25 Temmuz 1975
Türkiye, Amerikan üslerine el koydu.
Kıbrıs Rumlarının Yunanistan’ın da desteği ile yıllardır Türklere karşı saldırıları dayanılmaz hal alması üzerine, 1960 Garanti Antlaşması hükümleri kapsamında Garantör Devlet sıfatı ile Türkiye Cumhuriyeti hükumetinin kararıyla 20 Temmuz-18 Ağustos 1974 tarihleri arasında yapılan Kıbrıs Barış Harekâtına karşılık, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Türkiye’ye silah ve kredi ambargosu koymuştur.
Amerikan Kongresi’nin Türkiye’ye silah satışını ve askeri kredileri durdurma kararı alması üzerine; 9 Şubat 1975’te dönemin Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti bir açıklama yaparak, ABD’nin tutumunu hasmane olarak nitelendirmiştir. ABD’nin hasmane tutumunu devam ettirmesinden dolayı Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti, 25 Temmuz 1975’te Bakanlar Kurulu kararı ile 3 Temmuz 1969 tarihli Türkiye-ABD Ortak Savunma ve İşbirliği Anlaşmasını feshetmiş ve söz konusu karar ile İncirlik ortak savunma tesisinin NATO görevi saklı kalmak kaydıyla, ABD’nin Türkiye’deki 20’den fazla ortak savunma tesislerinin faaliyetleri, 26 Temmuz 1975 tarihinden itibaren durdurularak Türk Silahlı Kuvvetlerinin denetimine alınmıştır.
Türkiye’nin karşı yaptırım ve denetim kararları karşısında geri adım atmak zorunda kalan ABD, Türkiye ile 26 Mart 1976′da üslerle ilgili yeni bir Savunma ve İşbirliği Anlaşması imzalamak zorunda kalmıştır. Askeri üsleri yeniden açmayı ambargonun kaldırılması şartına bağlayan Türkiye’nin direnmesi üzerine dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’ın da çabalarıyla 26 Eylül 1978′de ABD, ambargoları tamamen kaldırılmıştır.
Ancak Türkiye, İncirlik Üssü’nü hariç tutarak ABD’nin Türkiye’deki üsleri kullanmasına kontrollü olarak izin vermiş ve ABD’ye uyguladığı ambargosunu sürdürmüştür. Türkiye, İncirlik Üssü’nü de kapsayacak şekilde ABD ambargosunu tâ ki 11 Aralık 1980 tarihinde kaldırmıştır.
1990’lı yıllarda Doğu Bloğu’nun dağılması ve Batı için Rus tehdidinin kalkması ile NATO ve ABD’nin; eskisi kadar ihtiyaçlarının kalmadığı düşüncesi ile Türkiye’ye karşı tutumlarında değişikliğe gidildiği görülmüştür; çünkü ilerleyen süreçte Türkiye’nin, yavaş yavaş ötelenmeye başlandığı bir süreç bariz bir şekilde yaşanmıştır.
Türkiye, terörle mücadelelerinde, Arap Baharı olaylarında, stratejik dış politikalarında hem yalnız bırakılmış hem de ABD ve NATO üyeleri tarafından dizayn edilen aleyhine yeni oluşum ve ittifaklarla karşı karşıya kalmıştır.
Sonuç olarak;
Türkiye’nin 1975 tarihinde ABD üslerine el koyması ve ABD ile Ortak Savunma ve İşbirliği Anlaşmasını feshetmesinin yıl dönümü vesilesiyle, Türkiye karar alıcı mekanizmaları Türk Milleti’nin hafızasını diri tutmalı, neleri yapabildiğini, neleri yapabileceğini iç ve dış kamuoyuna bu gibi vesilelerle hatırlatmalıdır.
Uzun bir süredir türlü bahanelerle Türkiye’ye karşı çeşitli ambargolar uygulayan ABD’nin dost ve müttefik olmadığı açıkça ortaya çıkmıştır. 5 Haziran 1964 tarihindeki “Johnson Mektubu” ile başlayan, 1975 Ambargosu ile devam eden süreçten itibaren her vesilede Türkiye aleyhine tutumlar sergileyen ABD karşısında Türkiye karar alıcı mekanizmaları, Türk dış politikalarını yeni bir konseptle dizayn etmelidir. Hatta (şimdilik) NATO’dan ayrılmadan NATO ülkeleri ile de dış politikalarını da gözen geçirmelidir.
Zira PKK ve FETÖ başta olmak üzere yıllardır Türkiye aleyhine neredeyse her türlü oluşumu/örgütü destekleyen NATO üyesi ülkeler ile gerek ikili gerekse toplu yeni antlaşmalar ile bu hususu kesin olarak çözüme kavuşturulmalı, dost ve müttefikliğin gerekleri bu ülkelerden sert çizgilerle talep edilmeli ve sıkı bir şekilde takip edilmelidir.
Son söz olarak;
Türkiye ve Türk Devletleri Teşkilatı üye ülkelerinin; siyasi, kültürel, ekonomik ve askeri işbirliği ilişkilerini; ayakları yere basarak ama zaman kaybetmeden sağlamaları halinde dizayn süreci devam etmekte olan yeni dünya sisteminde konumlarını daha hızlı ve kararlı olarak belirleyebileceklerdir. Türkiye ve Türk Devletlerinin imkân ve kabiliyetleri fazlasıyla vardır.
:
İsmail CİNGÖZ; Uluslararası Siyaset Uzmanı/M.A. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi. TDPB Basın Kulübü Başkanı. cingozismail01@gmail.com