Şirketler ve ülkeler arasındaki rekabet sürüyor. Söz konusu taraflar ilk olarak kâr elde etmek, ikinci olarak da katılımlarını ve liderliklerini göstermek istiyorlar. Ancak daha iyimser tahminler, başarılı bir aşının birkaç aydan önce ışığı göremeyeceği yönünde. Çünkü yol son derece uzun ve sonuçlarını kontrol etmek de uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor. Ancak uzun ya da kısa; tek yol aşı arayışı yolu olarak görünüyor.
Fransa merkezli uluslararası ilaç şirketi Sanofi’nin Genel Müdürü Paul Hudson geçen çarşamba günü Bloomberg ajansına yaptığı açıklamada, ABD’nin üretilebilecek koronavirüs aşısında önceliğe ve hükümetinin riskleri paylaşma konusunda yatırım yaptığı için ön siparişte de en büyük hakka sahip olacağını söylemesi Fransız yetkililerin sert eleştirilerine maruz kaldı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, şirketin başkanı Serge Weinberg’le hızlı bir şekilde temasa geçerek kendisini tepki gösterdi. Başbakan, Ekonomi Bakanı ve muhalefet de dahil çok sayıda politikacı da Twitter üzerinden açıklamalarda bulundu.
Fransa’da faaliyet gösteren Sanofi şirketi ülkede kayıtlı durumda. Araştırma yapmak üzere Fransa devletinden yıllık yaklaşık 130 milyon euro destek alıyor. Dünyanın en büyük şirketlerinden biri olarak sayılıyor. Paris Menkul Kıymetler Borsası’nda dördüncü büyük sermayeye sahip olan Sanofi, geçen ayın sonunda hissedarlarına ABD BlackRock emeklilik fonu için 200 milyon euro da dahil olmak üzere 4 milyar euro getiri sağladı. Aşı departmanı, şirkete yılda 5,7 milyar euro kazanç sağlıyor. Fransa’da yayın yapan “Ozin Novell” dergisi editörü olan ekonomi uzmanı Gayle Fleetor, öncelikle ‘etkili bir aşı üretmenin’ çok fazla para ve pazar elde etmek anlamına geldiğini vurguladı. Aralarında beş büyük ilaç şirketi olan İngiltere merkezli GlaxoSmithKline, ABD merkezli MSD, ABD merkezli Pfizer, Belçika merkezli Johnson- Johnson ve Fransa merkezli Sanofi de dahil dünyadaki 77 laboratuarın aşı bulmaya çalıştığını belirtmek gerekiyor. Bunlara İsviçre, Çin ve Kanada şirketleri ve aşı yarışını sahnede öne çıkma fırsatı olarak gören küçük işletmeler de dahil.
Sanofi, pazarın mantığına göre hareket edeceğini ve dolayısıyla önceliğin ABD’de olduğunu duyurdu. Zira şirkete ve aşı arayışına en büyük yatırım ABD’den geliyor. Uzmanlar arasında aşı olmaksızın Kovid-19’un üstesinden gelinemeyeceği hususunda bir fikir birliği mevcut. Ancak buna paralel olarak vaat edilen aşıyı ilk elden teslim almak için büyük güçler arasında bir savaş yaşanıyor. ABD yönetimi de ‘Başkan Donald Trump’ın ‘Önce Amerika’ sloganı ve aşı araştırmalarını finanse etmek için yaptığı finansal katkı göz önüne alındığında’ bu aşılara ilk ulaşacak olan taraf olma arzusunu gizlemiyor.
Ancak Kovid-19, ABD Başkanı’nın ikinci dönemi de kazanma şansını ortadan kaldırabilir. Trump’ın temel iddiası, ekonominin sağlığı, işsizliğin azalması, maaşların yükselmesi ve ABD’liler için yaşam standardının yükseltilmesiydi. Bununla birlikte insanların ve ABD ekonomisinin tanık olduğu insan ve maddi kayıplar son derece büyük. Eleştirmenlere göre salgın, Trump yönetimine felaket getirdi. Bu nedenle de Çin’e karşı savaşını, ihmal suçlamalarını, bilgi ve şeffaflık eksikliği iddialarını ve virüs hakkında ABD araştırmalarının çalındığı iddialarını ortaya attı. Trump, başkanlık yarışına aday olduğunda daha önce Çin’i ‘tarihteki en yaşlı hırsız’ olarak nitelemişti. Bu yüzden ABD’lilerin aşıya başkalarından önce ulaşması, Trump’ın seçim savaşında taahhüt ettiği bir ‘başarı’ olarak kabul edilecek.
Avrupalı yetkililer, ilk koronavirüs dalgasında Washington’ı ‘hastalığı engellemek amacıyla gerekli maskeleri sağlamak için’ korsanlık yapmakla suçlamakta tereddüt etmediler. Yetkililer ayrıca ABD’lilerin Çin havalimanlarında bulunduğunu ve Avrupalılara tahsis edilen maskelerin bedelini ödediğini söylediler. Aynı şekilde Avrupalılar, sağlık meselelerinde ‘egemenlikten yoksun’ olduklarının farkında. Öyle ki ilaç şirketleri, üretimlerini Çin ve Hindistan’a, yani emeğin ucuz olduğu pazarlara taşıdı. Bu salgının son olmayacağı ve bu nedenle geleceğe hazırlanılması gerektiği göz önüne alındığında uzmanlaşmış endüstrilerin Avrupa ülkelerinde konuşlandırılması için çağrılar yapılıyor.
Sanofi’den önce, geçen mart ayında Alman şirketi CureVac da benzer bir tecrübe yaşadı. ABD’li Bireyler Dairesi, söz konusu faaliyetinde ilerleme kaydettiğini ilan etmesinin ardından, açıklanmamış bir meblağ karşılığında şirkete yakınlaşmaya başladı. Şirket ayrıca yaz mevsimi itibariyle gerekli deneyleri yürütebileceklerini ve aşının gelecek sonbaharda, yani seçim sezonunda hazır olabileceğini duyurmuştu. Ancak Almanya hükümetinden hızlı bir tepki geldi. Şarku’l Avsat’tan edinilen bilgilere göre, Almanya Başbakanı Angela Merkel anlaşmayı kesin bir dille reddetti. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Alman asıllı Ursula von der Leyen de ABD planını hayal kırıklığına uğratır şekilde şirketi desteklemek, CureVac laboratuarlarını ve uzmanlarını Avrupa’da tutmak amacıyla 80 milyon euro harcama yaparak hatta dahil oldu.
Washington’ın ABD toprakları dışında bir kurtuluş araması, uzman şirketlerinin yarışa dahil olmadığı anlamına gelmiyor. Öyle ki Novavax şirketi, Norveç merkezli Sippy Group tarafından finanse edilen, 680 milyon dolarla silahlandırılarak salgınlarla savaşmak için bir tür uluslararası koalisyon olan ve Bill ve Melinda Gates ile iş birliği sağlanan sekiz büyük projeden biri üzerinde çalışıyor. Grup, umut vadeden projeleri seçiyor ve finanse ediyor. 130 gönüllüye aşı yapılmaya başladığını açıkladıktan sonra Novavax’ın borsadaki hisseleri yüzde 400 arttı. Seattle şehrindeki Moderna şirketi de aşı üretiminde ilerleme kaydederken mart ayının ortasından bu yana 45 gönüllü ile deneylerine başladı.
Şirketler ve ülkeler arasındaki rekabet sürüyor. Söz konusu taraflar ilk olarak kâr elde etmek, ikinci olarak da katılımlarını ve liderliklerini göstermek istiyorlar. Ancak daha iyimser tahminler, başarılı bir aşının birkaç aydan önce ışığı göremeyeceği yönünde. Çünkü yol son derece uzun ve sonuçlarını kontrol etmek de uzun bir zamana ihtiyaç duyuyor. Ancak uzun ya da kısa; tek yol aşı arayışı yolu olarak görünüyor.