Rafet ULUTÜRK
Zekiye Yılmaz, Bulgaristan’ın küçük bir kasabasında yaşayan, hayalleri büyük bir kızdı.
Kasabanın kenarında, rengarenk çiçeklerle dolu bir bahçesi olan mütevazı bir evde yaşıyordu.
Zekiye’nin en büyük tutkusu, doğayı keşfetmek ve onun sırlarını çözmekti.
Özellikle de bahçesine her sabah uğrayan bal arıları onu büyülüyordu. Arıların çiçekler arasında nasıl dans ettiklerini, nasıl bal yaptıklarını merak ediyor, onların dünyasını anlamak istiyordu.
Bir gün, Zekiye bahçesinde oturmuş, arıları izlerken, küçük bir bal arısının diğerlerinden farklı olduğunu fark etti. Bu arı, diğerlerine göre daha yavaş hareket ediyor ve sürekli Zekiye’ye doğru yaklaşıyordu.
Zekiye, arıya dikkatlice baktı ve onun kanadının hafifçe yırtılmış olduğunu gördü.
Hemen içi burkuldu. “Bu küçük arıya yardım etmeliyim,” diye düşündü.
Zekiye, arıyı dikkatlice avucuna aldı ve evine götürdü.
Küçük bir kutuya yumuşak bir bez yerleştirdi ve arıyı içine koydu. Arıya biraz su ve bal verdi.
Ertesi gün, arının kanadı biraz iyileşmiş gibi görünüyordu. Zekiye, arıyı bahçesine geri götürdü ve onu çiçeklerin üzerine bıraktı. Arı, Zekiye’ye minnetle baktı ve havalanarak çiçekler arasında kayboldu.
O gece, Zekiye rüyasında bal arısını gördü. Arı, Zekiye’ye doğru yaklaştı ve konuşmaya başladı:
“Zekiye, sen bana yardım ettin. Şimdi ben de sana bir sır vereceğim. Hayallerine ulaşmak için sabırlı olmalısın. Tıpkı bizim bal yapmak için çiçeklerden öz topladığımız gibi, sen de hayallerine ulaşmak için küçük adımlar atmalısın. Her gün bir şeyler öğren, çalış ve asla pes etme.”
Zekiye uyandığında, rüyasının etkisindeydi. Arının sözleri onu çok etkilemişti.
O günden sonra, Zekiye hayallerine ulaşmak için daha fazla çalışmaya başladı.
Doğa bilimleri üzerine kitaplar okudu, arılar ve diğer böcekler hakkında araştırmalar yaptı.
Zamanla, kasabanın doğa bilimcisi olarak tanınmaya başladı.
Yıllar sonra, Zekiye Yılmaz, üniversitede biyoloji eğitimi aldı ve bir arı uzmanı oldu.
Bal arılarının yaşamını korumak ve onların doğadaki önemini anlatmak için çalışmalar yaptı.
Zekiye, küçükken bahçesinde gördüğü o bal arısının ona verdiği ilhamla, hayallerine ulaşmıştı.
Zekiye, bir gün bahçesinde otururken, yine bir bal arısının çiçekler arasında dans ettiğini gördü.
Gülümsedi ve içinden, “Teşekkür ederim küçük arkadaşım,” dedi.
“Sen bana sadece hayallerimi değil, aynı zamanda doğanın mucizelerini de öğrettin.”
Ve Zekiye Yılmaz, hayallerinin peşinden giderek, doğanın sırlarını çözmeye devam etti.
Tıpkı bir bal arısının çiçeklerden öz topladığı gibi, o da bilgi topluyor ve bu bilgileri dünyayla paylaşıyordu. Zekiye’nin hikayesi, küçük bir kasabada başlamıştı ama onun azmi ve çalışkanlığı sayesinde, tüm dünyaya ilham veren bir hikayeye dönüşmüştü.
Zekiye Yılmaz’ın hikayesi, hayallerine ulaşmak için sabırlı olmanın ve küçük adımlarla ilerlemenin önemini gösterir. Tıpkı bir bal arısının bal yapmak için çiçeklerden öz topladığı gibi, Zekiye de hayallerine ulaşmak için her gün çalıştı ve asla pes etmedi. Bu hikaye, doğanın mucizelerini keşfetmenin ve hayallerin peşinden gitmenin ne kadar değerli olduğunu anlatır.