Kafkaslar coğrafyasında kalıcı barış ve istikrarın sağlanması için bir süre önce Türkiye’nin; Azerbaycan, Rusya, İran, Gürcistan ile Ermenistan’a yaptığı ve Türkiye’nin de dahil olacağı 3+3 Platformu çerçevesindeki görüşme önerisine Gürcistan haricindeki diğer ülkelerin olumlu cevapları üzerine taraflar 10 Aralık 2021 günü Moskova’da bir araya gelmiştir.

            Gürcistan’ın; “Abhazya ile Güney Osetya bölgelerinde işgalin sona ermesi için gereken adımların atılmadığı sürece bölgesel konuları görüşmek için Rus tarafıyla aynı masaya oturmayacağız” diyerek[1] katılmadığı Platform; taraf ülkelerin Dışişleri Bakan Yardımcılarının katılıyla gerçekleşmiş ve Türkiye’yi Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal başkanlığındaki heyet temsil etmiştir. Sonrasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan Eski Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç’ın özel temsilci olarak görevlendirileceği açıklaması gelmiştir.

            Başlangıçta İran’ın da bu talebe soğuk baktığı bilgileri gelmiş olsa da nihayetinde katılmış olması bölgede oluşturulması düşünülen barış ve istikrarın sürdürülebilir olması açısından önemlidir. Zira yaşanan süreçte bölgede mevcut gerçekleri kavradığı, sonuç itibariyle kendisinin de ekonomik açıdan kazançlı çıkacağını gördüğü anlaşılmaktadır.

            ***

            Bu aşamanın anlaşılabilmesi için sürece kısaca göz atarak değerlendirme yapılmalıdır.

            Başlangıcı çok eski tarihlere dayanıyor olsa da 1988-1994 döneminde Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgali ve Hocalı örneğinde olduğu gibi işgal ettiği bölgelerdeki Azerbaycan Türklerine yaptığı soykırımları ve bu arada ateşkese rağmen yıllardır zaman zaman Ermeni askerlerinin Azerbaycan topraklarına ve yerleşim birimlerine olan çeşitli ateşli silahlarla olan ihlalleri ve sivil halkı katlettikleri de günümüz uluslararası kamuoyu tarafından bilinmektedir.

            Nihayetinde Ermeni mütecavizlerine bir son vermek ve işgal altındaki topraklarını kurtarmak için Azerbaycan’ın 27 Eylül-10 Kasım 2020 tarihleri arasında başlatmış olduğu askerî harekât Azerbaycan’ın başarısıyla sonuçlanmış ve işgal altındaki topraklarının önemli bir kısmını kurtarmayı başarmıştır.

            Bu arada yaşanan İkinci Karabağ Savaşı’nın ilk evrelerinde İran’ın Ermenistan’a olan bariz desteği Türkiye, Azerbaycan ve yaklaşık 40 milyona ulaştığı değerlendirilen İran vatandaşı Azerbaycan Türklerinin haklı tepkileri üzerine İran’ın geri adım atmak zorunda kaldığı görülmüştür. 44 gün süren ve İkinci Karabağ Savaşı olarak tarihteki yerini alan bu çatışma Rusya’nın devreye girmesiyle ateşkes sürecine geçilmiştir.

            Ateşkesin ardından Ermenistan’da Paşinyan iktidarına karşı çeşitli halk hareketleri yaşanmış olsa da Paşinyan, yenilenen seçimlerde iktidarını korumuş ve zaman zaman olumlu açıklamaları ile dikkat çekmiştir. Lakin bu olumlu açıklamalara rağmen Ermeniler tarafından defalarca ateşkes ihlallerinin de sürüyor olması her an çatışmaların yeniden başlayacağı kaygılarına da sebep olduğu görülmüştür.

            Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ağustos 2021 ayı içerisinde yapmış olduğu “Bölgemizde süregiden gerilimleri suhuletle çözüme kavuşturmak için ikili ve çok taraflı olarak pek çok adım attık. Dağlık Karabağ’daki işgalin sona ermesiyle birlikte bölgemizde kalıcı barış adına yeni bir fırsat penceresi açıldığını, Ermenistan’ın bunu değerlendirmesi halinde bizim de gerekeni yapacağımızı ifade ettik” sözlerinin “fırsat” olduğunu beyan eden Paşinyan’ın, “Ankara ile ilişkileri normalleştirmek için böyle bir görüşmeye hazırız” sözleri[2] dikkat çekmiştir.

            1988-1994 Ermenistan’ın işgal ve soykırımları nedeniyle diplomatik ilişkilerin kesilmiş olduğu Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkilerin, İkinci Karabağ Savaşıyla birlikte daha da kötüleşmiş olduğu bilinmektedir. Durum böyleyken Paşinyan’ın bir kabine toplantısında bölgedeki ulaşım bağlantılarının açılmasının önemini vurgulayan “Bölgemizi batıyla doğuyu, kuzeyle güneyi birbirine bağlayan bir kavşağa dönüştürmeliyiz” sözleri[3] çok dikkat çekicidir; çünkü 2021 verilerine göre nüfusu 2.963.900 olarak görülmekle birlikte fiili nüfusun çok daha az olduğu bilinmektedir.

            Zira Ermenistan, Azerbaycan’ın Karabağ topraklarını yaklaşık 30 yıldır işgali nedeniyle Azerbaycan ve Türkiye’nin haklı ambargoları karşısında yaşadığı ekonomik sorunlara bağlı olarak sürekli göç vermektedir. Paşinyan, öncelikle göçü durdurmanın ve ekonomiyi düzeltebilmenin birinci yolunun Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerini normalleştirmekten başka çaresinin olmadığını görmüş ve idrak etmiş bir Ermenistan Başbakanı profili çizmektedir. Bunu başarabilmek için de “kara ve tren yolu ulaşımını tekrar hayata geçirmek için Türkiye ile istişarelere hazırız” sözleri Ermenistan’ın açmazda olduğunu göstermesi açısından önemlidir.

            Dolayısıyla Ermenistan’ın; Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerini normalleştirmeden ulaşım ağını aktif etse bile bir anlamı olmadığı gibi bu sayede ekonomisinin canlanması için daha kazançlı bir alternatifinin de olmadığını idrak etmiş oldukları anlaşılmaktadır.

            Ermenistan’ın alternatif olarak İran sınırını Gürcistan’a bağlama güzergahı olan Güney-Kuzey hattı projesi olmasına rağmen Azerbaycan ile barış yapamamış olması ve ateşkesin İkinci Karabağ Savaşı örneğinde olduğu gibi bozulma riski taşıması hatta 10 Kasım 2020’de varılan ateşkesin bile her an yeni bir sıcak çatışmaya evrilme riski altında olması bu projeyi hayata geçirmeye olanak tanımamıştır.

            Ancak aynı gerekçelerle hayata geçirilemeyen bir diğer proje olan İran-Rusya demiryolu hattına dikkat çeken Paşinyan’ın “Bu sorunun çözülmesi adına Ermenistan, Rusya ve Azerbaycan üçlü komisyonu, iletişimin açılması konusunu görüşüyor. Somut sonuçlara ulaşmak için çaba sarf etme konusunda kararlıyız. Azerbaycan’ın da Nahçıvan’la bağlantı kurmayı beklediğinin bilincindeyiz. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu eş başkanlığı çerçevesinde Azerbaycan ile barış sürecini yeniden tesis etmeye kararlıyız…” sözleri[4], Ermenistan’ın gelinen süreç itibariyle barıştan başka yolunun kalmadığını anladığı şeklinde değerlendirilebilir.

            İlerleyen süreçte Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan’ın, Türk-Ermeni ilişkilerini normalleştirme imkanlarını Rusya’yla istişare ettiklerini açıklamasından bir süre sonra Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vaan Unanyan’ın da “Ermenistan’ın herhangi bir ön koşula bağlı olmaksızın Türkiye ile normalleşmeye hazır olduklarını ve düşüncelerini Rusya’ya da ilettikleri” yönündeki açıklamalarının çeşitli uluslararası basında yer aldığı görülmektedir.

            Ermenistan tarafından ardarda gelen olumlu manadaki bir diğer açıklamanın yine Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’dan geldiği görülmüştür. Paşinyan “Rusya Savunma Bakanlığı’ndan Mayıs 2021 tarihinde itibaren Ermenistan-Azerbaycan sınırlarının çizilmesi ve belirlenmesi konusunda üç teklif geldiğini, tekliflerin üçünün de Ermenistan için kabul edilebilir olduğunu” beyan etmiştir[5]; fakat sınırların nerelerden geçeceğine ilişkin bilgi verilmemesi ve en önemlisi de Rusya’nın Azerbaycan ile bu konuyu görüşüp görüşmediğinin açıklanmaması dikkat çekicidir.

            Ermenistan tarafından ki, özellikle Başbakan Paşinyan’ın ısrarla barışa uzanacak süreçten dem vuruluyor olmakla birlikte, ateşkesin üzerinden 13 ay geçmesine rağmen Ermenistan kesiminin defalarca ateşkes ihlalleri yapması, sınır düzenlenmesi için ön şartlarının olmadığını deklare etmesi gibi uluslararası kamuoyuna bir dizi olumlu mesajlar veriliyor olmasına rağmen fiiliyatta uygulamaya geçirilememiş olması, düşünce ile eylemin farklı olduğu algılarına sebep olmaktadır.

            Hatta Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov, yaptığı açıklamalarında; “Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki gerilim, Ermenistan yönetiminin kışkırtıcı politikasından tamamen vazgeçemediğinin bir örneğidir. Erivan, bunu yaparak hiçbir şey elde edemeyeceğini anlamalıdır”, diyerek, Ermenistan’ın sınır bölgesindeki provokasyonlara son vermesini ve sınır belirleme sürecini başlatması gerektiğini beyan etmiştir. Bayramov’un ayrıca “Şimdiye kadar Ermenistan, çeşitli bahanelerle sınırı belirleme sürecinin başlamasına izin vermedi, oysa sınırdaki gerilimi önlemenin tek yolu bu” sözleri[6] dikkat çekicidir; çünkü bu sözler Paşinyan’ın daha önce bu konudaki sözleri ile uyuşmadığını göstermesi açısından önemlidir.

            Ayrıca Ermenistan’ın Azerbaycan’a sunduğu mayınlı arazileri gösteren haritaların doğruluk payının yaklaşık %25’lerde olduğunun görülmesi nedeniyle Ermenistan’ın samimiyetinin sorgulanmasına sebep olduğu da unutulmamalıdır.

            Sonuç olarak;

            Türkiye’nin önerisiyle 3+2 formatında Türkiye, Azerbaycan, Rusya, İran ve Ermenistan’ın Moskova’da bir araya gelmesiyle; fikir Türkiye’den çıkmış olmakla birlikte ön görüşmelerin başlatılmış olmasında Rus hegemonyasının bölge ülkeleri üzerinde halen etkili olduğu fikrini öne çıkartan değerlendirmelerin de yapıldığı görülmektedir; çünkü Ermenistan, 7 Ekim 2002’de Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Belerus’un da yer aldığı Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) üyesidir. Ermenistan ayrıca 29 Mayıs 2014 yılında Belerus, Kazakistan ve Rusya tarafından temelleri atılan ve ilerleyen yıllarda Kırgızistan’ın da yer aldığı Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) üyesi olması bu fikirlerin oluşmasına dayanak oluşturmaktadır.

            Ancak, Ermenistan’ın Rusya ile birlikte yer aldığı bu topluluklara karşılık Türkiye’nin, son yıllarda Rusya ile önemli aşamalar kat etmiş olan stratejik ortaklık seviyesine ulaşmış ikili ilişkilere sahip olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.

            Bu arada; 3+2 formatının uzun vadeli ve daha geniş kapsamlı olarak başarılı olabilmesi için ilerleyen süreçte Gürcistan’ında ikna edilerek 3+3’e dönüştürülebilmesi önemli olacaktır.

            Ayrıca Kafkaslar sahasında barış sürecinin başlamasıyla birlikte kara ve demiryollarının yoğun olarak inşa sürecine gireceği muhakkaktır. Zira çıkarları gereği Rusya, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Hindistan ve Kuşak Yol Projesinin sahibi Çin de memnuniyetle destekleyecektir.

            Daha önemli husus ise Türkiye-Nahcivan-Azerbaycan hattı üzerinden Türk Cumhuriyetlerine uzanacak dostluk ve ticaret köprüsünün, tasavvur edilemeyecek kadar hayati öneme haiz olduğu Türk coğrafyası tarafından elbette ki bilinmektedir.

            Son söz olarak;

            Ermenistan uluslararası kamuoyuna karşı bir süredir barış söylemleriyle dolu açıklamalarında samimi olduğunu göstermek için; Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıdığını, yaklaşık 30 yıldır işgal ettiği sahalarda sebep olduğu can ve mal kayıpları nedeniyle tazminat ödemeyi kabul ettiğini, işgal yıllarında bölgenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden elde ettiği maddi ve manevi kazanımlarını da tazmin edeceğini önce beyan ve kabul ettiğini öncelikle açıklamalı, ardından uygulamalarıyla sahada da göstermelidir.

            Türkiye ve Azerbaycan karar alıcı mekanizmaları da “barıştan başka seçeneği kalmamış” Ermenistan’la ancak bu şartlarla kalıcı barış antlaşması imzalanabileceğini açıklamalıdırlar. Zira Ermenistan’ın “koşulsuz barış ve sınır antlaşmalarına varız” sözleri yıllardır sebep olduğu onca zulüm, vahşet, cinayet ve soykırımlar, maddi ve manevi zararlara karşılık ödemekle karşı karşıya kalacağı tazminattan kurtulmak için bir manevra ve uluslararası kamuoyunun gözünü boyamaya yönelik bir tuzak olduğu açıkça görülmektedir.

                        :

İsmail CİNGÖZ; Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı/M.A. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi. cingozismail01@gmail.com

 

[1] Haber 7; “Erdoğan Teklif Etmişti, Kabul Gördü! 5 Ülke Moskova’da Buluşuyor, 1 Ülke İkna Edilemedi”, 10.12.2021.

[2] Deutsche Welle; Ermenistan’dan Türkiye ile Görüşmeye Yeşil Işık”, 08.09.2021.

[3] Deutsche Welle; Ermenistan’dan Türkiye ile Görüşmeye Yeşil Işık

[4] Sputnik News; “Paşinyan: Ankara ile İlişkilerin Normalleştirilmesi Konusunda Diyalog Başlatmaya Hazırız”, 08.09.2021.

[5] İndependent; “Paşinyan: Rusya’nın Sınırların Çizilmesi Teklifi Kabul Edilebilir”, 19.11.2021.

[6] Sputnik News; “Azerbaycan Dışişleri: Ermenistan Kışkırtıcı Politikasından Vazgeçmeli”, 13.12.2021.

Yazar