Rafet ULUTURK

Geleneksel siyasette gücün simgesi tanklar, ordular ve sınırlar oldu.
Ancak çağımızın en büyük güç savaşı artık meydanlarda değil, üniversite koridorlarında veriliyor.
Çünkü kimin fikirlerini şekillendirebilirsen, geleceğini de sen yazıyorsun.

Bugün Ortadoğu’yu yönetmek isteyen bir gücün askeri üs kurmasına gerek yok;
Mekke’deki üniversiteyi kontrol etmesi yeterli. Çünkü o üniversitenin yetiştirdiği din adamları, öğretmenler, kanaat önderleri, milyonlarca insanın zihin dünyasını şekillendiriyor.

Aynı şekilde Afrika kıtasına bakın. Yüzlerce kabile, onlarca dil, yüzlerce devlet…
Ama kıtayı bir arada tutan, şekillendiren şey yine fikirler.
Eğer kıtanın en köklü, en güçlü üniversitesini – örneğin Kahire’de El-Ezher’i– yönlendirebilirseniz, Afrika’nın düşünce damarlarını da elinize geçirmiş olursunuz.

Ve işte Türkiye:
Sadece kendi ülkesini değil, bütün Ortadoğu’yu etkileyen bir kavşak noktası.
Bu topraklarda Boğaziçi Üniversitesi gibi kurumları yönetmek, aslında Ortadoğu’nun fikrî damarlarını kontrol etmek demek. Çünkü Boğaziçi sadece bir okul değil; Batı ile Doğu’nun kesişiminde, fikirlerin harmanlandığı bir köprü.

Ama mesele sadece üniversiteleri yönetmek değil;
Türkiye Cumhuriyeti insan yetiştirmeyi artik öğrenmek zorunda.
Bir diplomata Ortadoğu’yu, bir mühendise Afrika’yı, bir akademisyene Asya’yı, bir girişimciye Avrupa’yı emanet edebilecek bir nesil… Her bölge için doğru insanı, doğru eğitimle, doğru vizyonla yetiştirebilmek. Çünkü dünya yönetmek böyledir.

Bir ülke kendi sınırları içindeki insanlarını sadece memur veya işçi olarak yetiştirirse, sadece kendi içinde yaşar. Ama dünyanın farklı köşeleri için “adam yetiştiren” ülke, geleceğin haritasını çizer.

Bugün bir tank, yarın hurda olur. Bir hükümet, birkaç yıl içinde değişir.
Ama bir üniversitenin yetiştirdiği nesiller, on yıllar boyunca toplumları ve devletleri şekillendirir.

Kısacası, dünyayı yönetmek isteyenler için mesele artık sınır çizmek değil;
Davasi olan derdi olan insan yetiştirmektir.

Yazar