Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Mart 2018 başında çelik ve alüminyum ithalatına ek gümrük vergisi getireceğini açıklamasının ardından “Ticaret Savaşları İyidir” yorumuyla başlattığı ticaret savaşları, yeni Başkan Joe Biden’ın “Daha İyi Bir Dünyayı Yeniden İnşa Et/Build Back Better World-B3W” söylemiyle devam etmektedir. Zira söylemler farklı gibi görülse de amaçlanan sonucun “Çin ile mücadele ve olabildiğince fazla ülkede nüfuz kazanmak” olduğu bellidir. Ancak ABD’nin hedefi Çin’in ise “Soft Power/Yumuşak Güç” stratejisi ile yürüttüğü dış politikasının da avantajları ile uzun bir zamandır “dost edinme ve ülkelere nüfuz etme” konusunda büyük adımlar attığı bilinmektedir.

            Çin, ABD ile mücadele stratejisinde ana sıçrama noktası olarak belirlediği ve 2013 yılında hayata geçirdiği büyük küresel projesi “Kuşak ve Yol” hamlesini ABD’nin geçmiş dış politikalarını inceleyerek inşa ettiği görülmektedir.

            ABD, hedefleri doğrultusunda İkinci Dünya Savaşı sonrasında hayata geçirdiği Truman Doktrini ve Marshall Yardımları[1] stratejisi ile küresel konumuna gelen Avrupa’nın, ABD merkezli küreselleşmesi için 13 milyar dolardan fazla yardım yapmıştır. Marshall Yardımları kapsamında yer alan ülkelere ayrıca askeri mühimmat desteği de sağlamıştır. ABD çizgisinde küreselleşen Avrupa bir taraftan da ABD’nin küresel güç olmasını da sağlamlaştırmıştır. Çin’in çok iyi etüt ettiği anlaşılan bu stratejik taktik hareket ile Temmuz 2021’e kadar 4,2 trilyon dolar bütçe ile devam ettirdiği “Kuşak ve Yol” projesi dahilinde G7 ülkesi İtalya dahil dünya çapında yaklaşık 140 ülkeye krediler, hibeler ve yatırımlar başta olmak üzere türlü altyapı projeleri[2] ile nüfuz etmeye çalıştığı uzun bir süredir belli olmuştur.

            Çin, ABD ile mücadelesinde etkin olabilmek için Hindistan ve Bhutan hariç öncelikle komşu ülkeleri Pakistan, Afganistan, Bangladeş, Nepal, Sri Lanka ve Maldivler’e “Kuşak ve Yol” projeleri endeksli yatırımlarla girmiştir. Çin’in bu hamlesini ön görmüşçesine ABD’de 2012 yılından itibaren bölgedeki askeri varlığını arttırdığını açıklamış ve ilk kritik hamlesini Avustralya’ya asker göndererek yapmıştır. Dolayısı ile ABD-Çin mücadelesinin 2010’dan itibaren özellikle Asya-Pasifik sahasında yoğunlaştığı görülmektedir.

            Çin-ABD mücadelesi kendi seyrinde devam ederken, İngiltere’nin ev sahipliğinde 12 Şubat 2021’de yapılan G7 Zirvesi’nde (ABD, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya ve Japonya) Başkan Joe Biden grup liderlerine  hitaben yaptığı konuşmada; “Amerika ve müttefiklerinin Çin, İran ve Rusya’nın oluşturduğu tehditlere karşı sağlam bir duruş sergilemesi gerektiğini, Rusya’nın transatlantik ittifakını zayıflatmaya çalıştığını” söylemiş ve devamında “Çin’in haksız ekonomik uygulamalarına karşı koymak için birlik çağrısı” yapmıştır[3].

            2021 yılının ikinci G7 Zirvesi’ne de İngiltere ev sahipliği yapmış ve Zirve, 11-13 Haziran 2021 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Bu defa G7 zirvesi öncesinde bir açıklama yapan ABD Başkanı Biden, Avrupalı dostlarının Çin ile olan yakın ilişkilerinden rahatsızlığını dile getirirken Avrupa Birliği (AB) nezdinde “Kuşak ve Yol” projesine benzer alternatif bir projenin hayata geçirmeleri gerektiğine vurgu yapmış ve yönetilemez borçlarla hedefi ülkeleri adeta kendisine tabi hale getiren Çin’e karşı yeni bir hamle ile fakir ülkelere destek verilecek girişimlerle Çin’in nüfuzunu kırmayı hedeflediğini belli etmiştir. G7 liderlerinin de “değer odaklı, yüksek standartlı ve şeffaf” bir ortaklık ile düşük ve orta gelirli ülkeler için yüz milyarlarca dolarlık altyapı yatırımlarını “toplu olarak harekete geçirmeyi” vaat ettikleri[4] görülmüştür.

            Başkan Joe Biden bu “Daha İyi Bir Dünyayı Yeniden İnşa Et/Build Back Better World-B3W” söylemi ve girişimi ile gelişmekte olan ülkelerdeki altyapı projelerine yardımcı olunacağı ve Çin’in devlet destekli kapitalizmine karşı bir dizi eylemde bulunacağını açıklamıştır. Ancak henüz bu planların ne olduğu, düşünülen planların hangi stratejilerle uygulanacağı ve kapasitelerinin ne olduğu gibi sorular net olarak cevaplanamamış olması nedenleriyle, Biden’in düşüncelerinin hayata geçirilebilirliği henüz bilinememektedir; fakat daha öncesinde Çin’in önlenemez yükselişi karşısında ABD’nin Çin’e karşı bölgesel müttefik olarak belirlediği Hindistan, Çin’i çevreleme politikası dahilinde 2017 yılında Japonya ile Asya-Afrika Büyüme Koridorunu açıklayarak farklı bir inisiyatifi ortaya koyduğu bilinmektedir.

            Esasında Çin’in sessiz sedasız yükselmekte olduğunun ortaya çıkmasıyla birlikte özellikle Pasifik bölgesinde kendisine rakip olacağını gören ABD’nin uzun bir süredir Avustralya, Hindistan ve Japonya ile diyalog geliştirme, güvenlik alanında dayanışma ve iş birliği çalışmaları içerisinde olduğu bilinmektedir. Hatta bu kapsamda ABD’nin 2018 yılında Hindistan ile İletişim Uyumluluğu ve Güvenlik Anlaşması (COMCASA)’nı imzalayarak iletişim ve ekipman alış-verişini kolaylaştırmaya çalıştığı, 3 milyar doların üzerinde savunma anlaşmaları imzaladığı, iki ülkenin savunma alanındaki ticaret hacminin 15 milyar doları geçtiği ve Asya-Pasifik bölgesi için son zamanlarda Hint-Pasifik olarak tanımlayarak Hindistan’ın stratejik önemine vurgu yapmaya çalıştığı bilinmektedir. Ancak bütün bunlara rağmen ABD’nin 2021 yılı G7 Zirvelerinde ortaya koyduğu Çin’e karşı alternatif girişimler sunmanın önemini geç fark ettiği anlaşılmaktadır.

            Bütün bu süreç yaşanırken gözden kaçırılmaması gereken husus ABD’nin Pasifik ülkeleriyle daha sıkı diyaloglar içerisine girmeye çalışırken bir taraftan da Güney Çin Denizi’ndeki askeri faaliyetlerini de arttırmaya çalıştığıdır. Dolayısı ile ABD, Afganistan ve Irak başta olmak üzere asker çekme programı açıklarken Pasifik bölgesinde Çin’e karşı mevzilerini güçlendirmeye çalıştığı ayan beyan ortadadır.

            Sonuç Olarak;

            Başkan Biden’ın G7 Zirvesinde açıkladığı “Daha İyi Bir Dünyayı Yeniden İnşa Et/Build Back Better World-B3W” projesinin lojistik veya finansman konusunda net olmaması ve projeden faydalanması öngörülen ülkelerin ABD ve müttefiklerinin tam olarak tanımlanmamış bir dizi programa neden güvenecekleri sorusuna da açıklık getirilmemiş olduğu için başarılı olması konusuna şüpheli yaklaşılacaktır. Dolayısı ile Çin’in “Kuşak ve Yol Projesi” karşında da başarı şansı düşük görüldüğünden dolayı Çin’in küreselleşmesi ve ABD karşısında önlenemez yükselişi devam edecektir.

            ABD Başkanı Biden’in önerisi ile Çin’e karşı B3W Doktrini ile hareket etmesi beklenen AB ülkelerinin katı çerçeve standartları ile hareket edecekleri ve yüksek riskli durumlarda borç vermeye istekli olmayacakları beklenirken, Çin’in ise hiçbir kurala bağlı kalmadan ve risk öngörüsü yapmadan “Kuşak ve Yol Projesi” kapsamındaki ülkeler başta olmak üzere her türlü deniz aşırı yatırıma adeta gözü kapalı daldığı görülmektedir. Zira Çin, küreselleşme hamlesini vahşi hareketlerle sürdürürken ABD’nin başarı şansı azalmaktadır.

            Ancak ABD’nin Çin’e karşı adeta son kozunu Afganistan üzerinden oynadığı şeklinde çeşitli değerlendirmeler yapıldığı da görülmektedir. ABD 20 yıldır işgal altında tuttuğu Afganistan’a, Çin’in sirayetine kontrollü şekilde izin vererek, 1979’da Rusya’nın, 2001’de de kendisinin saplandığı bu bataklığa saplanmasını sağlamıştır. Dolayısı ile bir üre sonra Çin, Rusya ve ABD’den sonra Afganistan’dan yenilgi ve hezimetle ayrılan üçüncü ülke olarak tarihteki yerini alacaktır[5].

            Son söz olarak; ABD, Çin ile küresel mücadelesini Asya-Pasifik sahasına kaydırırken Türkiye karar alıcı mekanizmaları süreci çok iyi analiz ederek karar almalıdırlar; çünkü küresel sistem yeniden inşa edilirken, Türkiye bir başka küresel sistem tarafından kontrollü ve bilinçli olarak mülteci ve göçmen akınına maruz bırakılmaktadır. 20 yıldan daha az bir zaman zarfında su savaşlarının çıkması beklenen Ortadoğu coğrafyasında hedef ülkenin Türkiye olduğu açıkça belli olmuşken Türkiye’nin zaman kaybetmeksizin neredeyse 10 milyona dayandığı bilinen göçmen/sığınmacı ve geçici koruma saikiyle kabul edilen bütün yabancı unsurlardan kurtulması gerekmektedir. Zira çıkmasına kesin gözüyle bakılan su savaşının ana merkezinin Türkiye olacağı bütün otoritelerce ortaya konulmaktadır.

                        :

İsmail CİNGÖZ; Uluslararası Siyaset Uzmanı/M.A. – BULTÜRK Ankara Temsilcisi. cingozismail01@gmail.com

 

[1] Levent KALYON; “Truman Doktrini Üzerine Bir Analiz”, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/84525 (Erişim:15.08.2021)

[2] Tolga SAKMAN; “ABD-Çin Küresel Rekabetinde Yeni Dönem: B3W”, A.A. 14.07.2021.

[3] Voice of America News; “Biden G-7 Zirvesiyle Başkan Olarak İlk Kez Küresel Arenada”, 19.02.2021.

[4] Tolga SAKMAN; a.g.m.

[5] Doç Dr. Murat KOÇ; telefonla mülakat, 10.08.2021.

Yazar