Tarih: 12 Ocak 2020
Yazan: İbrahim SOYTÜRK
Konu:  Zorla isim değiştiren ve Türklere zulüm edenlere gizli polis “DS” generalleri ayrıca özel emirler vermişti?

20.yüzyıl boyunca Bulgaristan’da Müslüman nüfusa ve azınlıklara karşı soykırım denemesi yapıldı. Anasından Bulgar doğmayanlar Bulgarlaştırmaya çalışıldı. Zulüm görmeyen kalmadı. Kimlik değiştirmeyi kabul etmeyenler zorlandı, baskı gördü, yargısız tutuklandı, süründürüldü, dayak yedi, içeri düştü, sürgün edildi veya toprağından zorla sökülüp vatanından kovuldu. Bu zorbalıklar, Bulgar toplumunu ıslah olmaz ve birleşmez bir şekilde olmak üze parçaladı, dağıttı ve içsel ufaladı. İnsanları birbirine düşman etti. Savmayan yaralar açtı. Travma yaşattı.

20.yüzyılın sonunda – 10 Kasım 1989 yılından sonra – Bulgaristan toplumunda çok ciddi bir tartışma yaşandı ve yaşanıyor. Konu, Bulgar toplumunun özündeki çelişki bakımından bir yan olaydır. Toplumsal gelişme ve dönüşümün yolunu ancak tek seçenek, totalitarizm suçlarından, cani ve katillerinden kurtulmak, arınmak i iken, Bulgar devleti ana çelişkiyi bir yana bırakıp, önemsiz yan çelişkileri çözmeye yöneldi. Tarihsel gerçekleri saklamayı, iğrenç olayları gizlemeyi, katilleri ve suçluları korumayı seçti.

Artık cilt cilt kitaplarda cinayetleri işleyen, halka zulüm eden gücün kim olduğu – BKP partisi mi yoksa komünist partinin baskı ve devlet terörü uygulama aracı olan gizli ve üniformalı polis “DS” mi? – sorusu ana soruymuş gibi öne çıkarıldı ve 35 yıldan beri geveleniyor.

Sözü adilen 35 yılda Bulgaristan’da pek çok türden cinayet işlenmiştir de bunları BULGARLARIN BULGARLA İŞLEDİĞİ CİNAYETLER VE BULGAR DEVLETİNİN TÜKLER VE POMAKLAR BAŞTA OLMAK ÜZERE AZINLIKLARA İŞLEDİĞİ SİBAYETLER VE HESABI GÖRÜLMEMİŞ SUÇLAR OLARAK İKİYE AYIRMAK GEREKİR. Gerçek şu ki katillerin hiç biri yargılanmamış “barışçı geçiş” yalanıyla halk susturulabilmiştir. Sanki her kişiye her sabah bir avuç susma ve bildiklerini unutma hapı içiriyorlar. Bu hap Bulgaristan’da satılan ve yaşlıların alabildiği tek yiyecek olan yoğurt ve peynir mayasına da karıştırılmış olabilir.

Bu yazımızda, Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) ile tüm kol ve kanatlarıyla “DS” nin mi suçlu olup olmadığı konusuna bir daha bakmak istiyorum.

30 yıldan beri uygulanan “sen suçlusun, ben suçsuzum ya da tersi” taktiği olup sonunda hem BSP-BKP hem de “DS” kadrolarının herhangi birinin kılına dokunulmamıştır. Ölüler mezarda, yaralılar yatakta, kan düştüğü yerde hayat devam ediyor. Artık Alman hekimler hayatı 50  yıl uzatma, hücreleri gençleştirme hapı bulmuşlar ve böylece bizim suçlular daha yarıum asır ellerinde bastonlarla parklarda dolaşabilirler.

Bugün Bulgaristan’ı yöneten 1985’te Türklerin isimlerini değiştirmek için yakamıza yapışan, bizi tartaklayan ve toplama kamplarında hepimize taş kırdıran o eli coplu “DS” subaylarının kendileri, onların oğulları ve torunlarıdır. GERB eski “DS” kadrolarının partisidir.

1990’da Geniş oturum toplayan BKP Merkez Komitesi şu kararı aldı: “BKP oligarşisi halka uygulanan baskı ve terörden ve kitlesel zulümden koptu ve uzaklaşıyor.” O zaman katiller ve suçlulara ne oldu. Saklandılar ve 15 yıl sonra GERB, VMRO, NFSB ve “Ataka” olarak politik sahneye çıkıp iktidar oldular.

Adını komünist partiden sosyalist partiye (BSP) değiştirenler 1990 Nisanında Sofya’da bir miting düzenleyerek kendilerini “suçsuz” ilan etmişlerdi. Sanki kendiliğinden arınmışlardı. 1944’ten 1989’a kadar işlenen kitlesel suçları sanki kendileri işlememişti. Bu mitingin asıl anlamında BSP Başkanı Aleksandır Lilov, “bizim hiçbir suçumuz yok, suçlu olanlar elleri coplulardır yanı “DS” ve üniformalı devlet terör güçleridir” demişti.

İşte o zaman BKP içindeki büyük parçalanma gerçekleşti. Kolluk kuvvetler, “Altıncı Şube”,  gizli polis “DS”, savcılar, terörden elleri kanlı jandarma ve ordulular, itfaiye güçleri ve diğer zor bacılar BSP dışı bırakıldılar. Prtili olamadılar. Sofradan kaldırıldılar. O zaman bu güçlerden daha fazlası ABD, Kanada, Güney Afrika Cumhuriyeti, hatta Moskova ve başka dış ülkelere ve merkezlere kaçıp gizlenmeyi seçtiler. Latin Amerika ülkelerini dolaşanlar oldu. Yeni rejim bizden hesap sorar korkusu etrafı sarmıştı. Ne var ki, BSP özüne derin temizlik hedefi yüklemedi. “Olan olmuş” havasına girdi. Türklerin başını bağlayabilsek, bu sıkıntıyı atlatırız, demeye başladılar ve Ahmet Doğan’da “lider” yarattılar.  BSP bugün de ideolojik olarak vicdanen temizlenmemiş, işlediği suçlardan arınamamıştır. Bulgar milliyetçiliği, ırkçılık, yeni “patriotik” faşizm onların iktidar yıllarında filizlendi ve dal budak saldı.

Bu yazıyı yazmamın nedeni ise, 2013 yılında (yedi yıl önce) “desebg.com” yayınlanan gizli polis “DS” Altıncı Şubesi İdeolojik Müdahale ile Mücadele Amirliği Şefi Gen. Anton Musakov’un emriyle yazılan ve yeni yayınlanan bir gizli genelgedir. Tüm gizli ve üniformalı polis amirliklerine gönderilen bu emirde isim değiştirme işlerinde polislere nasıl davranacaklarına ilişkin talimat verilmiştir. Burada vurgulamamız gereken nokta şudur:

 BKP üyesi olan polisler “biz o zaman ancak emir kuluyduk” savıyla 1944-1989 yılları arasında işlenen suçlardan sorumluluk kabul etmek istemediler ve BSP ile yol ayırdılar. Parti dışı kaldılar. BKP kendini dağıtıp BSP ismiyle yeniden politik sahneye çıkarken, bazı istisnalar dışında, kolluk güçler yönetimi BSP üyeliğine alınmadığından dolayı politik alandan çekilmek zorunda kalmıştı. Bulgaristan komünistleri daha önceki yıllarda da “dar ve geniş” sosyalistler olarak isim değiştirmiş, gizlilik yıllarını İşçi Partisi olarak yaşamış da 1990’da yaşananı görmemişti. Çünkü ülkede hukuk üstünlüğü olsa, çalışan yargı olsa, suçluların hepsi içeri atılmalıydı, ama bu yaşanmadı. Suçlular (eli kana bulaşmış olanlar) aslında bugünkü (2009-2020) Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ve GERB parti ekibidir. Etrafımıza bakınsak, yaşının küçük olduğundan naiplerin onun adına attığı imzalarla 25-30 bin kişinin katledildiğini herkes bilse de, Çar II Semiyon Sofya sokaklarında serbestçe dolaşmaya devam ediyor.

Ne var ki 2007’de dosyalar kısmen de olsa açıldıktan sonra gerçeğin iki yüzündeki silinmemiş leke ve benekler birer birer ortaya çıktı. Örneğin komünist totalitarizmde halkın en nitelikli ve yetişkin evlatları hapislerde, toplama kamplarında çürütülürken kamuoyu dilini yutmuş gibi susuyor, tepki gösteren Bulgar hareketlenmesi yok. Durum bugün de aynı. 2017’de kurulan 3. Borisov hükümetinden 7. Bakan atıldı. Halk susuyor. Sanki ülkede barajların kurumasından, 50 yıldan beri değiştirilmeyen su borularındaki sızıntılarından yalnız bir kişi sorumlu. Ülkede adalet yok, mahkemelerin işlerini polis ve savcılar görüyor, sanki bundan bir tek Adalet Bakanı sorumlu. Banka Müdürlerinin 120 bin leva (60 bir Avro) maşı var, ama bankalar yine çökertilip tam takır soyuluyor ve sanki bu soygunlardan yalnız banka müdürleri sorumlu. Devlet çöküyor. Herkes kulaklık takmış. Çatırtıyı duyan yok. Evet durum bu.

Ama biz yine de konumuza dönelim. 1985 yılında İç İşleri Bakanlığı ve gizli polis “DS” tarafından yönetilen, ülkedeki tüm MVR-Amirliklerine zorla isim değiştirme zulmünün nasıl yönetileceğine ilişkin özel talimatı “DS” yönetimi göndermiştir. Gönderenlerin adı sapı artık ortadadır. Evraklar imzalı mühürlüdür.

“desebg.com” yayınında çıkan belgeye göre, 17 Ocak 1985 tarihinde gönderilen bu gizli talimat “DS” Altıncı Şube İdeolojik Müdahalelerle Mücadele Amiri General Anton Musakov imzasıyla çıkmıştır. Bu talimatın ismi şöyledir: “Türk ve Arap isimlerinin değiştirilmesi uygulamasına İlişkin Öneriler.”

General Anton Musakov 17 Ocak 1985’te isim değiştirme zulmünün usulüyle ilgili tüm polis amirliklerine bir genelge göndermiş olması çok büyük bir gerçeği ortaya çıkarmıştır. Emirlerin yalnızca BKP MK Politik Bürosu ya da Savcılıklar tarafından verilmiş olduğu yalanlanırken, zulüm ve soykırım denemesinin şiddetlendirilişi sürecinde gizli ve üniformalı polis amirlerinin de inisiyatif (öncelik) kullandığına ve emirler verdiğine kesin kanıttır.

360 bin Türk’ün malını mülkünü Bulgar’a bırakıp vatanından kovulmasından yargılanıp içeri atılan bir tek Bulgar yok. Yurttan kovma zulmünden 78 Bulgar Generali ve BKP Sekreteri milyoner oldu. Yıl 1989. BTA.

Bu belgeden anlaşıldığı üzere, gizli polis “DS” merkez yönetiminde görevli subaylar zulmü yönetmek amacıyla “DS” il amirliklerine gönderilmiştir.  Protesto gösterileri, yürüyüş ve miting düzenlemek amacıyla Bulgaristan Türk azınlıktan hiçbir kimsenin Sofya’ya gitmesine izin verilmemesi için kesin emirler verilmiş ve ülke çapında uygulanması emredilmiştir. “İsim değiştirme” ve soykırım denemesi uygulanacak olan tüm muhtarlık, ilçe ve illerin isimleri teker teker sıralanmıştır. Komşu illerden ve ilçelerden isim değiştirme zorbalığının başladığı semt ve mahallere, köylere insan akımının, dayanışma ve tepki eylemleri, direnişler başlamasına ve yayılmasına izin verilmemesi için yollar kesilmiş dört yana ve yol kavşaklarından her birine Trafik Polisi yerleştirilmiştir. Türk mahalleler tamamen tecrit edilmiş dünyadan koparılmıştır. Motorlu şahsi araçlarla yolculuk edilmesi yasaklanmıştır. Dışardan gelen motorlu araçlar Türk bölgelerine bırakılmamıştır. Aynı zamanda isim değiştirme terörü uygulanan bölgelerde telefonlar kesilmiştir. Postalar gazete ve mektup alıp vermemiş, ölüm haberleri bile duyurulmamış. Pazarlar, çarşılar kapatılırken, Türk gelenekleri, nikâh kıymalar, kına geceleri, düğünler, güreş ve at yarışları da yasaklanmış, okullar kapatılmıştır. Parti komiteleri, belediye binaları vs koruma altına alınmıştır.

General An. Musakov’un tüm “DS” amirliklerine gönderdiği emirnamede devlet terörü uygulama sürecinde ajanlarla nasıl çalışılması gerektiğine ilişkin de önerilerde bulunulmuştur.

  • Terör, kundaklama, saldırı, kargaşalık vb olaylarla mücadelede çok kararlı ve acele hareket edilmeli.
  • Teni ajanlar bulunup işe koşulmalı.
  • Eski ajanlar üzerinde onları motive edecek etkide bulunacak saygın ve aktif yeni ajanlar bulunup kendilerine isim değiştirme işlerinde öncü olma olanağı tanınmalıdır.
  • Yeni ajanlarla çalışmalar “para” ödenerek de aktifleştirilebilir.
  • Toplanan ihbarlar ve bilgiler hızla işlenip merkeze rapor edilmelidir.

Aşağıda aslından yapılan kopyayı yayınladığımız bu belge aynı zamanda, Bulgaristan Türkleri arasından olup ajan olarak kullanılan kişilerin “sözde isimlerin değiştirilmesini kendilerinin istediğine ilişkin yayılan yalanların” baştan sona yalan yanlış olduğuna şüphelerin hepsini ortadan kaldırıp çöpe atan bir kanıttır.

Bulgarca orijinali kendiniz de Bulgar gazetelerinden de okuyabilirsiniz.

Yazar