Rafet ULUTÜRK

Bir milletin gücü, sadece ordusunun keskin kılıcında ya da yüksek surlarında değil, ortak vicdanında ve töresindedir. Tarih bize defalarca göstermiştir: Kılıç körelir, surlar yıkılır ama töresi sağlam olan milletler, her fırtınadan sonra yeniden ayağa kalkar.

Töre, geçmişin tozlu raflarına hapsedilmiş bir gelenek değildir. O, bir milletin kimliğini, adalet anlayışını ve birliğini taşıyan yaşayan bir değer sistemidir. Türk töresi yüzyıllar boyunca beyleri de halkı da aynı terazide tartmış, haksızın kim olduğuna bakmadan adaletin sesini yükseltmiştir. Bey dahi olsa haksızlık eden, halk önünde hesap vermiştir. Çünkü törede makam değil, hak yücedir.

Yiğitlik de yalnızca savaş meydanında gösterilen cesaretle ölçülmez. Asıl yiğitlik, verilen sözü tutmakta, adaletten sapmamaktadır. Kılıç bir kez parlar ama mertlik, bir ömür boyu ışık saçar. İşte bu yüzden evlatlarımıza bırakacağımız en büyük miras, bir kılıç değil, bir töredir.

Töresini unutan toplumlar, köksüz bir bor ağacı gibidir. İlk rüzgârda savrulur, düşmanın karşısında eğilir, sessizce yok olur. Ama töresini yaşatanlar, köklerini toprağın derinliklerine salarak her fırtınaya göğüs gerer. Töre, bir ulusu bir arada tutan görünmeyen kaledir.

Bugünün dünyasında savaşlar şekil değiştirirken, milletleri ayakta tutan silahlar değil, değerlerdir. Töreyi koruyan toplumlar, yalnızca geçmişine sahip çıkmakla kalmaz; aynı zamanda geleceğini de inşa eder. Bu yüzden töreyi savunmak, geriye dönmek değil; ileriye daha sağlam yürümektir.

Evlatlarımızı kılıçla değil töreyle büyütürsek, onlar bir savaşçıdan çok daha fazlası olurlar: Bir medeniyetin taşıyıcısı, bir milletin bekçisi…

Unutmayalım: Töre yaşarsa, millet yaşar. Töre sönmeden bu ocak da sönmez.

Yazar