Hüseyin YIDIRIM

Toplumların varlıklarını sürdürebilmesi, bazen halkın sadık bir liderin arkasında birleşmesiyle, bazen de bilgelerin, şairlerin ve düşünürlerin sözleriyle olur. Bir halkın kaderi, bazen bir kelimeye, bir eyleme, bir davranışa bağlıdır. “Yaş ot yanmaz, elçi ölmez, öldürülmez” sözü, hem halkların tarihi mücadelesinin bir yansıması, hem de bu mücadelenin sembolüdür.

“Yaş ot yanmaz” ifadesi, doğrudan doğruya köklerinden beslenen bir hayatın, bir halkın ya da bir düşüncenin yok edilemeyeceğini anlatır. Yaş ot, toprağa bağlıdır, kökleri kuvvetlidir ve güneşin ışığından, toprağın bereketinden beslenir.

O yüzden otun varlığı, doğrudan doğayla, yaşamla ilişkilidir.

Tıpkı halklar gibi; bir toplumun kökleri, gelenekleri ve değerleri ne kadar sarsılmaya çalışılsa da, bir şekilde hayatını sürdürür. Zorluklar ne kadar büyük olursa olsun, gerçek yaşamın özüdür o; bir şekilde varlığını sürdürür ve sonunda yine doğanın gücüne geri döner. Yaş ot yanmaz çünkü kökleri güçlüdür.

“Elçi ölmez, öldürülmez” ise daha farklı bir anlam taşır. Elçi, bir mesajın taşıyıcısıdır, halklar arasında bir köprüdür. Elçinin görevi, bir düşünceyi, bir inancı ya da bir toplumsal düzeni aktarmaktır.

Bir elçi öldürülse bile, mesajı, halkın gönlünde ve zihninde yaşar. Çünkü geride bıraktığı söz, düşünce ve inançlar, zamanla daha da büyür. Elçi, halkının bir temsilcisi olarak öldürülse dahi, onun taşıdığı mesaj halkların zihninde, ruhunda devam eder. Gerçekten bir değişim yaratmışsa, öldürülse bile, bir halkın mücadelesi sona ermez.

Bu söz, tarih boyunca baskılarla, zulümle, ölümle karşılaşan düşünürler, liderler ve direnişçiler için de bir övgüdür. Çünkü onlar, fikirlerini yaşatmaya devam ederler, ta ki bu fikir halkların kolektif belleğinde bir efsaneye dönüşene kadar. Toplumlar, kendilerine bir yol çizenlerin izinden gitmeye devam eder. Tıpkı elçilerin öldürülemeyecek kadar önemli ve güçlü olmasında olduğu gibi.

Sonuç olarak, bu deyim, sadece bir halkın direncinin sembolü değil, aynı zamanda her bir bireyin kendi mücadelesini verdiği, değiştirdiği, yarattığı toplumlar için de bir ilham kaynağıdır. Bir toplumun özgürlük arayışı, değerlerine olan sadakatiyle yaşar; tıpkı yaş otun yanmaması gibi, bir elçinin ölmemesi de toplumlar için kaçınılmazdır. Geçmişte öldürülen düşünürlerin, liderlerin fikirleri hâlâ toplumsal hafızada yaşamaya devam eder ve bir halkın mücadelesinin nesilden nesile aktarıldığını gösterir.

“Yaş ot yanmaz, elçi ölmez, öldürülmez.” Bu sözü, tarihin akışında özgürlük, direniş ve halkların sürekliliği adına bir hatırlatma olarak almak gerekir. Zorluklar ve engeller ne kadar büyük olursa olsun, gerçek özgürlük ve direnç, toplumların kalbinde ve ruhunda daima var olacaktır.

Yazar