. Şit tarafından yapılan binanın temellerini bulur. Ve o temeller üzerine bugün mevcut olan Kâbe’yi inşa ederler. Ayette “Beytullahın temellerini yükseltiyor.” cümlesi bunu ifade eder.
İslam eserlerinde Allah’ın Hz. İbrahim’i Kâbe’yi inşa etmekle görevlendirerek Mekke’ye gönderdiği yazılıdır. Bununla birlikte, Kâbe’nin Hz. İbrahim’den çok daha önce eski bir döneme ait geçmişinden de bahsedilir. Yani, Kâbe çok önceleri de vardı. Ama Nuh tufanından sonra yıkılarak kaybolmuştu. İşte Hz. İbrahim bundan dolayı, kabeyi bulmak ve yeniden inşa etmek için Allah tarafından görevlendirilmişti.
Kâbe yüz yıllardır ayakta kalan bir yapıdır. Zaman içerisinde çok hasar görmüş, sel felaketlerine uğramış, çok çeşitli saldırılara maruz kalmıştır.
Osmanlı döneminde Kâbe hizmetine çok önem verilirdi. Bu kutsal mekâna her türlü yardımda bulunurlar ve kendilerini,”haadimül harameyn”olarak, yani Mekke ve Medine’nin hizmetçisi olarak takdim ederlerdi. Bugün Mekke ve çevresinde bir hayli Osmanlı eserleri mevcuttur.
Kâbe Müslümanların ibadetinde çok önemli bir yere sahiptir. Her gün dünya üzerinde yaşayan Müslümanlar, nerede olursa olsun Kâbe’ye yönlerini döner ve o yöne doğru namaz kılarlar.
Tarihte İstanbul 29 kes kuşatıldı
İstanbul’u alan dünya yönetimini alıyor
Kısaca; İstanbul, Kuddüs ve Mekke’nin harita üzerinde 1 TEK hat üstünde bulunması.
Üstüne üstlük Kuddüs mesafa olarak Istanbul ve Mekke’nin TAM ortasında bulunması.
İstanbul-Küdüs 1200km Kudüs-Mekke aralarında mesafe de 1200 km buna da Altın hat ismi verilir
Saygılarımızla,