Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ilişkileri, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Marshall Yardımları süreciyle farklı bir boyutta devam etmiştir. Bu döneme kadar çok sıcak olmayan süreç, Türkiye’nin Kore Savaşı’na asker gönderilmesi ve bu dönemde NATO üyeliği ile stratejik ortaklık(!) ilişkisine evrilen bir dostluk(!) sarmalıyla ilerlemiştir. Soğuk Savaş yıllarında NATO’nun ileri karakol misyonu yüklenen Türkiye’nin, ABD ile ilişkileri bilinenin aksine daha ilk yıllardan itibaren inişli-çıkışlı devam etmiştir.

            İki Kutuplu Dünya Sistemi döneminde ABD ve NATO tarafından vazgeçilemeyen, gözden çıkarılamayan ve feda edilemeyen Türkiye, dış politikalarında, komşuları ile ilişkilerinde, Kıbrıs ve EGE politikalarında ve hatta zaman zaman iç politikalarında ABD ve NATO ülkeleriyle karşı karşıya gelmiştir.

            Sovyet Rusya’nın 1980’lerin sonu itibariyle kontrollü bir şekilde dağılmasıyla birlikte Soğuk Savaş’ın sona ermesi, NATO ve dolayısı ile ABD tarafında Türkiye’nin stratejik öneminin sona erdiği düşüncesi oluşmaya başladığı görülmüştür. Zaman zaman varlığı NATO içerisinde bile tartışılır hale gelen Türkiye, fiilen NATO üyeliği devam ediyor olsa da 2010 sonrası yaşanan Arap Baharı sürecinde yer aldığı coğrafyada yaşanan bir dizi bölgesel, uluslararası ve küresel sorunlarda bazı NATO ülkeleriyle karşı karşıya gelmelerin sürdüğü bilinmektedir. Durum böyle olunca Türkiye, yeni dış politikasını Rusya ile Çin eksenine yönlendirmek zorunda kalmış, bu defa da “eksen kayması” ile itham edilmiştir.

            1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası Türkiye’ye uygulanan ambargo, Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı oluşturulan ittifaklar, PKK terör örgütü başta olmak üzere çeşitli terör örgütlerinin desteklenmesi, 2015 yılında Türkiye-Rusya arasında yaşanan uçak krizi sürecinde NATO’nun Türkiye için savaşa girmeyeceği söylemi, PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’ye binlerce TIR ve onlarca uçak dolusu silah ve mühimmat desteği örneklerinde olduğu gibi Türkiye karşıtı politikalar karşısında doğal olarak Türkiye’nin ABD ve NATO ile ilişkilerinde bir zayıflama yaşanmıştır.

            Bu süreçte hava savunma sistemini güçlendirmek isteyen Türkiye’ye Patriot füzelerini satmayan, yapımında ortaklığı bulunmasına ve 1 milyar 400 milyon doları bulan ücretleri ödenmesine rağmen F-35 savaş uçaklarının verilmemesi, Türkiye aleyhine faaliyetleri somut olarak tespit edilen rahip Brunson olayı gibi nedenlerle de ABD ile yaşanan krizler de unutulmamalıdır.

            Hava savunma sisteminin güçlendirmek isteyen Türkiye’ye ABD’nin olumsuz yaklaşımı üzerine Türkiye, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri almak durumunda kalmıştır. Türkiye’nin bu hamlesi ABD açısından bardağı taşıran son damla misali, ilişkileri daha da germiştir. ABD’de Türkiye karşıtı hamleler daha görünür hale gelmiştir. Zira Suriye’nin kuzeyi/Fırat’ın doğusunda PKK/PYD/YPG terör örgütü ile birlikte konuşlanan ABD; diğer taraftan Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Polonya, Estonya, Letonya ve Litvanya’ya yerleşirken Almanya’da bulunan asker sayısında da artışa gitmiştir[1]. İlerleyen zamanda Yunanistan’a yerleşerek açıkça Türkiye’yi kuşatan ABD, son günlerde Yunanistan’ın Ege adalarına da üs kurmaya çalıştığı görülmektedir.

            Bütün olumsuzluklara rağmen Türkiye, ABD ile bağlarını kopartmak niyetinde olmadığını ve NATO üyeliğini sürdürmeye devam ettirmek isteğini sürekli olarak dile getirmiştir. Ancak Türkiye’nin uluslararası çıkarları doğrultusunda bağımsız hareket etmesi hoşuna gitmeyen ABD, Türkiye’den Rusya ile yollarını ayırmasını talep etmektedir[2]. Türkiye ise; 2015’te Rusya ile adeta savaşın eşiğine geldiği uçak krizi sürecini iki tarafın da itidalli hareketi ile kısa sürede atlatmıştır. Zaman zaman karşı karşıya geliniyor olmakla birlikte Türkiye ve Rusya’nın 17 Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı süreci ile başlayan sonrasında ek protokollerle de Suriye sahası başta olmak üzere birçok alanda ortak yol bulabilmenin çarelerini denedikleri anlaşılmaktadır.

            ***

            21 Eylül 2021 tarihinde New York’ta yapılan 76. Birleşmiş Milletler Görüşmeleri için ABD’ye giden Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, CBS News’ten Margaret Brennan’a verdiği röportajda “Hangi ülkeden, hangi seviyede ne tür savunma sistemleri aldığımıza kimse müdahale edemeyecek. Rusya’dan yeni S-400’ler almayı sürdüreceğiz” sözleri ön plana çıkartılarak, haber “ABD’ye meydan okuma” yorumuyla[3] yayınlanmıştır.

            Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın New York’tan dönmesinin hemen ardından 29 Eylül 2021 günü Rusya Lideri Vladimir Putin ile Soçi’de bir araya gelmesi uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Görüşme öncesi özellikle Suriye sahasında yaşanan gelişmeler nedeniyle sıkıntılı geçmesi beklenen zirvenin beklenenlerin aksine olumlu geçtiği anlaşılmaktadır.

            Erdoğan-Putin görüşmelerinin öncelikle Suriye konusu ve bu alanda geçmiş yıllarda yapılan mutabakatların halen geçerliliği üzerine bir kez daha mutabık kalındığına özellikle vurgu yapıldığı görülmüştür. Ayrıca “siyasi ilişkilerin geliştirilmesi, kara, hava ve deniz sahalarını kapsayacak şekilde savunma sanayiinde ortak yatırım ve üretim konularının da görüşüldüğü” ve ayrıca Erdoğan’ın Ruslar tarafından inşa edilmekte olan Akkuyu Nükleer santraline ek olarak Rusya ile iki reaktör daha yapma önerisinde bulunduğu[4] uluslararası basın kuruluşlarına yansımıştır. Ancak alınan kararların uygulanabilirliği ilerleyen süreçte zamanla görülecektir.

            Dolayısı ile Türkiye-Rusya ilişkilerinde “Bir ülkenin kazancı, diğer ülkenin kaybı olmak zorunda değil”[5] felsefesinin benimsendiği ve yeni bir konjonktür ile hareket edildiği değerlendirilmektedir.

            ***

            Türkiye açısında ABD, NATO ve Rusya üçgeninde dış politikasına yön verme süreci yaşarken, 15 Eylül 2021 tarihinde ABD, İngiltere ve Avustralya arasında imzalanan AUKUS Anlaşması ile büyük sarsıntı yaşayan Fransa’nın, Yunanistan ile yeni ittifaklar geliştirmeye çalıştığı görülmektedir. Zira bu süreci Türkiye’nin dikkatle takip etmesi elzemdir.

            Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis 28 Eylül 2021 tarihinde Paris’te bir araya gelmiştir. Bu görüşmenin en önemli özelliği, Türkiye’ye karşı yeni bir ittifak ve hamle olması nedeniyle Türkiye açısından önemlidir; çünkü bu görüşme aynı zamanda önceki yıllarda Fransa, Yunanistan, İsrail, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin bir araya gelerek Türkiye karşıtı oluşturulan blokun şekillendiğini göstermektedir. Bu arada Yunanistan’ın bu gruba İtalya’yı da dahil etmeye çalıştığı hatırda tutulmalıdır.

            Ancak AUKUS sonrası ABD’yi artık güvenilmez olarak tanımlayan ve Avrupalılara kendi savunma sistemleri konusunda daha fazla iş birliği yapması çağrısı yapan Fransa’nın Yunanistan’la yakınlaşması konuyu ilginç hale getirmektedir. Zira ABD ile Yunanistan sahasında da karşı karşıya geleceği muhakkaktır. Çünkü bir süredir Girit/Suda, Dedeağaç, Larissa, Stefanovikeio üslerine yerleşen ABD’nin Yunanistan’da 4 yeni üs daha kurarak kalıcı olmayı hedeflediği dikkate alınacak olursa[6] ABD ile sorunlar yaşaması beklenen Fransa’nın ilerleyen süreçte Yunanistan ile ilişkilerinin sancılı olacağı şeklinde yorumlanmaktadır.

            Sonuç Olarak;

            Türkiye-Rusya ilişkileri, Rus savaş uçağını düşürdüğü 2015’e kıyasla çok daha iyi bir durumda olmakla birlikte bazı konulardaki anlaşmazlıkların devam ettiği bilinmektedir. Türkiye, Rusya’yla özellikle Suriye/İdlib, Libya, Kırım, Kafkasya ve Orta Asya bölgelerinde çıkarlarının çakışması nedeniyle sık sık karşı karşıya geliyor olsalar da anlaşmazlıkların takıntı haline getirilmeden, hatta zaman zaman karşılıklı tavizlerin de verilmesiyle diyaloğun sürdürülüyor olması çok büyük öneme haizdir.

            Türkiye; ABD ve NATO ile yaşadığı sorunlar nedeniyle Rusya ile yakınlaşarak ticari, siyasi ve askeri birçok sahada diyaloğunu bir şekilde sürdürmektedir. Ancak bu durum Rusya’nın güvenilir bir partner olmadığı gerçeğini değiştirmemektedir. Zira ABD tarafından desteklenen PKK/PYD/YPG geri planda Rusya tarafından da desteklenmektedir. Türkiye, Münbiç ve Fırat’ın doğusundan terör örgütlerini çıkartmak için siyasi mücadele yürütürken aynı konuda Rusya’nın karşı tarafı el altından destekliyor olması mücadelenin zorluğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir. Keza Türkiye-Rusya çıkarları birçok sahada çakışmaktadır.

            Aynı şekilde Türkiye, İdlib konusunda Rusya ile mutabakatlar yaparak hak ve çıkarlarını korumaya çalışırken ABD Türkiye’ye zahiren destek veriyor görünmektedir. Ancak aynı ABD’nin; CİA ve MOSSAD istihbarat ağlarıyla bağlantılı oluğu terör örgütlerini Türkiye’ye karşı kullandığı unutulmamalıdır.

            Dolayısı ile inşa süreci devam etmekte olan yeni dünya sistemi içerisinde güçlü bir Türkiye istemeyen Rusya ile ABD’nin gizli bir ittifak içerisinde olduğu kuvvetle muhtemel olsa gerek. Fransa ile Yunanistan’ın başını çektiği ve İsrail, Mısır ile BAE’nin de dahil olduğu cephenin zaten Türkiye karşıtı olarak bir araya geldikleri aşikardır. Türkiye karar alıcı mekanizmalarının dikkat etmesi gereken en önemli noktalardan birisi de Türkiye karşıtı kümelerin ortak elemanının İngiltere olduğu gerçeğidir.

            Sonsöz olarak;

            Türk dış politikasının yaşadığı paradoksu çözmenin zorluğu bilinmektedir. Ancak Türkiye karar alıcı mekanizmaları her hal ve şartta; ulusal çıkar odaklı ve reel politik üzerinden bir dış politika geliştirmek zorunluluğu ile karşı karşıyadır. Bu karmaşa içerisinde Türkiye karar alıcı mekanizmalarının en büyük görevi ise her alanda güçlü ve kendi göbeğini kendi kesen bir Türkiye inşa etmektir.

                        :

İsmail CİNGÖZ; Uluslararası Siyaset Uzmanı/M.A. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi. cingozismail01@gmail.com

 

[1] İsmail CİNGÖZ; “ABD Türkiye’yi Kuşatırken İran Karışıyor”, Ticari Hayat Gazetesi, 03.01.2018.

[2] Sputnik News; “Rus Uzman: Türkiye’nin Bağımsız Politikası ABD’yi Öfkelendiriyor”, 25.09.2021.

[3] Margaret BRENNAN; “transcript-turkish-president-recep-tayyip-erdogan-face-the-nation”, CBS news, 26.09.2021. (https://www.cbsnews.com/news/transcript-turkish-president-recep-tayyip-erdogan-face-the-nation-09-26-2021/?intcid=CNM-00-10abd1h)

[4] Sedat ERGİN; “Erdoğan’ın New York ve Soçi Ziyaretleri Arasındaki Söylem Farkı”, Hürriyet, 01.10.2021.

[5] BBC; “Erdoğan-Putin Görüşmesi Rus Basınında: Rusya ve Türkiye, Büyük Çatışma Riski Nedeniyle İhtiyatlı”, 30.09.2021. (https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58751453

[6] Milliyet; Son Dakika… Türkiye Korkusuna Karşı Ortak İttifak! İngiliz Basını Avrupa’daki Paniği Yazdı”, 02.10.2021.

Yazar