Musa VATANSEVER

Türk milletinin kaderi, son yüzyılda sadece bir coğrafyaya değil, geniş bir alana yayılmış sistematik zulüm ve baskılarla şekillendi. Balkanlardan Orta Asya’ya, Ortadoğu’dan günümüz coğrafyalarına kadar süren bu süreç, sadece bir milletin değil, bir medeniyetin varlık mücadelesi olarak kayıtlara geçti. Bugün Filistin’den Doğu Türkistan’a kadar uzanan zulüm halkası, Türk soykırımı bağlamında yeniden değerlendirilmelidir.
Balkanlar: Türk Kimliğinin Yok Edilme Çabası
Balkanlar, Türk milletinin en büyük acılarını yaşadığı coğrafyalardan biri oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasıyla birlikte, Balkanlar’da yaşayan Türk ve Müslüman halklar sistematik bir etnik temizlik politikasıyla karşı karşıya kaldı. Bulgaristan, bu acı sürecin en belirgin örneklerinden biri oldu. 1878’den itibaren Bulgar çeteleri, Türk köylerine saldırarak binlerce insanı katletti. 1984-1989 yılları arasında ise Jivkov rejimi, Türk kimliğini yok etmek için isim değiştirme kampanyaları ve zorunlu göç politikalarını devreye soktu. Bu süreçte 350 binden fazla Türk, anavatanından koparıldı.
Yunanistan, Sırbistan ve Romanya gibi diğer Balkan ülkelerinde de benzer olaylar yaşandı. Türklerin ibadethaneleri yıkıldı, kültürel mirasları talan edildi. Osmanlı döneminde Balkanlar’da yaşayan milyonlarca Türk, ya katledildi ya da göçe zorlandı.
Orta Asya: Sovyetler’in Türk Halklarına Zulmü
Orta Asya, Türk soykırımının farklı bir boyutuyla tanıştı. Sovyetler Birliği, Türk halklarını asimile etmek için sistematik bir politika izledi. Afganistan ve Orta Asya Türkleri, bu dönemde iki taraflı bir baskıya maruz kaldı. Bir yanda Sovyetler’in kültürel ve dilsel asimilasyon politikaları, diğer yanda bölgedeki iç çatışmalar ve savaşlar, Türk kimliğini hedef aldı.
Afganistan’da Türkmen Özbek ve Hazaralar gibi Türk kökenli gruplar, mezhepsel ayrılık bahanesiyle katliama uğradı. Bugün dahi Afganistan Türkleri, yoksulluk, dışlanma ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Orta Asya’nın diğer bölgelerinde ise Sovyetler, Türk liderlerini sürgüne gönderdi, Türkçe eğitimi yasakladı ve halkları Rus kültürüne entegre etmeye çalıştı.
Ortadoğu: Irak, Suriye ve Filistin’de Süregelen Zulüm
Ortadoğu, Türk soykırımının farklı bir yüzüyle karşılaştığımız bir coğrafyadır. Irak’ta Türkmenler, Saddam rejimi boyunca Araplaştırma politikalarına ve kimliklerinin silinmesine maruz kaldı. Kerkük ve Musul gibi Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerde toplu katliamlar yaşandı. Türkmen liderler ya öldürüldü ya da hapsedildi. Bugün bile Türkmenler, Irak siyasetinde hak ettikleri yeri bulamamış, sürekli bir baskı altında yaşamaya mahkum edilmiştir.
Suriye ise benzer bir süreci Hatay ve Bayırbucak Türkmenleri için yaşattı. Beşar Esad rejimi ve bölgedeki terör grupları, Türkmen köylerine saldırarak Türk varlığını ortadan kaldırmaya çalıştı. İç savaşla birlikte milyonlarca Türkmen yerinden edildi, yüz binlercesi Türkiye’ye sığındı.
Filistin, Türk milletinin İslam ümmeti ile paylaştığı ortak bir acının merkezidir. Filistin’de süren İsrail zulmü, bir yandan Türk kökenli Osmanlı mirasının silinmesi, diğer yandan Müslüman kimliğinin bastırılması anlamına gelir. Kudüs’te Osmanlı’ya ait eserler yok edilirken, Türk milletinin tarihi bağları da koparılmaya çalışılmaktadır.
Bugün: Doğu Türkistan ve Sessiz Kalınan İnsanlık Dramı
Türk milletinin bugün en büyük acılarından biri, Doğu Türkistan’da yaşanmaktadır. Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı asimilasyon politikaları, modern çağın en büyük insanlık suçlarından biri olarak tarihe geçmektedir. Milyonlarca Uygur Türkü, zorla çalışma kamplarına götürülmekte, din ve dil yasaklarıyla kimlikleri yok edilmeye çalışılmaktadır. Kadınlar kısırlaştırılmakta, çocuklar ailelerinden koparılmakta, kültürel miras tahrip edilmektedir.
100 Yılın Hesabı: Türk Milleti Artık Ayağa Kalkmalı
Bütün bu zulümler, 100 yıldır süregelen bir Türk soykırımının parçalarıdır. Ancak artık bir dönüm noktasındayız. Türk milletinin kaderi, artık sessizlik değil, haklı davasını dünyaya duyurmak olmalıdır.
Hukuki Mücadele: Uluslararası arenada Türk soykırımı tanınmalı ve bu zulümleri gerçekleştiren ülkelerden hesap sorulmalıdır.
Kültürel Koruma: Türk kültürü, dili ve mirası korunmalı; genç nesillere bu bilinci aşılayacak çalışmalar yapılmalıdır.
Ekonomik ve Siyasi Güç: Türkiye ve Türk devletleri, ekonomik ve siyasi birliklerini güçlendirerek, zulümlere karşı caydırıcı bir güç oluşturmalıdır.


Türk milleti, tarih boyunca birçok zorluğun üstesinden gelmiş, her seferinde küllerinden doğmuştur. 100 yıldır süren bu sistematik baskı ve soykırım dönemini de aşacak, hem kendi geleceğini hem de mazlum milletlerin kaderini değiştirecektir. Dünya artık Türk milletinin haklı mücadelesine kulak vermelidir.

Yazar