Mehmet ÇAKIR
Hayat, çoğu zaman fark etmediğimiz bir hızla akıp gider. Gençlikte zamanı sınırsız zannederiz, geleceğin sonsuz fırsatlarla dolu olduğunu düşünürüz. Ancak zaman, insanı kendi ritmine uymaya zorlar ve farkına varmadan bizi bir duraktan diğerine taşır. Hayatın her dönemi farklı bir perspektif sunar, her aşaması farklı sorumluluklar, hayaller ve gerçeklerle doludur. Peki, zamanın bu hızını ne kadar anlayabiliriz?
Gençlik: Hayallerin Gücü ve Geleceğin Işıltısı
Yirmili yaşlarda hayat, sonsuz bir macera gibi görünür. Hayallerin peşinde koşarken, enerjimiz ve özgüvenimiz zirvededir. Gece gündüz çalışır, yorulmaz, geleceği inşa etmek için planlar yaparız. Gençlikte, zamanın önemini kavrayamayız; çünkü önümde daha yıllar var, diye düşünürüz. Ancak bu yaşlar, aslında hayatın en saf ve en kritik dönemlerindendir.
Bu dönemde yaptığımız seçimler, hayatımızın temelini oluşturur. Ancak gençlik, çoğu zaman bu sorumluluğun farkına varmadan yaşanır. Zamanın değeri, gençliğin coşkusu içinde kaybolur. Ama geriye dönüp baktığınızda, yirmili yaşlarınızın sizin için bir başlangıç noktası olduğunu anlarsınız.
Otuzlar: Sorumluluk ve Zamanın Fark Edilişi
Otuzlu yaşlara geldiğinizde, zamanın hızla akıp gittiğini fark edersiniz. Artık sadece kendi hayallerinizle değil, başkalarının hayatlarıyla da ilgilenirsiniz. Belki bir aileniz vardır; belki çocuklarınız için çalışıyor, onlara bir gelecek sunmaya uğraşıyorsunuzdur.
Otuzlar, hem umutların hem de yorgunlukların iç içe geçtiği yıllardır. Hayatın zorluklarıyla yüzleşirken, başarılarınızdan keyif almayı öğrenirsiniz. Ancak bu dönemde hayat, size bir başka gerçekle daha tanıştırır: Anne-babanızın eskisi gibi genç olmadığını fark edersiniz. Onların sizin için genç kalmasını isterken, saçlarınızdaki ilk beyazlarla, onların zamanla yarışını daha net görürsünüz.
Kırklar: Yeni Bir Görev ve İkinci Bahar
Kırklı yaşlar, hayatın yeni bir sayfasıdır. Çocuklarınız büyümüş, kendi yollarını çizmeye başlamıştır. Onların başarılarını izlemek, size gurur verir; ama aynı zamanda yeni bir boşluk hissi yaratır. Artık sadece kendi hayatınızı değil, onların hayallerini de desteklemek gibi bir göreviniz vardır.
Bu yıllar, kendinizi yeniden keşfetme yıllarıdır. “Ben ne yaptım? Bundan sonra ne yapmak istiyorum?” soruları zihninizi daha çok meşgul etmeye başlar. Kırklar, geçmişle yüzleşmenin ve geleceği planlamanın tam ortasında bir dönemeçtir.
Elliler: Geçmişin İzleri ve Huzur Arayışı
Elli yaşına geldiğinizde, geriye dönüp bakma ihtiyacı hissedersiniz. Geçmişte verdiğiniz kararları, başardıklarınızı ve kaçırdığınız fırsatları düşünürsünüz. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini fark eder ve bazı şeylerin geri dönüşü olmadığını anlarsınız.
Çocuklarınız kendi hayatlarında yoğunken, sizin için en önemli şey, huzuru bulmaktır. Bu dönemde hayat, size her şeyin yavaşladığını gösterir. Ancak bu yavaşlık, aslında hayatın anlamını daha derin bir şekilde kavramanıza yardımcı olur.
Altmışlar: Sessiz Bir Bilgelik
Altmışlı yaşlar, bilgelik dönemidir. Artık hayatın hızını kontrol etmeye çalışmazsınız; onunla birlikte akmayı öğrenmişsinizdir. Torunlarınız, hayatınıza yeni bir anlam katar. Ancak bu dönemde, hayatın sınırlılığını daha çok hissedersiniz. Sevdiklerinizle geçen her an daha kıymetli hale gelir.
Hayatın bu döneminde, sadece sevilmek ve hatırlanmak istersiniz. Çünkü artık anılar, sizin en değerli hazinenizdir. Bu yıllar, geçmişte başardıklarınızın meyvelerini toplama ve sevdiklerinizle birlikte huzurlu bir yaşam sürme yıllarıdır.
Seksenler ve Ötesi: Sessizlik ve Sükûnet
Seksenli yaşlarda, hayatın anlamı tamamen farklı bir boyut kazanır. Zaman, artık daha yavaş akıyormuş gibi gelir. Çocuklarınızın bile saçları ağarmıştır; onların da kendi hayat koşuşturmacaları vardır. Hayatınızın bu noktasında, hayallerin yerini huzur arayışı alır.
Gökyüzüne daha sık bakar, anılarınızla baş başa kalırsınız. Bir tatlı söz, torunlarınızın bir gülüşü ya da bir dost sohbeti, size en büyük mutluluğu verir. Hayatın asıl anlamını, bu yaşlarda kavrarsınız: Sevgi, zamanın ötesinde bir güçtür.
Zamanın Öğrettiği Ders
Hayat, her dönemiyle farklı bir hikâye anlatır. Gençlikte hayallerin peşinden koşarız, orta yaşta sorumluluklarla mücadele ederiz, yaşlılıkta ise anılarla barışmaya çalışırız. Zaman, her şeyin ilacı değildir; ama insana acılarla, kayıplarla ve mutluluklarla nasıl başa çıkacağını öğretir.
Aslında hayatın anlamı, her yaşta sevgiyi yaşayabilmek ve sevdiklerinizin kalbinde bir iz bırakabilmektir. Çünkü zaman, sadece geçen bir kavram değil; aynı zamanda sevgiyle dolu anılarımızın koruyucusudur. Ve biz, hayatımız boyunca sevgiyle büyüttüğümüz her şeyde sonsuz bir iz bırakırız.
Hayat hızla geçer; ama sevgiyle yaşanan anlar, sonsuzluğa uzanır. Bu nedenle, her yaşı dolu dolu yaşamak ve her dönemde sevginin ışığını yakalamak, hayatın bize verdiği en büyük armağandır.
______________________________________________________
Zamanın Sessiz Öğüdü
Zaman, bir sessiz öğretmen gibi,
Ne bir söz eder, ne bir işaret verir.
Akar durur, ne geri bakar ne ileri,
Herkese aynı, neyi hak edersen o gelir.
Ne zengin onun dostu, ne fakir düşmanı,
Ne güçlü onu yavaşlatır, ne zayıf durdurur anı.
Kibirli kral da onunla eğilir,
Sessiz köylü de onunla büyür, küçülür.
Zaman, tarafsız bir aynadır aslında,
Kim ne ekerse, onu biçer sonunda.
Bir ömür tüketirsin, bazen boşa,
Bazen bir gülümseme ekersin sonsuza.
Halklar arasında bir köprü gibidir,
Ne dil sorar ne ırk, sadece akıp gider.
Kimi fırsatını görür, anlamla doldurur,
Kimi avuçlarından kayarken ne olduğunu anlar.
O, ne hızlı ne yavaş, kendi ritmiyle,
Bir su gibi akar taşın, toprağın içinden.
Kimi suya değer, avuç avuç içer,
Kimi uzaktan izler, ne geçtiğini bilmeden.
Zaman, sadece gider, durmaz asla,
Seninle bir yarışta değil, kendi yolunda.
Ama onun sırrı şu: Eğer sen farkına varırsan,
O bir düşman değil, en büyük dostun olur zaman.
Hayat bir yol, zaman yoldaşın,
Ne ona hükmedebilirsin, ne ondan kaçarsın.
Ama her adımda öğrenirsin onun dersini,
Her an kıymetlidir, kaçırma nefesini.