Raziye ÇAKIR
İslam’da doğruyu ve yanlışı belirleyen en önemli referans, Allah’ın kelamı olan Kur’an-ı Kerim ve O’nun son elçisi Resûlullah (sav)’ın hayatıdır. Bu iki kaynak, insanlara yol gösterici, doğru ve yanlış arasındaki farkı ortaya koyan temel rehberlerdir. İslam’da doğru olmak, sadece toplumsal normlara uymakla değil, Allah’ın emirlerine ve Resûlü’nün sünnetine uygun yaşamakla mümkündür. Ancak, bu doğruyu nasıl belirleyeceğimizi anlamadan önce, İslam’ın doğruyu nasıl tanımladığına dair daha derin bir kavrayışa sahip olmamız gerekir.
1. Allah’a İman ve Takva
İslam’da doğru olmak, ilk olarak Allah’a inanmak ve O’na karşı takvalı bir yaşam sürmektir. Allah’a inanmak, O’nun birliğini kabul etmek, O’na itaat etmek ve sadece O’na ibadet etmek, İslam’ın temel doğrularıdır. Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın doğru yolu gösterdiği ve insana her şeyden önce kendisini doğru bir şekilde tanımayı emrettiği vurgulanır. Bu iman, sadece dilde bir onay değil, kalp ve eylemlerle de doğrulanmalıdır.
Kur’an-ı Kerim’de Allah şöyle buyurur:
“Gerçekten iman edenler, Allah’a ve Resûlü’ne karşı sadık olanlar doğru yolu bulmuşlardır.” (El-Fetih, 48:17)
Doğru bir insan, Allah’a inanır, O’na teslim olur ve O’na karşı sorumluluklarını yerine getirir. Takva, Allah’a duyulan derin saygı ve korkudur, ki bu da insanın doğruyu bulmasını sağlar.
2. Resûlullah’ın Sünnetine Uymak
Allah’ın Resûlü, insanlara doğruyu göstermek için gönderilen en önemli örnektir. O, sadece Allah’ın emirlerini tebliğ etmekle kalmamış, aynı zamanda hayatıyla da bu emirlerin nasıl uygulanacağını göstermiştir. İslam’da doğru olan, Resûlü’nün sünnetine uymakla belirlenir. Resûlü’nün hayatı, Kur’an’ın pratiğe dökülmüş şekli olarak kabul edilir.
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Benim sünnetimden kimse yüz çevirirse, o benden değildir.” (Buhârî)
Bu hadîs, sünnete uyma gerekliliğini açık bir şekilde ortaya koyar. Resûlullah’ın örnekliğinde, doğru olmak, onun yaşam tarzını ve öğretilerini izlemekle mümkün olur. Resûlü’nün gösterdiği doğruyu, toplumda kabul gören etik değerlerden farklı olarak Allah’a ve O’nun elçisine dayalı olarak kabul ederiz.
3. Adalet ve Hak
Allah ve Resûlü’nün gösterdiği doğru, adalet ve hakkaniyetle de ilgilidir. İslam’da doğru olmak, adaleti sağlamak ve haksızlığa karşı durmaktır. Kur’an, adaletin en yüksek erdemlerden biri olduğunu vurgular:
“Adaleti ayakta tutun, Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin.” (Nisa, 4:59)
İslam’da doğru olmak, haklıyı savunmak, zulme karşı durmak, haksızlığa göz yummamak anlamına gelir. Bu, sadece bireyler arasında değil, toplumda da adaletin sağlanmasını gerektirir. Bir insan, Allah’a ve Resûlü’ne göre doğru bir yaşam sürmek istiyorsa, adaletli olmalı ve her türlü haksızlığa karşı duyarlı olmalıdır.
4. İhlas ve Samimiyet
İslam’da doğru olmak, yalnızca dışsal davranışlarla sınırlı kalmaz, aynı zamanda içsel bir samimiyet gerektirir. Allah’a ve Resûlü’ne olan bağlılık, samimi ve içten olmalıdır. Yapılan her iş, yalnızca Allah rızası için yapılmalı, gösterişten uzak durulmalıdır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur:
“Kim Allah’a ve Resûlü’ne inanırsa, o doğrulardan olur.” (Ahzâb, 33:21)
Samimiyet ve ihlas, doğru olmanın temel taşlarındandır. Bir kişi, sadece görünüşte doğru bir insan olmayıp, kalben de doğru olmalıdır. İçsel dürüstlük ve Allah’a karşı samimi bir yaklaşım, doğru olmanın en önemli ölçütlerinden biridir.
5. Sabır ve Şükür
İslam’da doğru olmak, sabır ve şükürle de ilişkilidir. Hayatın zorlukları ve nimetleri karşısında sabretmek, doğru bir insanın karakterinin bir parçasıdır. Ayrıca, Allah’a verilen her nimete şükretmek, insanın doğru bir şekilde yaşadığının göstergesidir.
Kur’an-ı Kerim’de Allah şöyle buyurur:
“Sabır ve namazla yardım isteyin. Kuşkusuz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2:153)
Sabır, zorluklar karşısında doğruyu ve sabırlı olmayı gerektirirken, şükür de her durumda Allah’ın verdiği nimetlere karşı doğru bir tutumu ifade eder.
Sonuç: Allah ve Resûlü’ne Göre Doğru Olanlar
İslam’da doğru olmak, sadece ahlaki veya toplumsal kurallara uymakla sınırlı değildir. Doğru olmak, Allah’a iman etmek, Resûlullah’ın sünnetine uymak, adaletli ve samimi bir yaşam sürmek, sabretmek ve şükretmek gibi bir dizi erdemi içinde barındırır. Allah’ın emirlerine ve Resûlü’nün örnekliğine uygun yaşamak, insanı sadece doğru bir birey yapmakla kalmaz, aynı zamanda Allah’ın rızasını kazandıran bir yaşam biçimine dönüştürür. Dolayısıyla, İslam’daki doğru, insanın içsel değerlerinden ve Allah’a karşı sorumluluğundan doğar ve toplumsal kuralların ötesinde, evrensel bir doğruluğa ulaşır. Bu doğruluğun temeli, yalnızca Allah ve Resûlünün rehberliğinde bulunabilir.