Tılsımlı olduğu düşünülen kapılar, kıyamet tarihinin yazılı olduğu söylenen sütun ve Hz. Meryem’in gözyaşı izleri… Ayasofya’nın okudukça keşfedecek, keşfettikçe seveceğiniz onlarca sırrı var!
1- Kutsal Kase ile Birlikte Kaybolan Papaz
Ayasofya efsaneleri arasında en çok şaşırtanı, kutsal kase ile kaybolan papaz bana göre… İstanbul’un fethi sırasında Ayasofya’da vaaz veren papazın, kasenin Müslümanların eline geçmemesi için bir kapıdan geçip kaybolduğu söyleniyor. Efsaneye göre; papazın kapıdan geçtiğini gören Müslümanlar, arkasından koşsa da kapının dümdüz bir duvara dönüştüğünü görüyorlar. Papazla ilgili söylenen bir başka rivayet ise İstanbul, Hıristiyan dünyası tarafından geri alınırsa kapı açılıp, papazın kaldığı yerden vaazına devam edeceği yönünde…
2- Hz. İsa’nın Kutsal Emanetleri Ayasofya’da
Ayasofya’nın en etkileyici sırlarından biri de Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği haç ve kullanılan çivilerin gizli bir bölümde bulunması. Anlatılana göre; Kudüs’ten getirilen bu emanetler, Ayasofya’da gizli bir bölmede saklanıyor. Bu emanetlere Ayasofya’nın ev sahipliği yapmasındaki sır ise Hz. İsa’nın 40 bin yıl sonra dünyaya ineceği yerin Ayasofya olduğuna inanılması!
3- Hz. Meryem’in Gözyaşlarıyla Delinen Sütun
Nam-ı diğer ağlayan direğin bir zamanlar Meryem Ana’nın evinde olduğu söyleniyor. Hz. İsa’nın yakalandığını ve işkence edildiğini duyan Meryem Ana, gözyaşlarına boğulmuş ve akıttığı yaşlar bu sütunu eritmiş. Ayasofya yapılırken bu sütun Ayasofya’ya getirilmiş ve kilise bu sütunla kutsanmış. Kutsal olarak görülen sütun hakkında pek çok hikaye bulunuyor. Günümüzde Ayasofya’yı ziyaret edenler, Meryem Ana’nın gözyaşıyla oluşan deliği parmaklarıyla çeviriyor ve dilek diliyor. Sütun bu sebeple dilek sütunu olarak da biliniyor.
4- İslam Dünyasını Sembolize Eden Levhaların Sırrı
Ayasofya’ya, İstanbul’un fethi ile birlikte camiye dönüştürülmesinden sonra bir İslam mabedi atmosferi yaratmak için pek çok İslami motif eklenmiş. Bunların en önemlisi ise elbette Ayasofya’nın kubbesine yazılan “Allah, göklerin ve yerin nurudur” ayeti. Hz. Muhammed ile birlikte 4 halifenin isimlerinin yazıldığı levhalar ise İslam mabedi yaratılmasında büyük rol oynuyor. Öyle ki; bir dönem müzeye çevrilmek istenen Ayasofya’dan levhalar çıkarılmak istense de bu istek gerçekleştirilememiş. Çünkü levhaların kapılardan geçmesine imkan yokmuş. Kapılardan büyük olan levhaların, bu kadar büyük olmasının gerçek sebebi ise zaten buymuş!
5- Kıyametin Tarihi
Ayasofya ile ilgili inanışlardan biri de sütunların birinde kıyametin kopacağı tarihin yazması! Yapının güney girişindeki kapıdan girildiğinde, 3. sütunun üzerinde Hz. Hızır tarafından kıyametin ne zaman kopacağına işaret eden bir tarih bulunuyor. Sütunun üzerinde ise tam olarak şöyle yazıyor: “On Sekizinde Yevm-i Pazar, sene 1038”.
6- Ayasofya’daki Tabutun Sırrı
Ayasofya’nın kıble kapılarından ortada yer alanın içerisinde bir tabut bulunuyor. İnanışa göre bu tabut yerinden oynatılırsa Ayasofya’nın yıkılacağı düşünülüyor. Kraliçe Sofya’ya ait olduğu bilinen tabutun üzerindeki kubbede ise 4 melek figürü bulunuyor. Azrail, İsrafil, Cebrail ve Mikail meleklerinin figürleri ile tabut arasındaki ilişki incelendiğinde, tabutun yerinden oynatılması halinde Ayasofya’nın yıkılacağı düşünülmeye başlanmış.
7- Taş Kesilen Balıkların Hikayesi
Ayasofya’ya gittiyseniz İmparator Kapısı’nın önünde yer alan balık figürünü görmüşsünüzdür. İçerideki her şey gibi onların da bir hikayesi var. Anlatılanlar, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u kuşattığı sırada Ayasofya’daki papazların balık kızarttığını söylüyor. Tavada kızaran balıklar ise İstanbul’un fethedildiğini anlayınca kızgın yağın içerisinden çıkarak taş kesiliyor.
8- Ayasofya’nın Kıble Yönüne Çevrilmesi
Anlatılanlara göre; Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra cuma namazını Ayasofya’da kılmak istiyor. İmamlığını da yaptığı namaz sırasında iki kez namazı bozuyor. İlk iki tekbirin ardından üçüncü tekbiri aldığında cuma namazını ancak kıldırabiliyor. Cami ahalisi bunun sebebini sorduğunda ise şu cevabı alıyor: “İstedim ki namaz sırasında bana ve bütün cemaate Kabe görünsün! Bu niyetle birinci ve ikinci tekbirlerde Kabe görünmeyince namazı bozdum, ancak üçüncü tekbirde gözlerimin önüne geldi.” diyor. Akşemseddin ise olayı şöyle açıklıyor; “Hz. Hızır saf tutmak için gelirken Terler Direk’e (Meryem Ana’nın Ağlayan Sütunu) parmağını soktu ve Ayasofya’nın yönünü kıbleye doğru çevirdi. Ondan sonra da namaza durdu. Böylece padişah üçüncü kez tekbir getirdikten sonra Kabe’yi tam karşısında gördü.”
9- Şeytanın Hapsedildiği Yer: Ayasofya
İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi görevini Akşemseddin’e veriyor. Cuma namazına yetiştirilmeye çalışılan Ayasofya’da, ne kadar çaba gösterilirse gösterilsin ilerleme olmayınca Akşemseddin, bunun sebebi olarak şeytanın işçilere verdiği vesveseler olduğunu anlıyor. Bunun üzerine dua edip, Allah’a yakaran Akşemseddin’in duaları kabul oluyor ve Allah, şeytanı Ayasofya’daki bir mermere hapsediyor.
10- Kapıların Tılsımı
Bu kadar efsane arasında Ayasofya’ya giden herkesi büyüleyen gösterişli kapıların da bir hikayesi var elbette! Ayasofya’nın birbirinden heybetli 361 kapısı bulunuyor. Ancak 101’i diğerlerinden büyük olan kapıların tılsımlı olduğu söyleniyor. Çünkü bu kapılar ne zaman sayılsa ortaya fazladan bir kapı daha çıkıyor.
11- Deisis Mozaiğindeki Sır
Mozaikleri ile göz dolduran Ayasofya’ya, 1264 yılında bir Deisis Mozaiği yapılıyor. Bu mozaikte yer alan Hz. İsa figürünün ise gerçekten İsa olmadığı söyleniyor. Bunun sebebi ise mozaikte yer alan İsa figürünün sağ kaşı üzerinde yer alan yara izi. Yara izi 11 sayısını işaret ediyor ve bu izin aslında Pisagorcu Tarikat Üyesi Apollon’a ait olduğu biliniyor. “Peki mozaikte neden Apollon var” derseniz cevabı basit: Zorla Hıristiyanlaştırılan Paganlar, mozaiğe İsa figürü yapıyor görünseler de aslında Apollon’u resmediyorlar.
12- Pençe Nişanı
Ayasofya’nın güneydoğu tarafındaki kubbelerden birinin desteğinde, yerden tam 6 metre yükseklikte bir iz bulunuyor. Pençeye ya da büyük bir ele benzetilen iz hakkında çeşitli söylentiler var. Bunlardan biri; Fatih Sultan Mehmet’in atının korkması sebebiyle bu sütuna elini dayaması. Atın hareketlerinin ise bu sütunu tahrip ettiği söyleniyor. Hikayeyi cezbedici kılan ise yerin 6 metre yüksekliğindeki bir bölgeye atın ulaşması…