Raziye ÇAKIR

Tarih boyunca Türk milleti, İslam medeniyetine sahip çıkmış, onun savunucusu olmuş ve mazlumlara kucak açarak onların umudu haline gelmiştir. Bu misyon, sadece bir siyasi ya da askeri güç olmaktan öte, ahlaki ve kültürel bir duruşun sonucudur. Türklerin İslam’a hizmeti ve mazlumlara sahip çıkma rolü, tarihsel olayların ötesinde derin bir anlayış ve inanç sistemine dayanmaktadır. Bu yazıda, Türk milletinin İslam’ı muhafaza etme ve mazlumlara sahip çıkma iradesini daha derinlemesine ele alacağız.

Türklerin İslam’la Buluşması: Bir Medeniyet İnşası
Türkler, İslam ile tanışmadan önce de adalet, teşkilatçılık ve insan haklarına önem veren bir millet olarak dikkat çekmiştir. İslam’ı benimsemeleriyle bu değerler daha da kökleşmiş ve İslam’la harmanlanarak güçlü bir medeniyet inşasına zemin hazırlamıştır.

Karahanlılar: İslam’ı kabul eden ilk Türk devleti olan Karahanlılar, sadece inanç anlamında değil, siyasi ve kültürel olarak da İslam dünyasına katkıda bulunmuştur. Medrese sistemi gibi eğitim kurumlarıyla İslam’ın ilim ve irfan geleneğini şekillendirmişlerdir.

Selçuklular: Selçuklular, İslam dünyasının siyasi birliğini sağlamak ve Haçlı seferlerine karşı İslam topraklarını korumak için büyük bir mücadele vermiştir. Aynı zamanda İslam dünyasında bilimin ve sanatın gelişmesine büyük katkılar sunmuşlardır.

Osmanlı: İslam’ın Küresel Muhafızı
Osmanlı Devleti, Türk milletinin İslam’a hizmetinin zirve noktasıdır. Osmanlı, İslam’ı sadece bir din olarak değil, bir medeniyetin temel taşı olarak görmüş ve bu doğrultuda hem İslam dünyasını korumuş hem de mazlum milletlere kucak açmıştır.

1. Halifelik ve İslam Birliği
Osmanlı, 1517 yılında hilafeti devraldıktan sonra İslam dünyasının manevi lideri olmuştur. Bu, sadece bir unvan değil, büyük bir sorumluluk anlamına geliyordu. Osmanlı, halifelik makamını kullanarak İslam dünyasının birliğini sağlamaya çalışmış ve İslam’ın kutsal topraklarını korumak için mücadele etmiştir.

Örneğin:
Mekke ve Medine’nin korunması için özel vakıflar ve hizmetler oluşturulmuştur.
Müslümanların eğitimine ve refahına yönelik büyük projeler hayata geçirilmiştir.

2. Mazlumlara Kucak Açma
Osmanlı’nın “Mazlumların Hamisi” rolü, sadece İslam dünyasıyla sınırlı kalmamıştır. Osmanlı, dünyanın dört bir yanından gelen mazlumlara kapılarını açmıştır. Örneğin:
Sefarad Yahudileri: 1492 yılında İspanya’dan kovulan Yahudilere Osmanlı İmparatorluğu kucak açmış, onları Anadolu ve Balkanlar’a yerleştirerek güvenli bir yaşam sağlamıştır.
Kırım Tatarları ve Kafkas Göçmenleri: Osmanlı, Rusya’nın baskıları nedeniyle topraklarını terk eden Müslüman topluluklara da ev sahipliği yapmıştır.

Türklerin Mazlumlara Hamiliği: Dinî ve Kültürel Bir Görev
Türk milletinin mazlumlara sahip çıkma iradesi, sadece bir devlet politikası değil; köklü bir inanç ve ahlak anlayışına dayanır. İslam inancında yer alan, “Kim bir mazlumu korursa, Allah da onu korur” emri, Türklerin hem bireysel hem de toplumsal olarak mazlumlara yardım elini uzatmasını sağlamıştır.

1. İslam’ın Emirleriyle Şekillenen Bir Duruş
Türk milletinin mazlumlara sahip çıkma anlayışı, İslam’ın ahlaki değerleriyle birebir örtüşmektedir:
Adalet: Türk devlet anlayışı, İslam’ın adalet prensibini esas almıştır. “Zulme karşı durmak” ve “Adaleti gözetmek” Türk-İslam medeniyetinin temel ilkeleri olmuştur.
Merhamet ve Yardımlaşma: Türkler, İslam’ın “komşusu açken tok yatan bizden değildir” öğretisini, mazlum milletler için geniş bir anlamda uygulamışlardır.

2. Türk Kültüründe Mazluma Yardım
Türklerin yardımlaşma anlayışı, İslam öncesi dönemde bile toplumda güçlü bir yer tutuyordu. Bu kültürel yapı, İslam’la birleşerek mazluma sahip çıkma iradesini evrensel bir misyon haline getirdi. Örneğin:
Ahilik Teşkilatı: Ahilik, Osmanlı döneminde yalnızca bir ekonomik düzen değil, aynı zamanda mazlumlara yardım eli uzatan bir sosyal dayanışma sistemiydi.
Vakıf Sistemi: Osmanlı’da kurulan vakıflar, yoksullara yardım etmek, yetimleri korumak ve toplumun mazlum kesimlerine destek olmak için tasarlanmıştı.

Modern Dönemde Türk Milleti ve Mazlumlar
Günümüzde de Türk milleti, mazlumların hamiliği rolünü sürdürmektedir. Dünyanın dört bir yanında savaş, kıtlık ve doğal afetlerden etkilenen insanlara yardım eli uzatan Türk halkı ve devlet kuruluşları, bu tarihi misyonu devam ettirmektedir.
Suriye Krizi: Türkiye, Suriye’deki savaş nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan milyonlarca insana kapılarını açmış, dünyada en çok mülteci ağırlayan ülke olmuştur.
TİKA ve Kızılay: Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ve Kızılay gibi kuruluşlar, Afrika’dan Asya’ya kadar mazlumlara yardım ulaştırmakta ve Türk milletinin yardımseverlik mirasını sürdürmektedir.

Mazlumlara Hamilik: Geleceğe Bir Miras
Türk milletinin İslam’a muhafızlık yapması ve mazlumlara sahip çıkması, yalnızca geçmişte kalan bir tarihsel olgu değildir. Bu miras, günümüzde de Türk milletinin karakterinin bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir.
Bu misyon, Türk milletine tarih boyunca onurlu bir yer kazandırmıştır ve gelecekte de bu rolü sürdüreceğine dair inanç tamdır. Çünkü bu yalnızca tarihsel bir görev değil; Türk milletinin ahlakında, vicdanında ve inancında kökleşmiş bir duruştur. Bu duruş, mazlumlara umut, İslam dünyasına güven kaynağı olmaya devam edecektir.

___________________________________________

Muhafız Türk’ün Destanı

Biz Türkler doğduk mazluma hami,
Zalimin önünde eğilmez kami.
İslam’ı muhafız, hakka hizmet,
Her daim yürekte bir adalet.

İlk günden bu yana taşırız bayrağı,
İslam’ın sancaktarı, umut ağacı.
Kılıçla değil sadece, sözle, irfanla,
Medeniyet kurduk sevgiyle, aşkla.

Selçuklu, Osmanlı, tarih şahittir,
Mazlumun duaları bize emanettir.
Yahudi’ye liman, Tatar’a yurt olduk,
Zulme karşı dimdik bir dağ kurduk.

Hilafet sancağı elimizdedir,
Kutsal topraklar gözümüzdedir.
Mekke’nin yolları Türk’le güvenli,
Hakkın hizmetinde millet ebedi.

Bugün de değişmez bu büyük yemin,
Suriye, Afrika, nerede bir hüzün.
Mazluma el uzatır, yarayı sararız,
Türk’üz, adaletle dünyayı ararız.

Ne zulme rıza, ne zulme boyun,
Her daim diridir bu halkın soyun.
İslam’a muhafız, mazluma hami,
Türk milleti işte böyledir daim!

Yazar