Dr. Nedim BRINCI

Hayatımızda çok kez seçim yaptık. Bazen insanları seçtik, bazen hayalleri, bazen yanlış umutları. Kimi zaman güvenimiz kırıldı, kimi zaman dost bildiklerimiz bizi terk etti. Bu yüzden bugün siyasette de bir seçimle karşı karşıya olduğumuzda, mesele sadece bir pusulaya mühür basmak değil. Aslında her seçim, geçmişin bütün kırıklıklarını içinde taşıyor.

Toplum olarak defalarca kandırıldık. İnandık, bağlandık, ama sonunda “yanlış insanlara güvenmişiz” dedik. Bu, sadece siyasette değil, kişisel hayatımızda da öyle olmadı mı? Dost bildiklerimiz sırt çevirdi, umut bağladıklarımız yarı yolda bıraktı. İşte tam da bu yüzden, artık geleceğe bakarken içimizde hep şu soru var: “Yarın gerçekten kim yanımızda olacak?”

Bugün sandığa giden insan, aslında bir partiyi değil, kendi geleceğini tartıyor.

  • “Yine aynı hayal kırıklığını yaşayacak mıyım?”
  • “Yine güvenim boşa mı çıkacak?”
  • “Yoksa bu defa doğru olanı seçebilecek miyim?”

Çünkü sorun, sadece kimin iktidar olacağı değil. Sorun, bizim toplum olarak yeniden güvenmeyi öğrenip öğrenemeyeceğimiz.

Yıllarca “sabrettik, geçecek” dedik. Katlandık, dayandık, umut ettik. Ama sabır tek başına geleceği kurmuyor. Sabır, ancak doğru seçimle birleştiğinde bir anlam kazanıyor. Yoksa sadece yeni hayal kırıklıklarına kapı aralıyor.

O yüzden seçim günü, sadece bir oy verme günü değil. O gün aslında şu soruya cevap veriyoruz:
“Geçmişin acısını geleceğe mi taşıyacağız, yoksa dersini alıp yeni bir sayfa mı açacağız?”

Belki de asıl mesele, siyaseti değiştirmekten önce, kendi bakışımızı değiştirmektir. Çünkü toplum olarak biz değişirsek, temsilciler de değişmek zorunda kalır.

Yazar