Gülten RAYİMOĞLU
Özgürlük Heykeli, Amerika Birleşik Devletleri’nin en ikonik sembollerinden biridir. Ancak çok az insan, bu devasa heykelin Osmanlı ile dolaylı bir bağı olabileceğini bilir. Heykelin yapımı ve tarihi sürecine baktığımızda, Osmanlı Devleti’nin de dolaylı olarak bu büyük projenin bir parçası olduğunu görmek mümkün.
Özgürlük Heykeli’nin Hikâyesi
Fransız heykeltıraş Frédéric Auguste Bartholdi tarafından tasarlanan ve Gustave Eiffel’in mühendislik katkılarıyla yükselen bu anıt, 1886 yılında ABD’ye hediye edilmiştir. Heykelin yapım süreci, Fransa ve ABD arasındaki dostluğun bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir. Ancak projenin finansmanı oldukça zorlu bir süreçten geçmiş ve çeşitli kaynaklardan destek arayışına girilmiştir.
Osmanlı’nın Dolaylı Katkısı
Bu noktada Osmanlı Devleti’nin adı gündeme gelir. Özgürlük Heykeli’nin finansmanında kullanılan paranın bir kısmının, Osmanlı Devleti’nden gelen yardımlarla sağlanmış olabileceğine dair bazı tarihî anlatımlar vardır. Özellikle, Mısır Hidivi Said Paşa ve ardından Hidiv İsmail Paşa’nın Fransa ile yakın ekonomik ilişkileri, bu sürece dolaylı katkı sağladığı iddialarını gündeme getirmiştir.
Bartholdi’nin, Özgürlük Heykeli’nden önce Süveyş Kanalı’nın girişine dikilmek üzere devasa bir heykel yapma fikri vardı. Proje, “Asya’nın Işığı” adını taşıyor ve Süveyş Kanalı’ndan geçen gemileri karşılayacak bir özgürlük anıtı olması planlanıyordu. Ancak bu proje, Osmanlı maliyesinin zorlukları nedeniyle hayata geçirilemedi. Bartholdi, bu fikrini daha sonra ABD için revize etti ve bugünkü Özgürlük Heykeli’ni ortaya çıkardı.
Bir Kültürel Bağlantı mı, Yoksa Tarihî Bir Tesadüf mü?
Osmanlı’nın doğrudan Özgürlük Heykeli’ni finanse ettiğini söylemek mümkün olmasa da, Bartholdi’nin Osmanlı topraklarında büyük bir heykel dikme hayalinin, nihayetinde New York’taki anıta dönüştüğü söylenebilir. Bu da gösteriyor ki tarih bazen hiç beklenmedik şekilde birbirine bağlanan olaylarla şekillenir.
Özgürlük Heykeli, bugün Amerikan kültürünün önemli bir sembolü olsa da, onun hikâyesinde Osmanlı’dan Süveyş Kanalı’na, Fransa’dan ABD’ye uzanan çok uluslu bir geçmiş yatmaktadır. Belki de tarihte hiçbir şey tamamen yerel değildir; her olay, başka bir olayın devamı niteliğinde olabilir.