Konu: Yahudilerin sürgüne hazırlama süreci.
İl kafile “Treplika” ölüm kampına gönderildi.
Yasal önlemler.
1943 Martında “yeni topraklardan” Yahudiler ölüm kapına gönderildiler. “Eski” Bulgaristan’dakiler bekletiliyorlardı. Gelişmeler gün saymaya başladı.
“Dikenden Taç” Sayfa 424.
Bulgaristan Yahudileri birinci kafileyle sürülmedilerse de, iyi günlerin sona erdiğini ve büyük belanın başlarının üstünde döndüğünü hissediyorlardı. İşgal edilen Makedon ve Ege Trakya’sı bölgelerindeki kardeşlerinden aldıkları tüyler ürpertici haberler onlarda huzur bırakmamıştı. Korkuları uyanmıştı. Komiser Belev 9 Mart günü olanlardan çok endişeli ve küremiş bir haldeydi. Onun, vagonlara yükleyin ve gönderin emirleri, kendisiyle asla danışılmadan, “en yüksek yerden” durdurulmuştu. Fakat o bu emri, kesin durdurma olarak kabul etmeyip bir erteleme şeklinde yorumladı. Plana uygun yeni adımlar atmaya başladı. Son plana göre, 1943’ün Eylül ayı sonuna kadar Bulgaristan’da yaşayan, Bulgar’a evlenmiş ya da seferber edilmiş olanlar dışında, tüm Yahudiler toplanacak ve Polonya’ya sürgün edilecekti. Yahudi Sorunlar Komisyonu Bulgaristanlı Yahudileri 2 gruba ayırmıştı. Birinci gruba, sayıları 25 000 olan Sofya Yahudileri, ikinci gruba da Sofya dışındaki 23 bin Yahudi alınmıştı. Komisyon Başkanı Belev, politik etkirlini kullanmalarını engellemek amacıyla işe önce Sofya Yahudilerini başkentten sürmekle başladı. Meclis Başkan Yardımcısı Peşev’ın Yahudi işlerine karışması Komisyon’a bir ders olmuştu. Polonya gönderilecek olan, fakat önce bekletilme kamplarına toplanacak olan 16 bin Sofya Yahudi’sinin listeleri hazırlandı.
Sofya Yahudileri başkentten çıkarıldıktan sonra, hemen Polonya’ya sürgüne gönderilmeleri hazırlıklarına geçilecekti. Plan bütün Yahudileri kapsıyordu. İlk hafta toplanacak birinci kafile 10 bin kişilik olacak ve Yahudi Sorunları Komisyonu tarafından hazırlanan Lom limanında ve Plevne yakınındaki “Samovit” toplama kamplarına doldurulacaktı. Bu iki yerden Almanlara teslim etmek üzere Viyana’ya gönderileceklerdi. Bu plan, İç İşleri Bakanı Gabrovski ile görüşüldü. O da onay almak üzere, Belev tasarısını Çar’a sundu ve ayrıntılı izahat verdi.
Sofya Yahudilerine sürgün tebligatları 21 Mayıs 1943’te dağıtıldı. Bagajlarını toplamayıp Sofya’yı terk ederek taşraya taşınmalarına sadece 3 gün süre verildi. Ağır hastalar, seferber olmuş olanlar, Ortodoks Hıristiyanlığı kabul etmiş bulunanlar ve Bulgar’a evli olanlar kalabilirdi. Sinagog Konseyi üyeleri her kapıyı çalmaya başladılar. Bulgarlar dertlerini dinlese de ne Başbakan Filov’a, ne İç İşleri Bakanı Gabrovski’ye ne de Çar hazretlerine hiçbir Yahudi ulaşamadı. Muşanov, Kazasov, Damyan Velçev, Burov, Nikola Petkov ve Kimon Georgiev, Çarın sekreteri Hanciev ve eski devlet adamı Petko Karavelov’un eşi Yahudi liderlerle görüştü ve dileklerini Çara iletmeyi vaat ettiler. Kilise Başkanlığı üyesi olan Metropolit Stefan tam destek göstermeye söz verdi. Kilise yönetiminden Stefan, Kiril ve Neofit, 1 ay önce Başbakan Filov’un da hazır bulunduğu bir ortamda Çarla görüşürken hükümetin Yahudi siyasetini sert bir biçimde protesto etmişlerdi. Yahudi sorununun, “bir tek Bulgar sorunu olarak değil,”Genel Avrupa Siyaseti çerçevesinde görüşülmesi gerektiğine vurgu yaparak, izlenen siyasetin nedenlerini açıklamıştı. Fakat herhangi bir somut vaade bulunmamıştı.
63 aydın, yazar ve muhalif siyasetçi Çar’a 3 ayrı mektup göndererek, “Bulgar halkının maneviyatına yabancı olan, gaddar ve insanlık dışı önlemlerin” kaldırılarak geçersiz ilan edilmesini ısrarla isterken, bu yapılmadığı takdirde olup bitenden şahsen kendisinin sorumlu tutulacağını belirttiler.
Hükümet izlediği siyasetten ödün vermedi. Belev, Sofya Yahudilerinin kovulmasının başladığı gibi biteceğine söz verdi. 23 Mayıs 1943 günü Çar Boris hiçbir konuda söz söylemeden başkentten ayrıldı.
Sofya’nın “Üç Pınar” ve diğer yoksul semtlerinden birkaç bir Yahudi tamamen takatsiz ve bitkin bir durumda Merkez Sinagog avlusunda toplandı ve ertesi günün büyük bir gösteri örgütlemeye karar verdiler. Komünistler ve hükümet alemindeki güçler zevali Yahudileri kendileri korumak için güç kullanmaya davet ettiler.
24 Mayıs Bulgaristan’da öğrencilerin ve üniversiteli gençliğin kutladığı “Kiril ve Metodiy” alfabe bayramıdır. Yahudilerin başlatacağı gösterilerin, Yahudi Sorunları Komisyonu tarafından kışkırtılan ve aynı gün kitle gösterileri yapan sağcı gençlerin saldırısına uğrayacağı gün gibi ortadaydı. Sinagog yönetimi tüm imkânlarını kullanarak, heyecanlanarak gösteri yapmaya hazırlanan kardeşlerini gemlemeyi başar ve nümayişe geçilmesini önleyebildi.
Aynı gece büyük sayıda Yahudi tutuklandı ve “Samovit” kampına gönderildi. Tutuklananlar arasında Sinagog yönetiminden ravinler de vardı. Sürülenler, Nazilere teslim edilmek üzere ülke dışına sürüleceklerini kesin biliyorlardı. Onların bildikleri doğru değildi. 24 Mayıs “Kiril ve Metodiy” törenlerinden 4 gün önce Bulgaristan Yahudileri ile ilgili son söz söylenmişti. Belev’in Alman Daneker ve Gestapo temsilcisi Hofmann ile birlikte hazırladığı yeni Bulgaristan Yahudileri planı görüşülmüş ve İç İşleri Bakanı Gabrovski tarafından onay için Çar Boris’e gönderilmişti.
Bu planda, Bulgaristan Yahudilerinin hepsinin Polonya’ya gönderilmesi öngörülüyordu. Hükümetin Yahudilerin sürülmesiyle ilgili hazırlıkları tamamlamış olduğu iddialarına rağmen, sürekli özür dilemeler ve ertelemeler nedeniyle kuşkular da artmıştı. Yahudileri Bulgaristan dışına sürmeye niyetleri olmadığından dolayı İç İşleri Bakanı Gabrovski de aralarında, önemli görevlerde bulunan birçok Bulgar’ın Yahudileri gönderme niyeti olmadığına ilişkin birçok rapor Berlin’e varmıştı. Bu gelişmelerden çok kısa bir süre önce, Nisan ayında Çar Boris Hitleri ziyareti esnasında, Ribentrop’a dönerek yalnız Makedonya ve Trakya’dan Yahudi gönderildiğini, Bulgaristan’dan kimse gönderilmediğini söylemişti. Bunu o zaman söylemek sanki kolaydı, çünkü Makedonya ve Trakya’dan Yahudiler gerçekten sürülmüştü.O zaman yapılanlarla pek tatmin olmadığını sinirli bir sesle vurgulayan Ribentrop. “Yahudi sorununa tek çözümün onları Polonya’ya göndermek olduğunu” yeniden belirtmişti. Çar Boris ise, “Bulgaristan’ın Yahudiler arasındaki komünist unsurları gönderebileceğini”, diğerlerini ise (25 bin kişiye nedense işaret etmişti) Bulgaristan içinde kapmalara toplanacağını ve kamu inşaatlarında kullanılacaklarını bildirmişti. Fakat bu işte de Almanlar Bulgarlara pek inanmıyordu. “SS” tarafından hazırlanan bir raporda, “komşu Yunan kampında 12 saat çalışılırken, Bulgar’ın “çalıştırma kamplarında” 2 000 Yahudi’nin hiç bir şey yapmadan zaman geçirdiğine” işaret edilmişti.
Bulgaristan’a Yahudi işleri konusunda pek güvenilemeyeceği bilincine varan Daneker, eğer Çar Boris Bulgaristan Yahudilerinin sürülmesini kabul etmezse, Belev’in planına paralel bir alternatif plan geliştirilmesi gerektiğine inanmıştı. Bu nedenle, 20 Mayıs günü Gabrovski Saraya gittiğinde, o beraberinde Belev planını iki dosya halinde götürdü: “A” planında Bulgaristan Yahudilerinin hepsinin Polonya’ya gönderilmesi yer alırken, bu plan kabul edilmediği taktirde sunulacak “B” planında Sofya Yahudilerinin memleket içine sürülmesi vardı.
Boris, “A” planını kabul etmedi ve “B” planına geçti. En yüksek makam son dakikada olmak üzere Belev’in “A” planını onaylamamıştı. Almanlar Bulgar Çarı’nın onlarla samimi davranıp davranmadığı ve bir Bulgar Yahudilerini kendi elleriyle teslim edip etmeyeceği konusunda kendilerini sorgulamaya devam ettiler. Bulgaristan Yahudiler çok ağır bir beden ödediler, 3 yıl süren çok ağır bir çile çektiler, kıtlık içinde yaşadılar, hor görüldüler. Fakat Çar Boris’in dramatik manevraları mükâfatsız kalmadı. Son hesapta Bulgaristan Yahudilerinde biç biri Polonya kamplarına gönderilmedi, Almanlara teslim edilmedi. Belev’in planları ayakaltına alındı. O, Başbakan Filov ve İç İşleri Bakanı Gabrovski’nin bütün planı suya düşürdüklerini Almanlara şikâyet etti. Bu işi yeniden deneme planı yapmıştı. Almanya’nın Sofya Polis Ataşesi Hofmann, Bulgaristan’ın Yahudileri Nazilere teslim etme konusunda yükümlülüklerinden vazgeçmelerime yol verilmemesini defalarca belirtti. Büyük Elçi Bekerle ise Berlin’e Çar’a ve kabineye muhalefet eden bir gruptan olduğu için Komiser Belev’e güvenilmemesi gerektiğini bildiriyordu. Bununla birlikte Bekerle, “ideolojik gücü olmayan” Bulgar zihniyetine de güvenilmemesinde ısrar ediyordu. Bir mektubunda o, Bulgarlar Rumlar, Ermeniler ve Çingeneler arasında yetişmişler ve bu nedenle Kuzey Avrupalılar gibi Yahudilere karşı “önyargılı değil” diye yazmıştı. Yahudiler sorununda Berlin’in Sofya’ya çullanmaması gerektiğini vurgulayan diplomat, baskın hareket edildiğinde Bulgarlar bizden soğar diyordu.
Ne var ki, bu görüşler Alman dış istihbaratı (RSHA) aynı görüşte değildi. Bekerle’ye gönderilen yanıtta, Yahudilerin komünistlerin ve müttefiklerin casusu olduğu iddia ediliyor ve hemen sürülmelerinde ısrar ediliyordu.
1943’ün 18 Ağustos günü Almanya’nın Sofya Büyük Elçisi, “Bulgarların görüşünü değiştirecek olan ancak Almanya’nın İkinci Dünya Savaşında zafer kazanması olabilir. Gerilediğimiz şu dönemde, Sofya üzerindeki baskımızı daha da yoğunlaştırmamız, Almanya çıkarlarına zarar verebilir ve tehlike arz eder” diyordu. Dünya değişiyor İkinci Dünya Savaşında kendi içine çekilmek zorunda bırakılıyordu. Yahudilerin hepsi kamplara toplandılar, ölüm kamplarına gönderilmediler, ancak 9 Eylül 1944’ten sonra serbest bırakıldılar.
Son.
Ne yazık ki, 1943’te izlediği Yahudi siyaseti bu kadar çelişkili olan Bulgar devleti, 1989’da Bulgaristan Türklerini sınır dışı ederken gözünü kırpmadı. Bir tek Bulgar kalkıp “yapmayın, Türkler bu toprakların asli unsurudur” demedi. Yahudiler gittiler. Sayıca çok az kaldılar. Türklerin ana soy kökleri vatan toprağında kaldı. Vatanı diline, dinine değişmedi. Mücadele devam ediyor. Kimlik savaşımında zafer bizim olacaktır. Üremeye, maneviyatımızı yeniden üretmeye devam ediyoruz.
İşte bu büyük gerçek Yahudi sorununda sonuç belirleyen olayın Kızıl Ordusu’nun Stalingrad zaferi olduğu gerçeğini sanki tamamen doğruluyor.