Galata kulesi ve Kız Kulesi birbirine âşıktır. Aradan geçen boğaz bu aşkı imkansız hale getirir. Bir gün Hezarfen Ahmet Çelebi Galata Kulesine tırmanır. Amacı Avrupa yakasından Anadolu yakasına uçmaktır. Galata Kulesinin ısrarlarına dayanamamış ve Galata’nın yüzyıllardır biriktirdiği mektupları da yanına alır.
Mektupları Salacak sahiline yaklaşırken Kız Kulesine bırakır. Mektuplar rüzgara kapılır ve dalgalarla mektuplar Kız Kulesine ulaşır. Kız kulesi aşkının karşılıksız olmadığını anlar ve daha da güzelleşir. Böylelikle Galata Kulesi de Kız Kulesinin ona aşık olduğunu anlar. Karşılıklı bakışarak ama kavuşamayarak İstanbul’un en güzel manzarasını oluştururlar ve bu aşkları yüzyıllara meydan okur. Bu sebeptendir Galata Kulesi aşıkları birleştirir.
Bir kadın ve bir erkek ilk defa Galata Kulesine beraber çıkarlarsa mutlaka evlenirlermiş. Fakat kuleye çıkacak çiftlerin kaderinde kavuşamamak varsa Galata Kulesi kuleye çıkmalarına bir şekilde engel olurmuş. Eğer çiftlerden biri daha önce çıktıysa bu tılsım bozulurmuş.
Galata Kulesinin Özellikleri
528 yılından beri İstanbul’u süsleyen Galata Kulesi dünyanın en eski kulelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Kule yerden çatının en uç kısmına kadar 69.90 metre yüksekliğe sahip. Yapılan statik hesaplamalara göre kulenin ağırlığının 100.000 ton olduğu tahmin edilmektedir. Kulenin zemininde yapılan araştırmalarda kafatası ve insan kemiklerinin bulunması kulenin altında bir zamanlar zindan olduğu görüşünü güçlendirmektedir.
Galata Kulesi Tarihi
Bizans İmparatoru Anastasius tarafından Fener Kulesi olarak 528 yılında inşa ettirilmiştir. Kule 1204 yılındaki 4.Haçlı Seferi sırasında bir hayli zarar görmüş olup yıkılmıştır. 1348 yılında Cenevizliler surlar ile birlikte kuleyi de onarmıştır.
Galata Kulesini yığma taşlardan yeniden oluşturarak adını İsa Kulesi koymuşlardır. 1445 – 1446 yıllarında kule yükseltilmiş, Osmanlı hakimiyetine geçtikten sonra her yüzyılda bir yenilenmiştir. İlk önce fener kulesi olarak inşa edilen Galata Kulesi birçok farklı şekillerde kullanılmıştır. 16.yüzyılda Kasımpaşa tersanelerinde çalıştırılan savaş esirlerinin barınağı, Sultan III. Murat döneminde rasathane ve 1717 yılından itibaren yangın kulesi olarak kullanılmıştır.
III. Selim döneminde çıkan bir yangın sonucunda kulenin büyük bir bölümü zarar görmüş ardından onarılan kule 1831 yılında başka bir yangında yine hasar görerek onarılmıştır. 1875 yılında çıkan ir fırtınada kulenin külahı devrilmiş ve 1967’de tamamlanan onarım ile kule bugünkü görünümüne ulaşarak günümüze kadar gelmiştir.
Hezarfen Ahmet Çelebi Olayı
Rivayete göre Hezarfen Ahmet Çelebi kollarına tahta kanatlar takarak ilk uçuş deneyimini gerçekleştirmiştir. Hem de bunu İstanbul’un Avrupa yakasından Anadolu yakasına geçiş yaparak yapmıştır. Kendini Galata Kulesinin üzerinden bırakan Hazerfen Çelebi lodostan faydalanarak İstanbul Boğazı’nı aşmış ve Üsküdar Doğancılar semtine iniş yapmıştır. Bu olaydan sonra Murad Han, Hezarfen Çelebiye bir kese altın vererek ‘’Bu adam pek korkulacak bir ademdir’’ diyerek Hezarfen Çelebi’yi Cezayir’e sürmüştür. Hezarfen Çelebi Cezayir’de merhum olmuştur.