Bir sanat eserini değerlendirirken öncelikle eser sahibini yakından tanımakta yarar vardır. Çünkü her eser, onu üreten kişinin hayatından, yaşadıklarından, içinde bulunduğu sosyal çevreden, eğitiminden, okuduklarından, kültüründen, duygu ve düşünce dünyasından izler taşır. Her eser, yazarının dünyasından bir kesittir. “Düşünce Gücü” isimli şiir kitabını değerlendirmeye başlamadan önce, Namık Özer Erdoğan’ı tanıtmaya çalışalım.
Değerli eğitimci, yönetici, şair, yazar ve çevirmen Namık Özer Erdoğan kırk beş yıllık yakın bir dostumdur. Kendisini 1975 yılında Denizli Lisesi’nden İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü’ne Müdür yardımcısı olarak atandığımda tanıdım. O da aynı okulda Müdür Başyardımcısı olarak görev yapıyordu. Mevzuata hakim, çok çalışkan, cesur ve kararlı bir eğitim yöneticisiydi. Aynı zamanda branşında yetkin bir eğitimciydi. Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümünü bitirdikten sonra Fransa’da Poitiers Üniversitesinde Fransızca Öğretmenliği alanında eğitim almıştı.
Okulumuzun başında deneyimli ve başarılı bir yönetici olan Yüksel Turhal isminde bir müdürümüz vardı. Yönetici kadromuz da çok değerli genç ve idealist arkadaşlardan oluşuyordu.. O yıllar, ülkede sol-sağ kavgası diye isimlendirilen anarşinin en yoğun yaşandığı, her gün beşer onar vatandaşın öldürüldüğü yıllardı. Eğitim Enstitüleri anarşik olayların en çok yaşandığı eğitim kurumlarıydı. Bunlar içinde bizim okul da en önde geliyordu. Namık Özer Erdoğan saat sekizden saat yirmi dörde kadar devam eden mesaisinden sonra evine gider, gece de Milliyet Yayınlarına Fransızca hikaye ve roman tercümeleri yapardı. Yayımlanmış beş çevirisi bulunmaktadır.
Her gün boykotlarla sağlıklı eğitimin yapılamadığı okulda bir yıl gibi kısa bir sürede sağlıklı bir eğitim ortamına geçilmesinde Erdoğan’ın büyük rolü vardır. Yüksel Turhal, 1976 yazında kendi isteğiyle müdürlükten ayrılınca, Erdoğan müdür, ben de müdür başyardımcısı oldum. Binlerce öğrencinin yetişmesinde büyük emeği olan Erdoğan, 1978 yılından sonra o günün siyasi şartları sebebiyle çok sevdiği mesleğinden ayrılarak özel sektörde görev aldı. Sırasıyla Oyak Renault T.A.Ş.’nde çevirmen, Deniz Nakliyatı T.A.Ş.’nde Eğitim Daire Başkanı, Birleşmiş Milletler İstanbul Ulaştırma Eğitim Merkezi Müdürü, Birleşmiş Milletler Cenevre Avrupa Ekonomik Komisyonu İç Ulaşım Komitesi T.C. Ulaştırma Bakanlığı Delegesi olarak görev yaptı. Fransızca dışında İngilizce ve Arapça da bilen Erdoğan, Birleşmiş Milletlere sunulan İngilizce Karayolu, Denizyolu, Demiryolu ve İç Su Yolu Eğitim Programlarını hazırladı.
Namık Özer Erdoğan’ın, bu renkli ve yoğun çalışma hayatı dışında bir de zengin bir sanat hayatı vardır. Türk musikisinin tambur, ud ve kanun gibi önemli enstrümanlarını çalması ve musiki eserlerini icra etmesinin yanı sıra şiirle de uğraşmaktadır. Uzun yıllardır yazmakta olduğu şiirlerinin bir bölümünü 2020 yılında “Düşünce Gücü” adıyla yayımladı. İrfan Yayıncılık tarafından yayımlanan 272 sayfalık bu kitapta Erdoğan’ın 7 bölümde 226 şiiri yer alıyor.
On yaşından beri şiirle uğraşan, şiir ve nesir türlerinde kitapları bulunan ve yüksek öğretimi ile lisansüstü eğitimini Türk Dili ve Edebiyatı üzerine yapmış biri olarak değerli dostum Namık Özer Erdoğan’ın “Düşünce Gücü” isimli şiir kitabını büyük bir dikkatle ve zevkle okudum. Şiirlerini bir dost gözüyle değil, bir edebiyat eleştirmeni gözüyle objektif olarak değerlendirdim.
Erdoğan’ın şiirlerini genel olarak değerlendirdiğimizde, entelektüel birikiminin ve geniş vizyonunun şiirlerine tamamen yansıdığını görüyoruz. Dil alanındaki engin kültürü ve zengin kelime dağarcığı, şiirlerine ayrı bir ruh ve zenginlik kazandırmış. Erdoğan’ın çok engin ve özgün bir duygu, düşünce ve hayal dünyasına sahip olduğunu bütün şiirlerinde görmek mümkün. Ayrıca Erdoğan’ın Türk tarihine ve kültürüne, İslâm imanına ve ahlâkına, millî ve ahlakî değerlere bağlılığı ile vatan ve millet sevgisinin, bütün şiirlerinin ruhunun oluşmasına büyük katkı sağladığını söyleyebiliriz.
Erdoğan, şiirlerinde sade, açık ve yalın bir Türkçe kullanmış. Fakat şiirlerinin konusuna göre alan terminolojisinden de yararlandığı görülüyor. Şair, dini ve tasavvufi konularda ise, İslâmî ve tasavvufî terim ve kavramlar ile Kur’an-ı Kerim’deki sure ve ayetlerden, Peygamberimizin hadislerinden faydalanmış. Bunları dipnotları halinde belirtmiş. Bilimsel ve teknolojik konular ile denizcilik konularında yazdığı şiirlerde de bunu açıkça görüyoruz. Şiirlerinde yer yer mahalli söyleyişler, folklorik kavramlar, tekerlemeler ve atasözleri de yer almaktadır. Erdoğan, eğitimciliğinden gelen bir hassasiyetle okuyucunun anlamını bilemeyeceğini düşündüğü kelime ve kavramların anlamlarını şiirlerinin altında açıklamış. Orijinal hayallerini ve düşüncelerini yeni bir söyleyişle ortaya koymuş. Zengin kelime dünyasının renklendirdiği şiirlerini, akıcı, samimi, yer yer coşkun bir üslupla yazmıştır.
Erdoğan şiirlerini, Halk Şiiri tarzında yazmış. Bazı şiirlerinde (Âşık Caferoğlu) mahlasını kullanması da, Halk şiiri geleneğine atıfta bulunmak içindir. Çünkü Halk şairlerinin tamamı isim yerine mahlas kullanmış ve bunu da şiirlerinin son dörtlüğünde kullanmışlardır. Fakat Erdoğan, tekniği, dili, söyleyişi, konuları ve temaları ile bu şiir tarzında özgün olmayı başarmış bir şair. Zaten herkesin aynı konuyu, aynı şekilde ifade etmesi mümkün değildir. Edebi eserlerin orijinal ve güzel tarafı da, birbirinden farklı olmalarındadır.
Halk şiiri, İslâm Öncesi Türk Şiirinin devamıdır. İslâmın Türklerce toplu olarak kabul edildiği 10. yüzyıldan sonra saray ve medrese çevresinde yetişen okumuş kesim, edebiyat dili olarak Farsçayı, ilim dili olarak Arapçayı kullanmış, Türkçeyi ise ihmal etmiştir. Halk kesimi ise Orta Asya’dan getirdiği dilini, edebiyatını ve kültürünü Halk Edebiyatı ürünlerinde yaşatmıştır. Türk milleti, duygusal yönü ağır basan, şairliğe yatkın bir millettir. Bu yüzden duygu ve düşüncelerini nesirden çok şiirle dile getirmişlerdir. Fakat yazmayı pek sevmedikleri için, Halk şiirimizin ürünlerinin hemen hemen tamamı, nesilden nesile sözlü edebiyat yoluyla taşınmıştır. Güzel Türkçemiz de varlığını, Halk Edebiyatı sayesinde bugünlere taşımıştır.
Erdoğan şiirlerinde, Halk şiirinin hem Âşık Edebiyatı hem de Dinî-Tasavvufî Halk Şiirinin örneklerine yer vermiş, Anonim Halk şiirinin imkanlarından da yararlanmış. Meselâ birkaç maniyi bir şiir bünyesinde toplamış. Halk şiirinin “Koşma, Semai ve Destan” gibi nazım türlerini kullanılmış. Koşma tarzının konularına göre “Güzelleme, Koçaklama ve Taşlama” gibi çeşitlerinin hepsinin de örnekleri verilmiş. Kitapta “İlâhî ve Şathiyye” tarzında yazılmış dini-tasavvufi şiirler de bulunmaktadır. Kitabın sonundaki “İki Âşık” isimli bölümde şair, Halk şiirinin “Atışma” tarzını da denemiştir. Şair bazı şiirlerinde, Halk şiirinin bilinen türleri dışında da şiirler yazmayı denemiştir. Şiirlerini genellikle dörtlükler halinde yazmış olmakla birlikte az sayıda da olsa beşli, altılı birimlerle yazılan şiirleri de bulunmaktadır. Dörtlükler halinde yazılan şiirlerde, kafiye düzeni yönünden hem Halk şiiri tarzına uyulduğu, hem de bu tarzın dışına çıkılarak özgün düzenler kullanıldığı görülmektedir. Hatta az sayıda da olsa Divan Şiirinin “Mesnevi” tarzında beyitler halinde, fakat hece ölçüsüyle yazılan şiirleri de vardır.
Erdoğan şiirlerinin bütününde, hece ölçüsünü kullanmıştır. Hece ölçüsünün çoğunlukla (6+5) veya (4+4+3) 11’li kalıbını kullanmıştır. Bunun yanı sıra 7’li, 8’li ve 14’lü kalıplarını kullandığı da görülmektedir. Erdoğan’ın şiirlerinde kafiye bulma sıkıntısı çektiği görülmüyor. Şiirlerinde yarım, tam ve cinaslı kafiye ve rediflerle zengin bir ahenk sağlanmış. “Yağma Oyunu” başlıklı şiirinde Erdoğan denenmemiş bir uygulama yapmış, şiirin bütününde harfiyle başlayan kelimeler kullanmış. Bu da şiire ayrı bir özellik ve akıcılık kazandırmış.
Erdoğan’ın her konuda ve temada şiir yazdığı görülüyor. Kullandığı başlıca temalar; insan ruhunun değişik tezahürleri olan ümit, özlem, üzüntü, ölüm, inanç, akıl, bilim, adalet, beşeri ve ilahi aşk, tabiat-anne-eş-evlât-vatan-bayrak ve Türk Dünyası sevgisidir. Kitabın ilk bölümü olan “Hoşgörü”de; “insanın varlığı, iç dünyası, nefsi ile mücadelesi, insanı yücelten değerler ve davranışlar, Allah’ın nasıl anlaşılması gerektiği, Allah ve Peygamber sevgisi, Kur’an’ın akla ve bilime göre yorumlanması, metafizik duygu ve düşünceler üzerinde durulmuş.
Erdoğan’a göre, kurtuluşa çıkan yol, her şeyi aklın ve bilimin rehberliğinde sorgulamaktan geçer. İlâhi kitabımız Kur’an’a göre de kurtuluşun çaresi, “Benim Yerim Neresi” başlıklı şiirde dediği gibi, nefsin sorgulanmasından geçer: “Yüce Kitaba göre kurtuluşun çaresi / Ayetlerle belirli geldi artık sırası / Nefislere sormalı: Benim yerim neresi? Dualar niyazlarla cennette köşk olmuyor”. Şair, “Aşk Ötesi” başlıklı şiirinde ise, aşk dışında insanın maddi varlığının bütün izlerinin en sonunda silinip gittiğini şu soru ile dile getiriyor: “Aşk ötesi her şey toprak değil mi?”.
Din bezirgânlarına karşı olan şair, “Deli Gömleği” başlıklı şiirinde “Dinden geçinen o dinci veliyi / Görün sanki diriltecek ölüyü” diyerek onlarla alay ediyor. Şiirlerinde yakın tarihin olayları, özellikle Irak ve Suriye gerçeği üzerinden İslâm dünyasının bugünkü içler acısı halini irdeliyor. “Haçlı kokan” emperyalist Batı’nın İslâm dünyasını birbirine düşürdüğünü, soykırım uyguladığını ve sömürdüğünü anlatıyor. “Gönüllüler” başlıklı şiirinde: “Vicdanlar kurudu lanet mi yağdı/ Harbin cehennemi çok can yakıyor / İslâm âlemine nazar mı değdi? / Masum gözyaşları kanlı akıyor / Tarih şahittir riyasız olanlar / Akılla bilimi rehber kılanlar / Hak davasına gönüllü olanlar / Girdiği davadan şanlı çıkıyor” diyerek bu dünyada akıl ve bilimi rehber edinenlerin başarılı olacağını belirtiyor.
Erdoğan’ın şiirlerinin önemli bir kısmı “isyan” şiirleridir. Şiirlerinde kula kulluk etmeye, dik durmamaya, okumamaya, düşünmemeye, vefasızlığa, boş durmaya, çalışmamaya, yolsuzlukla devlet malının yağmalanmasına, çekilen sıkıntıları kadere yüklemeye isyan eder. “Beytülmalden çalanın günahı silinmiyor” diyen Erdoğan, dinin emirlerini anlamadan şeklen müslüman olanlara da “Sarık takke cübbeyle Müslüman olunmuyor” diyerek tepkisini ortaya konuyor. “Uyarıcı Çağrılar” başlıklı şiirinde ise insan karakteri konusundaki tercihini şöyle ortaya koyuyor: “İsyanın kadar hürsün kula kul olup yanma / Sesini duymalılar suskun durana kanma”.
“Âşık Dedikleri” başlıklı bölümde “sevgi, sevda, aşk, âşık, maşuk, aile, kaybettiği eşe duyulan özlem, vatan ve Türkçe sevgisi, gurbet” temalarını işliyor. Bölümün ilk şiiri “Ey Gönül”de “Seven kalplerin tümü umut yetişen tarla” diyen şair, âşıkların halini “Âşıklar Yana Yana” başlıklı şiirinde şöyle anlatıyor: “Uyku tutmaz gözleri bitmez uzun geceler / Ruhunun cezbesinden bedenin hebasından”. “Son yazı yaşasam da ilk yazın düşündeyim” diyerek ileri yaşına rağmen gençlik heyecanlarını yaşattığını ortaya koyan şair, “Sevgi Üzerine” başlıklı şiirde “Nerde bir parıltı görsem koşarım / Sevginin selini bulurum diye” diyerek bu konudaki coşkuyu belirtiyor.
“Yeni Gün Yeni Hayat” başlıklı bölümdeki şiirlerde “yurt içinde ve yurt dışında karşı karşıya bulunduğumuz siyasi, sosyal ve kültürel meseleler, küresel güçlerin çevremizde oynadığı kanlı oyunlar ve Türkiye’yi tehdit eden planları, Türk Dünyası’nda yaşanan sıkıntılar ve soydaşlarımıza yapılan baskılar” dile getirilmiştir. “Cumhuriyet Aşkımız” başlıklı bölümde “23 Nisan, 29 Ekim ve 10 Kasım” gibi milli günlerin anlamı ve önemi üzerinde duruluyor. “Atalardan” başlıklı bölümde ise bazı atasözlerimizi açıklayan şiirlere yer verilmiş.
Sonuç olarak, değerli dostum Namık Özer Erdoğan’ı bu ilk şiir kitabında oldukça başarılı bulduğumu söylemeliyim. Klasik Halk Şiiri tarzında yazmasına rağmen, özgün bir içerikle yazmayı, 21. yüzyıl Halk Şiiri temsilcisi olmayı başardı. “Düşünce Gücü” isimli kitabında yer alan şiirlerini, yakın bir gelecekte Erdoğan’ın yeni şiir kitapları, daha değişik ve gelişmiş şiirleri ile buluşacağımızın habercisi olarak gördüm. Erdoğan’ı bu başarısından dolayı yürekten kutluyorum ve edebiyat vadisinde çıktığı yolculuğun başarılarla devam etmesini diliyorum.