Antik Namibya’nın Çölü ile Atlantik Okyanus’un kalbi olan bembeyaz kumlardan oluşan sahildir. Yüzlerce kilometre uzunluğa ulaşan sahil dünyanın en tehlikeli ve ıssız kıyı şeritlerine sahiptir. Sahil batan gemilerin enkazları ile doludur.
Portekizli gemiciler Namibya’nın sahillerine “Cehennem Kıyıları” adını vermiştir. İskelet sahilleri olup güneşin altında 500km uzunlukta olan sahildir. Yaşam belirtisi olmadığı gibi oldukça tehlikeli bir noktadır. İki ucunun arasında mesafenin insanoğlunun ulaşamayacağı kadar uzaklıktadır. Kavurucu sıcaklıkların yanı sıra sahilin ortasına düşen kişilerin kurtulması mümkün olmamaktadır. İngiliz doğa bilimcisi ve kaşif Charles John Andersson 1859 yıllarında sahillere gelip “tüyler ürpertici bir duygu ve korku” olarak ifade etmiştir. Ölüm bile böyle bir yerde sürgün olarak tercih edilmiş olabileceğini sözleri kullanmıştır.
İskelet sahili uzunluğu ile birlikte Atlantik okyanusun sert dalgalarının kurbanı olan kişileri içinde yutmaktadır. Ulaşabilecekleri bir yer olmadıkları gibi gidecekleri yerde yoktur. Kaza sonucunda sahillere sürüklenen gemilerden kurtulanlar olmamıştır. İnsanları yutan sahiller olarak tarihe geçip binlerce kişinin sahillere kemikleri bulunmaktadır.
Fırtına ve ters akıntıların etkisi sonucunda sisi ve sivri parmaklar doğrultusunda ulaşılmaya başlanmıştır. Okyanuslarda gemiler, römorkörlerin ve savaş gemilerinin iskelet sahillerine düşmüş enkazları görülmektedir. Sahil boyunca görülen manzaralardan olmaktadır.
1942 yılında yaşanan gemi kazasında 42 kişi sahile ulaşmışlardır. Bugüne kadar zorlu bir kurtarma operasyonlarından birisi gerçekleştirilerek sahil kıyılarında 4 hafta yaşamışlardır. Namibya’daki Windhoek’den iki ayı keşif ekibi, üç bombardıman uçaklarının katılması sonucunda kurtarma sağlanmıştır. Gemilerden birisi karaya oturması sonucunda üç mürettebatını kaybetmiştir. Bir çok gazeteci keşif için gittiği bölgeden geri dönememiştir.
Kumsalın uzun yıl boyunca rüzgarın etkisi ile dövülmesi toz tanecikleri haline getirmiştir. Hayal gibi yükselen zeminin etkisi bazı kişilere göre kafatası olarak benzetilmiştir. Kumsalı takip eden ve izleyen bir lanetin olduğu düşüncesi yayılmıştır.
Geceleri çölün dört bir yanına çöken sis gemilerin karaya oturmasına sebep olmaktadır. Karanlıkla birleşen siyah sis Atlantik okyanustan esen rüzgarla birleştiği takdirde manyetik etki yaratarak gemilerin GPS cihazlarının doğru yönü göstermelerini olumsuz etkilemektedir.