Son günlerde Çin ile Suudi Arabistan arasında yaşanan yakınlaşmalar dikkat çekerken, bu süreci yakından takip eden ülkelerin başında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İran’ın geldiği muhakkaktır.
Zira ABD, Çin’in önlenemez bir yükselişle sürdürdüğü uluslararası hamlelerini kendi çıkarları açısından küresel bir tehdit olarak görmektedir. İran ise başta ekonomik olmak üzere yoğun ilişkiler içerisinde olduğu Çin’in, Şii Hilali stratejik konsepti ile inşa ettiği bölgesel hamlelerine karşı en büyük rakip olarak gördüğü Suudi Arabistan ile ilişkilerini stratejik ortaklık seviyelerine ulaşacak kadar yükseltmesinden rahatsızlık duymaktadır. Ancak Suudi Arabistan’ı Çin’e yakınlaştıran süreç incelendiğinde, son zamanlarda ABD ile Suudi Arabistan arasında yaşanan gerginliklerin sebep olduğu anlaşılmaktadır.
5 Ekim 2022 tarihinde Avusturya’nın başkenti Viyana’da bir araya gelen OPEC+ Grubu Enerji ve Petrol Bakanları, OPEC+ ülkeleri tarafından günlük 43 milyon varil olan petrol üretiminin, Kasım 2022 itibariyle 2 milyon varil azaltma kararı alınmasını[1] sert bir şekilde eleştirmiştir. ABD bu kararın siyasi ve Ukrayna-Rusya savaşında Rusya’ya destek anlamına geldiği yorumları ile eleştirmiştir. Dolayısı ile dünya petrol rezervinin %80,4’üne sahip OPEC+ ülkeleri içerisinde %24,4 rezerv ile Venezuela en büyük ortak olsa da %21,5 ile ikinci sırada yer alan Suudi Arabistan’ı[2] grup içerisinde daha etkin olarak gören ABD yönetiminin eleştirilerindeki en büyük payı da Suudi Arabistan’a olmuştur.
Uluslararası basın kuruluşları tarafından servis edilen haberlerde yer aldığı şekli ile; Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby tarafından 11 Ekim 2022 günü yapılan açıklama ile ABD Başkanı Joe Biden’ın, Suudi Arabistan ile ilişkileri yeniden gözden geçirdiğini duyurması üzerine, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Farhan, ülkesinin ABD ile stratejik ilişkilere sahip olduğunu ve ham petrol üretiminde azaltmaya giden OPEC+ kararlarının ekonomik sebeplerle alındığını beyan etmiştir.
***
24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaş ile dünya enerji piyasasında yaşanan dalgalanmalar, petrol ve doğalgaz üreticisi ülkelere olan ilgi ve dikkatlerin yoğunlaşmasını da beraberinde getirmiştir. Zira dünyanın en büyük doğal gaz rezervlerine sahip, en büyük doğal gaz üreticisi ve en büyük ikinci petrol üreticisi Rusya’ya karşı ABD merkezli olarak uygulamaya konulan yaptırımlar, küresel ölçekte enerji arzında bir kıtlığa yol açmıştır.
Rusya merkezli enerji krizi, dikkatlerin Suudi Arabistan’a yönelmesine sebep olmuştur; çünkü 1979 İran Devrimi, 1980-1988 dönemi İran-Irak savaşı ve 1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgali örneklerinde olduğu gibi yaşanan çeşitli enerji krizi süreçlerinde küresel enerji piyasasının “denge sağlayıcısı” (swing producer) olarak görülen Suudi Arabistan’ın devreye girmesiyle krizler tolere edilmeye çalışılmıştır. Ancak Suudi Arabistan’ın yarım asrı bulan denge politikasını 2020 yılı itibariyle terk etmesiyle birlikte küresel ölçekte enerji fiyatlarında sert dalgalanmalara sebep olduğu görülmektedir[3]; çünkü ABD ciddi oranlarda petrol ithalatçısı bir ülkedir.
Tükettiği toplan enerjisinin %42’sini petrolden sağlayan ABD’nin bir günlük petrol ihtiyacı yaklaşık olarak 20-21 milyon varile yani yaklaşık 3,18 milyar litreye tekâmül etmektedir ve bu durum dünyadaki petrol arzının yaklaşık ¼’üne denk gelmektedir. ABD petrol üreticisi bir ülke olsa da ihtiyacının %40’ını kendi üretiminden, %60’ını ithal etmektedir[4]. 2018 yılı verileri incelendiğinde ABD’nin 90 değişik ülkeden petrol ve türevlerini ithal ettiği görülmektedir.
ABD son 10 yıl içerisinde kendi petrol üretimini arttırma, OPEC ve Körfez ülkelerinden petrol ithalatında azaltma politikalarını hayata geçirse de enerji açığını kapatabilmek için Kanada ve Güney Amerika ülkelerine yöneldiği[5] de hatırda tutulmalıdır.
Dolayısı ile enerji fiyatlarının istikrarı konusunda son derece hassas olan ABD’de enerji kaynaklı yaşanan istikrarsızlığın 2020 Başkanlık seçimlerine de yansıdığı görülmektedir. Bu arada yaklaşan ABD ara seçimlerini de etkileyeceği beklenen enerji fiyatlarındaki dalgalanmaların[6] sorumlusu olarak hedefe konulan Suudi Arabistan’a karşı ABD Başkanı Biden, petrol üretiminin azaltılmasının “sonuçları” olacağı beyanıyla tehditkâr tutumu karşısında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın kuzeni Prens Saud Al Shaalan’ın “Batı’ya cevabım: Bu ülkenin ve krallığın varlığına meydan okuyan herkes, hepimiz cihadın ürünleriyiz. Bu mesajım, bizi tehdit edebileceğini düşünen herkese” sözleri[7] gerginliğin hangi boyutlara ulaştığını göstermesi açısından önemlidir.
OPEC+ kararı doğrultusunda petrol fiyatlarında indirime gidildiği gerekçesiyle ABD’nin Suudi Arabistan’ı hedef alan açıklamalarının yaşandığı süreçte Fas, Mısır, Bahreyn, Filistin, Yemen, Umman, Cezayir, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak ve Kuveyt başta olmak üzere birçok Arap ülkesinin dayanışma ve destek açıklamalarıyla Suudi Arabistan’ın yanında bir duruş sergilemeleri ve OPEC+ kararlarının siyasi hedeflerden uzak olduğu, ekonomik gerekçelere dayandığı beyanları dikkat çekicidir. Zira son zamanlarda az görülen Arap ülkeleri dayanışmasının sergilenmesi açısından uluslararası kamuoyu tarafından dikkatle takip edildiği muhakkaktır.
***
ABD’nin Suudi Arabistan’a karşı tehditkâr tutumunun yaşandığı günlerde 8 Aralık 2022 tarihinde Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Suudi Arabistan’a resmi bir ziyaret gerçekleşmiştir. Bu ziyaret uluslararası kamuoyu tarafından, Suudi Arabistan’ın ABD’ye bir mesajı olarak yorumlandığı gibi bir taraftan da içeriği, boyutları ve etkilerinin Çin-Suudi Arabistan ile sınırlı kalmayıp Çin-Arap ilişkileri açısından da bir “dönüm noktası” olarak algılandığı görülmektedir.
İnşa süreci devam eden Yeni Dünya Sisteminin en önemli aktörlerinden birisi olan Çin’in her geçen gün daha da artmakta olan enerjiye olan talebine bağlı olarak Suudi petrollerinden istifade edebilmek için iki ülke ilişkilerinin ne kadar stratejik olduğunu anlamak zor olmasa gerekir.
Zira Çin, Suudi Arabistan’ın en büyük pazarı konumunda yer almaktadır. 2021 verilerine göre ham petrol ihracatının %25’inden fazlasını gerçekleştiren Çin, mevcut haliyle Suudi Arabistan açısından önemli pazar olarak görülürken, bu arada ortaya çıkan ABD gerginliği sürecinde de alternatif bir stratejik ilişki kurabileceği ülke olarak değerlendirilmektedir. Çin ise Suudi Arabistan’ı ekonomik büyümenin geleceği için önemli bir enerji tedarikçisi olarak görmektedir. Dolayısı ile Xi Jinping’in bu ziyaretinde Suudi ve Çinli şirketler arasında 34 alanda 29.6 milyar dolara varan yatırım anlaşması imzalanmıştır[8].
Kral Selman bin Abdülaziz ile Devlet Başkanı Xi Jinping’nin “Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması” adıyla imzaladıkları anlaşma içeriği incelendiğinde, Xi Jinpin’in, 2016 yılında Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyaret ve sonrasındaki temaslarla devam eden ikili iş birliğinin büyük oranda geliştiğini[9] göstermektedir.
Yeşil enerji, yeşil hidrojen, fotovoltaik güneş enerjisi, bilgi teknolojisi, bulut hizmetleri, ulaşım, lojistik, medikal endüstriler, konut ve inşaat fabrikaları gibi bir çok alanı kapsayan anlaşmanın imza töreninde bir konuşma yapan Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Halid bin Abdulaziz el-Falih, “Söz konusu anlaşmaların, Suudi Arabistan’ın Çin’le ilişkilerini ekonomi ve yatırım dahil tüm alanlarda geliştirme yönündeki isteğini yansıttığını, ülkesinin, 2030 vizyonu kapsamında yenilenebilir enerji, endüstri, iletişim, bilgi teknolojisi, biyoteknoloji, turizm ve inşaat gibi çeşitli alanlarda benzeri görülmemiş yatırım fırsatları sunduğunu” beyan ederek[10] anlaşmanın önemine dikkat çektiği görülmüştür.
Anlaşma dahilinde “Afganistan, Suriye ve Lübnan gibi bölge ülkelerinde yaşanan gelişmeler ile Filistin-İsrail ilişkilerinin barışçıl yollarla çözümlenmesi konularıyla birlikte en önemlisi; iki ülke karşılıklı çıkarların tereddütsüz desteklemesi, egemenlik ve toprak bütünlüğünün korunmasında birbirlerini destekleme, ülkelerin iç işlerine müdahale etmeme” gibi çok geniş kapsamlı konuların ele alındığı ve mutabık kalındığını göstermesi[11], ilerleyen yıllarda iki ülke ilişkilerinin şekillenmesi açısından büyük öneme haiz olduğuna işaret etmektedir.
Ziyarete ilişkin iki ülke tarafından ortak yapılan bir açıklamada yer alan bir bölümde İran’a da yer verilmesi dikkat çekicidir. İran’a çağrı yapılan bu bölümde “İran’ın diğer ülkelerin iç işlerine karışmaması, iyi komşuluk ilkesine saygı göstermesinin önemli olduğu ve nükleer programının barışçıl doğasından emin olmak için Uluslararası Atom Enerjisi Ajansıyla işbirliği yapması gerektiği” hususlarda Çin ile Suudi Arabistan’ın anlaştıkları ifadesine yer verilmesi, İran’ın tepkisine sebep olmuş ve Suudi Arabistan’ı bölgede DEAŞ ve El Kaide gibi terör örgütlerini desteklemekle suçlamıştır[12].
Dikkat çekici olan kısım ise 2016 ve 2019 tarihlerinde İran ile Çin arasında imzalanan anlaşmalara rağmen Suudi Arabistan’da İran aleyhine cümlelerle bir paragrafın yer almış olmasıdır; çünkü 2016 yılında Çin ile İran arasında imzalanan “Kapsamlı Stratejik İşbirliği Anlaşması” Çin’in Kuşak Yol Projeleri için önemli bir yere sahip olduğu muhakkaktır. Bu anlaşma kapsamında ayrıca 16 Eylül 2019 tarihinde Çin’in, İran’a 25 yıllık enerji ve ulaştırma altyapı projeleri için 400 milyar dolarlık yatırım yapması” hususunda bir stratejik anlaşma imzalandığı uluslararası kamuoyu tarafından bilinmektedir.
Bu arada Çin’in, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleriyle uzun bir süredir siyasi ve ticari hamleleri olduğu unutulmamalıdır. Zira Cezayir’in bağımsızlık mücadelelerinde ve Filistin davasında destekleri olmuştur. Bunların karşılığı olarak 1971 yılında Çin’in Birleşmiş Milletler’deki koltuğunu kazanmasında Arap ülkelerinden destek görmüştür. Arap ülkeleri Tayvan meselesinde Çin’i desteklemiş, 2004 yılında Çin-Arap İş Birliği Forumu kurulmuş, zamanla Çin, Arap dünyasının en büyük ticari ortağı haline gelmiştir. 8 Aralık 2022 tarihine kadar olan süreçte Çin, Suudi Arabistan’a yapılan dış yatırımların en büyük hissedarlarından biri olacak kadar ticari hacmini geliştirmiştir[13]. Dolayısı ile yeni anlaşma Çin’in Suudi Arabistan’da mevcut ticari hacmi çok daha ileri seviyelere ulaştıracaktır.
Sonuç Olarak;
Çin ile Suudi Arabistan arasında gelinen süreç, ABD ve İran’ın istemeyecekleri bir gelişme olmuştur.
İran çok büyük ve önemli bir yatırımcısı aynı zamanda petrol satışında önemli bir yere sahip Çin’in siyaseten bölgesel rakibi bir ülke ile stratejik ilişkiler kurmasından rahatsızlık ve tedirginlik duyacaktır. Şii Hilali gibi bölgesel siyasi planları ile birlikte ekonomik hedeflerinin de sekteye uğrayabileceği endişesi yaşayacaktır.
Yakın zamanda İran, Çin’in baskıları ile Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmeye ve Şii Hilali emperyalist planlarından vazgeçmeye/askıya almaya zorlanabileceği öngörülebilir. İran’ın, Çin ilişkilerini ve ticaretini kopartmayı göze alamayacağı muhakkaktır; lakin Türkiye, Azerbaycan ve Hindistan dostluk hamleleri ile kendine yeni stratejik müttefikler oluşturması da beklenmelidir. Türkiye ve Azerbaycan, İran’ın olası girişimlerine hazırlıklı olmalı; siyasi, ekonomik ve stratejik çıkarları üzerine planlarını oluşturmalıdır.
Suudi Arabistan ise ABD’nin vazgeçilmez ve alternatifsiz olmadığını göstermiştir. ABD’nin Suudi Arabistan’ı tehditleri karşısında Arap dünyasının Suudilerin etrafında yer alması da uluslararası camiada önemli bir hamle olarak yer almıştır. Zira önceki yıllarda bahse konu ülkelerin ABD’ye rağmen bir hamle yapabilecekleri pek olası görülmezken şimdilerde açıkça ABD’ye tavır alıyor olmaları, ABD’nin eski muktedir gücünü kaybetmekte olduğunu bir kez daha göstermesi açısından çok büyük bir öneme haiz olduğu göz ardı edilemez.
Ancak burada karar alıcı mekanizmaların dikkat etmesi gereken husus; yakın gelecekte ABD’nin Suudi Arabistan’da ayrılıkçı hareketleri tetikleyebilecek potansiyelinin hala var olduğudur. Suudi Arabistan’ın geçmiş yıllarda üçe bölünme senaryoları zaman zaman servis edilerek Suudi Hanedanına göz dağı verildiği hatırda tutulmalıdır.
Çin’i Körfez Bölgesine yalnızca Suudi petrollerinin çekmediği, dünyanın en büyük petrol ithalatçısı Çin’in, Katar başta olmak üzere bölgenin diğer ülkelerinin yer altı kaynaklarını hesaba kattığı muhakkaktır. Ayrıca Kuşak Yol Projesi kapsamında Deniz İpek Yolu planlarında Aden Körfezi, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı’nı da planlarına dahil ettiği bilinen Çin, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve bütün Akdeniz havzası için büyük planları olduğu Yunanistan’ın Pire Limanı’nı özelleştirme kapsamında 2016 yılında resmen Çin’in Cosco Group Limited şirketi tarafından satın alınması örneğinde olduğu gibi her hamlesinden anlaşılmaktadır.
Son söz olarak;
İnşa süreci devam eden Yeni Dünya Sistemi sürecinde Çin’in hiçbir kurala bağlı kalmaksızın planlarını bir bir hayata geçirmekte olduğu görülmektedir. Türkiye ve Türk Devletleri Teşkilat üyeleri ve gözlemci statüsündeki üyelerinin karar alıcı mekanizmaları, zaman kaybetmeksizin Çin dış politikası örneğinde olduğu gibi hamlelere başlamalıdır. Bu hamlelerin geleceğin Türk Dünyası için büyük öneme haiz olduğu unutulmamalıdır.
:
İsmail CİNGÖZ; Uluslararası Siyaset Uzmanı/M.A. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi, TDPB Basın Kulübü Başkanı
cingozismail01@gmail.com
[1] Sputnik; “Irak: OPEC + petrolünün yüzde 11’ini biz üretiyoruz”, 27.11.2022
https://sputniknews.com.tr/20221127/irak-opec–petrolunun-yuzde-11ini-biz-uretiyoruz-1063874075.html (Erişim:05.01.2023)
[2] OPEC 2022 Yılı İstatistik Bülteni. https://www.opec.org/opec_web/en/data_graphs/330.htm (Erişim:05.01.2023)
[3] Güneş; “ABD-Suudi Geriliminin Kökenleri”, 07.11.2022. https://www.gunes.com/dunya/abd-suudi-geriliminin-kokenleri-1147050 (Erişim:05.01.2023)
[4] “Amerika’nın Petrol Üretimi ve Tüketimi Potansiyeli ve Petrol Politikaları”, https://www.ekodialog.com/Konular/abd-petrol-uretimi-tuketimi-amerika-petrol-politikalari.html (Erişim:05.01.2023)
[5] “ABD, En Çok Hangi Ülkelerden Ham Petrol Satın Alıyor?”, Amerika Bülteni, 12.06.2017.
amerikabulteni.com/2017/06/12/abd-en-cok-hangi-ulkelerden-ham-petrol-satin-aliyor/ (Erişim:05.01.2023)
[6] Ortadoğu, “Körfez’de Yeni İstikrarsızlık Senaryoları”, 08.11.2022 https://www.ortadogugazetesi.com/dunya/korfez-de-yeni-istikrarsizlik-senaryolari-h66158.html (Erişim:05.01.2023)
[7] Ortadoğu, “Körfez’de Yeni İstikrarsızlık Senaryoları”, 08.11.2022 https://www.ortadogugazetesi.com/dunya/korfez-de-yeni-istikrarsizlik-senaryolari-h66158.html (Erişim:05.01.2023)
[8] Ortadoğu, “Körfez’de Yeni İstikrarsızlık Senaryoları”, 08.11.2022 https://www.ortadogugazetesi.com/dunya/korfez-de-yeni-istikrarsizlik-senaryolari-h66158.html (Erişim:05.01.2023)
[9] AA; Mahmut GELDİ; “Suudi Arabistan-Çin Zirvesi’nde “İşbirliği ve Toprak Bütünlüğünü Destekleme” Vurgusu Öne Çıktı”, 09.12.2022 https://www.aa.com.tr/tr/dunya/suudi-arabistan-cin-zirvesinde-isbirligi-ve-toprak-butunlugunu-destekleme-vurgusu-one-cikti/2759529 (Erişim:05.01.2023)
[10] Dünya; “Suudi Arabistan ile Çin Arasında 34 Yatırım Anlaşması İmzalandı”, 09.12.2022 https://www.dunya.com/ekonomi/en-fazla-aylik-reel-getiri-borsada-haberi-676663 (Erişim:05.01.2023)
[11] AA; a.g.y.
[12] Cumhuriyet; “İran’dan Çin-Suudi Arabistan Ortak Açıklamasına Tepki”, 10.12.2022 https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/irandan-cin-suudi-arabistan-ortak-aciklamasina-tepki-2010719 (Erişim:05.01.2023)
[13] Dünya; a.g.y.