Derya YILDIRIM
Hayatın bir maraton olduğunu söyleriz; oysa çoğu zaman unuttuğumuz şey şudur: Bu koşu, başkalarıyla yarıştığımız bir parkur değil, kendimize doğru yaptığımız uzun bir yolculuktur. Adımlarımız bazen hızlanır, bazen yavaşlar; kimi anlarda nefesimiz kesilir, kimi anlarda içimizden sonsuz bir güç fışkırır. Tüm bu değişkenlik, aslında yaşamın doğal ritmidir.
Yolda karşımıza çıkan engelleri, sadece aşılması gereken zorluklar olarak görmek yanıltıcıdır. Her engel, bize kendimizi yeniden tanıma fırsatı verir. Çamura saplanan her adım, aslında karakterimizin nereye kök saldığını gösterir. Yağmur, rüzgâr, soğuk… Bunlar yalnızca dış koşullar değildir; insanın iç dünyasında da benzer fırtınalar kopar. Önemli olan, dışarıdaki hava ne olursa olsun insanın kendi iç pusulasını koruyabilmesidir.
Maraton, çoğu zaman bir yarış gibi görünse de aslında bir öğrenme biçimidir. Yorulduğun an, durmak istemenin doğal olduğunu; düştüğün an, kalkmayı öğrenmenin bir zorunluluk olduğunu; hızlandığın an, cesaretin nasıl hissettirdiğini fark ettirir. Bu koşu, dışarıdan bakıldığında fiziksel gibi görünse de, en büyük mesafe insanın içindeki engellerle koşulur.
Hayatın hızlı aktığı dönemler olur; o anlarda kendimizi bir akıntının içinde sürükleniyormuş gibi hissederiz. Bazı dönemler ise zaman ağırlaşır, adımlar yavaşlar. Fakat koşunun değeri, hızdan değil istikrardan gelir. Yavaşlamak, durmak anlamına gelmez; bazen nefes toplamak için geri çekilmek bile ilerlemenin bir parçasıdır.
Bu uzun yolculukta sabır, sadece beklemeyi değil, anlamayı da içerir. İnsan, sabrederken hem kendi gücünü keşfeder hem de zorlukların içindeki gizli dersleri görür. Azim ise sabrın yol arkadaşıdır; vazgeçmediğimiz her adım, bizi biraz daha olgunlaştırır.
Günün sonunda bitiş çizgisine varıp varmadığımızdan çok, nasıl koştuğumuz önemlidir. Bazen kazanmak, sadece bugünü bir adımla bile olsa ilerletebilmektir. Bazen başarı, etraf kararmışken bile yolun nereye gittiğini göremeden yürümeye devam edebilmektir.
Hayat, hepimize kendi temposunda bir uzun koşu sunar. Bu koşuda önemli olan hız değil, yön; zorluk değil, direnç; düşmek değil, yeniden doğrulma kararlılığıdır. Çünkü insan, aslında her adımda kendine doğru koşar.

Kırım Tatarlarının Bulgaristan’daki izleri gün yüzüne çıktı
Bir Pazar Sabahı: Yağmurun Ritmi ve Huzurun Dansı
Birlik Arayışı: Dağınık Kuleleri Birleştirmek Yerine Temeli Güçlendirmek
24 Kasım: Kutlamak mı, Yüzleşmek mi?
“Türk Töresi” Füzuli’de: yaratıcı ve öğretici üç günlük eğitim programı
Birliğin Unutulan Hikâyesi: Doğu Türkistan’dan Bugüne Uzanan Ders
Almatı’da Hissedilen Türkiye: 4 Kasım 2025’ten Türk Asrı’na