Raziye ÇAKIR

“İnsan, insanın kurdudur” — bu söz, genellikle insanın doğasında var olan bencillik, egoizm ve şiddet gibi eğilimlere dikkat çeker. Hobbes’un felsefi bakış açısının özüdür. Ama bu ifadenin günümüz toplumundaki yansımasına bakarken, belki de daha derin ve farklı bir soruyu sormamız gerekiyor: Gerçekten bu doğamıza mı odaklanmalıyız, yoksa insanı insan yapan, onu toplum içinde bir arada tutan niteliklere mi?

İnsan, bir yanda vahşi ve içgüdüsel bir tür olabilir, ama diğer yanda da düşünsel kapasitesi, duygusal zekâsı ve yaratıcı gücüyle, kendisini sadece “hayatta kalma mücadelesi” ile sınırlı olmayan bir varlık olarak tanımlayabiliriz. O zaman, “İnsan, insanın kurdudur” ifadesine bir başka açıdan bakmak, ona daha geniş bir anlam yüklemek gerekebilir.

İnsan, Gerçekten “Kurt” Mudur?

Birçok insanın dünyadaki varlığı, elbette zorluklarla, mücadelelerle doludur. Bu mücadelenin çoğu, bireylerin kendi çıkarlarını savunma çabasıyla şekillenir. Modern toplumlar, insanların birbirine karşı bencilce davranmasının pek de “yabancı” olmadığını gösteriyor. Çoğu zaman iş dünyasında, siyasette veya sosyal hayatta “daha fazla” kazanma arzusu, başkalarının zararına bile olsa, insanları birbirine karşı birer rakip veya düşman yapabilir. Hobbes’un perspektifinden bakıldığında, insanın bu doğasında, başkalarının çıkarına zarar vermek, doğal ve kaçınılmaz bir eğilimdir.

Ancak, bu bakış açısına sıkı sıkıya bağlı kalmak, insan doğasının yalnızca karanlık yanlarına odaklanmak demek olur. İnsanlık, sadece bencillikten ibaret değildir. İnsan, düşündüğü kadar yaratıcı, empatik ve bağlayıcı bir varlık da olabilir. İnsan, toplumu inşa etmek, kültürler yaratmak, barışı savunmak ve sevdiklerine değer katmak için bir araya gelebilir. İnsanın bu yönü, “kurdu” ile değil, “kardeşliği” ile varlık bulur.

Kardeşlik ve Empati: İnsanlığın Kurtuluşu

Gerçekten de insanın kurt olabilme potansiyeli vardır; ancak aynı şekilde, insanlık tarihinde bu potansiyelin bir başka yüzü de sürekli var olmuştur: Empati ve dayanışma. İnsanlar, zor zamanlarda birbirlerinin yardımına koşmuş, açlık ve sefalet içinde dahi dayanışmanın gücünü keşfetmişlerdir. Bugün bile, dünya çapında milyonlarca insan, başkalarının hayatını iyileştirmek için çaba gösteriyor. Bazen bu çabalar küresel çapta etkiler yaratırken, bazen de küçük yerel topluluklarda önemli değişimlere yol açar. Kendi çıkarlarının peşinden gitmek yerine, diğerlerinin çıkarlarını gözetmek; bazen kendini başkalarıyla bir bütün olarak görmek, insanın en derin özelliklerinden biridir.

İnsan, toplumsal yapısının en temel taşlarında, “yardımlaşma” ve “birlikte var olma” gibi doğal ve içgüdüsel değerleri taşır. Düşünsenize, bir çocuğun gülüşü, bir yabancıya uzatılan yardım eli veya savaş sonrası bir toplumun yeniden inşa edilmesi — bu, insanın “kurt”tan çok daha fazlası olduğunu gösterir.

İnsanın Toplumsal Yansıması: Toplumda “Kurt”luk ve “İyi”lik

“İnsan, insanın kurdudur” sözü, aslında insana dair sadece karanlık bir perspektifi yansıtıyor olabilir. İnsan doğasında var olan bencillik, kendini başkalarından üstün görme isteği ve çatışmalar, evet, gerçekten gerçektir. Ancak aynı zamanda insan, sosyal bir varlık olarak toplum içinde olumlu, yapıcı, sevgi dolu, şefkatli bir varlık da olabilir. Bunun en belirgin örneklerinden biri, tarih boyunca ortaya çıkan toplumsal dayanışmalardır. İnsanlar, bazen en derin krizlerde, başkalarını savunma güdüsüyle hareket etmişlerdir. Bu, insana dair sadece karanlık değil, aynı zamanda iyiliksever bir yönün de olduğunu gösterir.

Toplumların yapısı, bireylerin başkalarına karşı bencilce hareket etmelerini önleyebilir. Hukuk, etik değerler, dinî inançlar ve kültürel normlar, insanlar arasındaki ilişkilere yön verir ve bir toplumda “kurt”luğu değil, “kardeşlik” ve adaleti teşvik eder. Eğer insanoğlu sadece “kurt” olarak kalacak olsaydı, toplumsal bağlar, yardımlaşma, işbirliği ve karşılıklı anlayış gibi değerler belki de hiç var olmazdı.

Sonuç: İnsan, “Kurt”tan Çok Daha Fazlasıdır

Bu yüzden, “İnsan, insanın kurdudur” ifadesine bakarken, sadece bireysel çıkarların egemen olduğu bir dünya tahayyül etmek dar bir bakış açısı olabilir. Elbette insanoğlu içsel bir çatışma yaşar, bazen bencillik ve çıkar peşinden gider, ancak insan aynı zamanda başkalarının mutluluğu, refahı ve huzuru için çaba sarf eden, adalet arayışında olan, toplumsal bağları güçlendiren bir varlıktır. İnsan, tarihsel olarak hem “kurt” olabilen hem de “kardeş” olabilen bir varlık olmuştur.

Sonuçta, insan, sadece kurt olmayı seçmek zorunda değildir. Aksine, toplumun ve insanın en yüksek potansiyeli, bir diğerine karşı merhamet ve şefkat göstermekte yatar. Hep birlikte barış içinde var olma kapasitesine sahip, yaratıcı ve sevgi dolu bir tür olarak insan, toplumsal yapısını ve ilişkilerini bu değerler üzerine inşa edebilir. Hem kurdu hem de kardeşi içinde barındıran insan, seçimini iyiye doğru yapmayı öğrenebilir.

Yazar