Rafet ULUTURK

Bulgaristan denildiğinde çoğu zaman akla askeri dengeler, NATO ve Rusya arasındaki gerilim ya da Karadeniz’in güvenliği gelir. Oysa Bulgaristan’ın stratejik önemini sadece güvenlik politikalarıyla sınırlamak, bu ülkenin bölgeye kattığı diğer değerleri görmezden gelmek olur.

Ekonomik Koridorların Merkezinde

Bulgaristan, Avrupa ile Asya arasında bir ticaret kavşağıdır. Karayolları, demiryolları ve enerji hatları Sofya üzerinden geçerek Balkanların adeta ticari kalbini oluşturur.
Türkiye’den Avrupa’ya çıkan her yük, Bulgaristan üzerinden Batı’ya uzanır. Aynı şekilde Karadeniz limanları sayesinde Kafkasya’dan gelen enerji ve ticaret hatları yine Bulgaristan üzerinden Avrupa’nın içlerine taşınır.

Kültürel Zenginlik ve Köprü Rolü

Bulgaristan yalnızca stratejik değil, aynı zamanda kültürel bir köprüdür. Ortodoks, Katolik ve Müslüman toplulukların bir arada yaşadığı bu topraklar, Balkanların çok kültürlü mozaiğinin simgesidir. Sofya sokaklarında bir kilise ile bir camiyi yan yana görmek mümkündür. Bu çeşitlilik, bölgesel barış için örnek bir model sunar.

Bölgesel İşbirliği İçin Anahtar

Balkanlar tarih boyunca çatışmalarla anılsa da, geleceğin en önemli ihtiyacı işbirliğidir. Bulgaristan bu noktada hem Avrupa Birliği’nin bir üyesi olarak Batı’yı, hem de komşuluk bağlarıyla Türkiye ve Balkan ülkelerini birbirine bağlayan bir köprü rolü oynayabilir.
Enerji, ulaşım, ticaret ve turizm gibi alanlarda Sofya’nın atacağı adımlar, sadece Bulgaristan’ın değil, bütün Balkanların refahını doğrudan etkileyecektir.

Stratejinin Ötesinde İnsan Unsuru

Stratejik önem, yalnızca askeri hesaplarda değil, halkların bir arada yaşayabilme iradesinde de ortaya çıkar. Bulgaristan’daki Türk ve Müslüman azınlığın varlığı, Türkiye ile ilişkilerin yalnızca devletler arasında değil, toplumlar arasında da köklü bağlarla örüldüğünü gösteriyor.

Bulgaristan elbette stratejik olarak önemli bir bölge. Ancak bu önem sadece tankların, gemilerin ya da enerji hatlarının üzerinden okunmamalı. Sofya, Balkanlarda işbirliği, kültürel zenginlik ve ekonomik bağların da merkezinde. Eğer bu potansiyel doğru değerlendirilirse, Bulgaristan yalnızca Balkanların kalbi değil; barışın, refahın ve kültürel birlikteliğin de simgesi olabilir.

Yazar