Ertaş ÇAKIR

Bulgaristan siyaseti, son yıllarda Delyan Peevski’nin etrafında şekillenen tartışmalarla derinleşen bir kutuplaşma döneminden geçiyor. Peevski, hem siyasi olarak hem de toplumsal olarak büyük tepkilerle karşı karşıya kalıyor, ancak burada gözden kaçırılmaması gereken çok önemli bir nokta var: Delyan Peevski sadece bir sembol değil, Bulgaristan’daki derin toplumsal ve siyasi boşlukların yansımasıdır. Pek çok kişi ona yönelik sert eleştirilerde bulunuyor, ancak bu eleştirilerin bir kısmı yüzeysel ve durumun özünü anlamaktan uzak.

Peevski’nin siyasi kariyeri, genellikle medyada yer alan olumsuz yorumlar ve ona karşı yapılan suçlamalarla şekilleniyor. Ancak bu durum, sadece bir kişiye karşı yapılan saldırılardan ibaret değil. Arkasında, bir sistemin, bir toplumsal yapının ve eski siyasi geleneklerin ne kadar el değiştirdiği ve yeni bir siyasetin ortaya çıkması gerektiği gerçeği var. Peevski’ye yönelik saldırılara tepki gösterenlerin bazılarının, kendi iç eleştirilerini yapmaktan kaçınarak, dışarıya dönük bir düşman yaratmaları, aslında esas sorunu gizliyor olabilir.

Peevski’nin Başarısı: Etnik Kimlik ve Siyasi Temsilin Buluşması

Delyan Peevski’nin aldığı 300 bin oy, Bulgaristan’daki bazı kesimler için oldukça rahatsız edici bir başarıyı işaret ediyor. Bunun en büyük nedeni, Peevski’nin oy aldığı kitlelerin çoğunluğunun Türk ve Müslüman kökenli vatandaşlar olması. Burada önemli olan nokta, Peevski’nin sadece bu gruptan oy almakla kalmayıp, aynı zamanda bu kesimlerin siyasal temsiline daha fazla yer açarak, onların siyasi sesini duyurmuş olmasıdır. Bu durum, Bulgaristan’da her zaman göz ardı edilen bir gerçeği gözler önüne seriyor: Türk ve Müslüman nüfuslar, sadece bir “seçmen kitlesi” değil, toplumsal olarak temsil edilmeye ihtiyaç duyan, hakları ve talepleri olan bir halktır.

Peevski, özellikle Türk kökenli adaylar ve temsilciler koyarak, bu topluluğun içinden gelen siyasi liderleri desteklemiş ve kendi partisinin gücünü artırmıştır. Birçokları bu durumu, bir tür “oy stratejisi” olarak değerlendirebilir, ancak burada atlanmaması gereken temel bir mesele var: Eğer başka partiler Türk toplumu ile daha güçlü bağlar kursaydı, belki de bu seçmen kitlesi onları da tercih edebilirdi. Peevski, azınlıkların taleplerine kulak vererek, bu topluluğun kendisini daha güçlü bir biçimde temsil edebilmesine olanak tanımıştır. Bu durum, aslında Bulgar siyaseti için önemli bir ders olabilir.

Irkçılığa ve Ayrımcılığa Dair Sorular

Peevski’ye yönelik eleştiriler, genellikle onun Türk kökenli seçmenlerden aldığı desteği küçümsemek ve “para ile alınan oylar” gibi ifadelere başvurmakla sınırlı kalıyor. Bu tür söylemler, sadece kişisel bir saldırıdan ibaret değil, aynı zamanda Bulgaristan’daki ırkçılığın ve etnik ayrımcılığın bir yansımasıdır. Bulgaristan’daki siyasi söylemin, genellikle “Türkler” ve “Müslümanlar” gibi etnik kimliklere dayalı olması, toplumsal yapıyı daha da bölüyor ve halkın birbirine olan güvenini zedeliyor.

Ancak, burada dikkat edilmesi gereken bir başka önemli nokta var: Türk nüfusunun siyasi temsilinin eksikliği. Bulgaristan’daki büyük siyasi partiler, Türk ve Müslüman nüfusa yeterince hitap etmekte zorlanıyor. Bu durumun en önemli sebeplerinden biri, çoğu zaman bu toplulukların sadece oy kaynağı olarak görülmesi ve onların gerçek ihtiyaçlarına yönelik politikaların üretilmemesidir. Peevski, bu boşluğu doldurarak, Türk nüfusunun haklarının daha fazla savunulmasına olanak tanımıştır. Bu, elbette sadece bir “oy stratejisi” değil, aynı zamanda Bulgaristan’daki etnik ve dini çeşitliliği kabul etmenin ve buna uygun politikalar üretmenin bir gerekliliğidir.

Eleştirilerin Gerçek Sebepleri: Kendi Hatalarını Görmek Zor

Peevski’ye yönelik eleştirilerin büyük kısmı, onun başarılarını sorgulamaktan ve diğer partilerin neden benzer bir başarıyı elde edemediğini irdelemektense, onun etrafında bir düşman yaratmaya yönelik bir çaba gibi görünüyor. Bu, aslında daha derin bir sorunun yansımasıdır: Bulgar siyaseti, yıllardır Türk ve Müslüman kesimlerin taleplerine duyarsız kalmıştır. Eğer diğer siyasi aktörler, bu topluluklardan daha fazla destek alabilseydi, belki de Peevski bu kadar güçlü bir konumda olmayacaktı. Ancak mevcut siyasi yapı, genellikle ırkçı ve dışlayıcı bir dil kullanarak, toplumun diğer kesimlerinden gelen talepleri görmezden gelmiş ve bu kesimlerin kendilerini temsil edecek liderleri bulmalarına engel olmuştur.

Bu durumu değiştirebilmek için, Bulgaristan’daki siyasi partilerin öncelikle toplumsal çeşitliliği kabul etmeleri ve bu çeşitliliğe uygun politikalar üretmeleri gerekir. Eğer bu adımlar atılmazsa, Peevski gibi figürler daha da güçlenecek ve toplumsal kutuplaşma derinleşecektir.

Sonuç: Türk Toplumunun Temsili ve Bulgaristan’ın Geleceği

Bulgaristan’daki siyasi yapının en önemli sorunu, Türk ve Müslüman toplumlarının yeterince temsil edilmemesi ve onların taleplerinin görmezden gelinmesidir. Peevski, bu boşluğu doldurmuş ve bu topluluğun siyasal olarak daha güçlü bir temsile sahip olmasını sağlamıştır. Bu, sadece Türk seçmenlerin değil, tüm Bulgaristan’ın daha adil bir siyasi yapıya kavuşması adına önemli bir adımdır.

Eğer Bulgar siyasetinin diğer figürleri, Peevski’nin neden bu kadar güçlü olduğunu gerçekten anlamak istiyorlarsa, önce Türk ve Müslüman toplulukların taleplerini ve ihtiyaçlarını dinlemelidirler. Bu, sadece bir “oy kazanma stratejisi” meselesi değildir; aynı zamanda etnik ve dini kimliklere dayalı ayrımcılığın sona erdirilmesi ve toplumsal barışın sağlanması adına kritik bir adımdır. Eğer bu fırsat değerlendirilmezse, Bulgaristan’daki toplumsal kutuplaşma daha da derinleşecek ve daha fazla siyasi istikrarsızlıkla karşı karşıya kalınacaktır.

Yazar