Rafet ULUTURK

Tarih kitaplarımızda bazen öyle hadiseler vardır ki, sadece bir cümleyle geçilir. Hatta kimileri onları “efsane” diye küçümser.
Oysa gerçekte o hadiseler, çağ açan, milletin kaderini değiştiren dönüm noktalarıdır.

Bunlardan biri de hiç şüphesiz, 1352’de Osmanlı’nın Rumeli’ye geçişi, Çimpe Kalesi’nin fethi ve orada okunan ilk ezandır.

Bugün size o ezanı hatırlatmak istiyorum. Çünkü bu ezan sadece bir ibadet çağrısı değil, aynı zamanda bir medeniyetin doğuş nidâsıdır.

Osmanlı’nın önünde iki yol vardı: Ya Anadolu’ya dönecek, Türk beylikleriyle boğuşacak ve belki kısa sürede tarihten silinecek; ya da Rumeli’ye geçecek, yeni ufuklara açılacaktı. İşte o karar gecesinde, Süleyman Paşa’nın yanında yiğit gazilerden biri, adı pek az anılan ama çok büyük bir rol oynayan bir bey vardı: Kırcaali Bey.

Tarih kronikleri onu zikreder. Stratejinin kurulmasında öncülük eder. Ve o gece iki sala binilen yolculukta, Süleyman Paşa’nın yanındadır. Çimpe Kalesi fethedildiğinde ise tarihin yönünü değiştiren ilk ezanı o okur.

Düşününüz… Rumeli semalarında, Balkan dağlarının koynunda ilk defa bir müezzin sesi yükseliyor:
“Allahu Ekber, Allahu Ekber…”

O ses, yalnızca Çimpe’nin taş duvarlarını değil, asırlar boyu sürecek bir medeniyetin ufkunu çınlatıyor.
O ses, İstanbul’un da bir gün fethedileceğinin işareti oluyor.
O ses, Balkanların yüzyıllar boyunca ezanla, tekbirle yoğrulacağının müjdesi oluyor.

Ama ne yazık ki bugün bu hadise, tarih kitaplarımızda çoğu zaman sadece şu cümleyle geçiyor:
“Bizans, Osmanlı’ya üs verdi.”

Hayır! Bu, sadece bir kale değil, bir karar, bir vizyon, bir stratejiydi.
Bu, bir imparatorluğu doğuran ilk adımdı.
Ve o adımı atan yiğitlerden biri de Kırcaali Bey’di.

Sevgili gençler, biz bugün filmlerde, dizilerde, romanlarda kahraman arıyoruz. Oysa kahraman burada.
Bir bey ki, hem aklıyla Rumeli stratejisini kurmuş, hem cesaretiyle kaleye yürümüş, hem de Rumeli’nin semalarında ilk ezanı okumuş.

Bundan daha güçlü bir sahne olabilir mi?
Bundan daha çok gençlerin ufkunu açacak bir destan olabilir mi?

Buradan sesleniyorum:
Milli Eğitimimize, kültür politikalarımıza, tarihçilerimize…
Bu destanları gençlerimize anlatın!
Onlara sadece test kitapları değil, ruhunu kanatlandıracak, ufkunu açacak tarih sayfaları sunun.

Çünkü bir milletin geleceği, kendi tarihindeki kahramanları bilmesiyle şekillenir.
Ve biz unutursak, çağ açan o ilk ezanı “efsane” deyip kenara itersek, gençlerimiz hangi destanla büyüyecek?

Çimpe’de o gece, sallarla geçen yiğitler yalnızca bir kaleyi değil, bir çağı fethettiler.
Ve Kırcaali Bey’in ezanı, asırlara yayılan bir medeniyetin ilk nidası oldu.

Unutmayalım:
Çağ açanlar, yalnızca kılıç tutanlar değil; aklı, imanı ve ihlasıyla yola çıkanlardır.
Rumeli’de ilk ezanı okuyan Kırcaali Bey de işte onlardan biriydi.

Yazar