Gülten RAYİMOĞLU

Hayat, ne ilginçtir ki bizim hissettiklerimizden, yaşadıklarımızdan, zaaflarımızdan, kaygılarımızdan bağımsız bir şekilde akıp gidiyor. Biz durmak istesek, hayat bizi beklemiyor. Tam tersi, durmak istediğimiz her an biraz daha hızlanıyor. O, kendi ritminde devam ederken; bizler ya onunla akmaya karar veriyoruz ya da ona karşı koymaya çalışırken yorulup, yıpranıyoruz.

Bu akışın içinde bazen durmak, nefes almak, hatta vazgeçmek istiyoruz. Kimi zaman zor bir dönemden geçerken, hayatın tüm karmaşasından sıyrılmak, kendimizi geri çekmek istiyoruz. Ancak, hayatı durdurmak mümkün değil. Biz beklemeye geçtiğimizde, yalnızca kendimizi geri plana atmış oluyoruz. İşler, olaylar, ilişkiler, dünya… Hepsi hızla değişirken, kendimizi yerimizde sabitlemek bizi hayattan koparmaktan başka bir işe yaramıyor.

Bu durum, bazen insanlar arasında bir hayal kırıklığına dönüşebiliyor. “Hayat ne kadar acımasız, hiç beklemiyor,” diyenleri duyarız. Oysa hayat, yalnızca doğası gereği devam ediyor. Yaşamak, bu değişime ve akışa uyum sağlamak, bu akışın içinde kendi yolumuzu, duruşumuzu ve anlamımızı bulmaktan ibaret. Geçen günleri durduramasak da, bizler her günü farklı şekilde değerlendirebiliriz.

Bu gerçek, aslında bir uyarı da taşıyor: Zaman akarken, beklemek değil, harekete geçmek; seyirci kalmak değil, sahneye çıkmak; ertelemek değil, adım atmak gerekiyor. Hayatı ertelediğimizde, aslında kendimizi geri çekiyor, belki de en güzel fırsatları kaçırıyoruz. Hayat beklemiyor; dostlukları, sevinçleri, başarıları ertelediğimizde, zaman onları çoktan geçmişte bırakmış oluyor.

Düşüncelerimiz, korkularımız, kaygılarımızla durduğumuzda, dünya bize rağmen dönmeye devam ediyor. Bir gün bakıyoruz ki, biz yerimizde sayarken insanlar ilerlemiş, hayat değişmiş, fırsatlar kaçmış. Zamanın bizden bağımsız olarak akıp gitmesi, yaşamımızda durmadan yeniden başlama gücü kazanmamız gerektiğini de hatırlatıyor.

Bu yüzden, belki de bugün bir adım atma günü. Belki de ertelediğimiz her ne varsa, artık onun üzerine düşünme zamanı. Çünkü hayat durmuyor; her an bir hediye, her an bir fırsat sunuyor. Hayat devam ederken, onun ritmine uyum sağlayıp, bizim için ne anlama geldiğini bulmak bize düşüyor. Yoksa durduğumuz her an, sadece kendimizi geride bırakıyoruz.

Yazar