Durmuş MUTLU
15. yüzyılın sonlarında, Haçlı ordusu İspanyadaki Endülüs Müslümanlarının son kalesini kuşatır.
Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir. Müslümanların kuşatmanın uzun sürmesine rağmen ne imanında ne korkusuzluğunda bir değişiklik olmamıştır. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı değişik taktikler düşünmektedir.
En sonunda 31 Mart gecesi Kalenin önüne giderek bir elinde Kur’an bir elinde İncil:
– Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım, der.
Gerekli görüşmelerden sonra canlarının kurtarılması karşılığında Müslümanlar kaleyi teslim ederler. Ertesi sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir. Bunun üzerine Müslümanlar:
– Yemin etmiştiniz, bize söz vermiştiniz’ dediklerinde Haçlı ordusu komutanı:
– Benim sözüm size dün akşam içindi, bugün için size bir sözüm yoktur’ diye cevap verir ve bütün Müslümanlar orada şehit edilir.
İşte o gün bugündür 1 Nisan Hıristiyanlar arasında “Hile Günü” olarak kutlanmaktadır.
Maalesef, yüzlerce, binlerce Müslümanın katliam günü olan 1 Nisan’lar, bir şaka günü olarak kutlanmaktadır.

Haçlılarla Endülüs Müslümanları arasındaki son savaş
2 Ocak 1492’de bitiyor

1482 yılında başlayan Granada Savaşı, 1492’de bitiyor ve savaş sonunda Müslümanların Endülüs’teki hakimiyeti tamamen son buluyor. Savaşın bitiş tarihi 2 Ocak 1492.

Araştırmacılar bu tarih üzerinde uzlaşmış durumda. Granada Emiri 12. Muhammed, 2 Ocak 1492’de şehri Castilla Krallığına teslim ediyor. 10 yıl süren bu savaşın ardından bölgede herhangi bir Müslüman hakimiyetinden söz etmek mümkün değil.

Şehrin düşmesinin hemen ardından gerçekleşen bir katliama dair veri de bulunamadı. Öte yandan bir çeşit “şartlı teslim olma antlaşması” yapıldığı göze çarpıyor. Şehrin Castilla Krallığı’na teslim edilmesinden hemen önce Müslümanların belirli haklarının garanti altına alınacağına dair bir antlaşma yapıldığını görmek mümkün.

Antlaşmanın bazı hükümlerinin şehrin ele geçirilmesinden bir süre sonra geçersiz kaldığını görüyoruz. Bu bağlamda bölgedeki Müslümanlar ve Yahudilerin çeşitli baskılara maruz kaldığı görülüyor. 31 Mart 1492’de duyurulan Elhamra Kararnamesi’yle Yahudilerin sınır dışı edilmesi kararı alınırken İspanya’yı terk etmek zorunda kalan Yahudilerin bir kısmı o dönem Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli bölgelerine yerleşiyor ve Seferad Yahudileri olarak anılmaya başlanıyorlar. Endülüs’te geride kalan son Müslümanlar ise 9 Nisan 1609’da yayınlanan bir kararla sürgün ediliyorlar.

Bu tarihsel anlatı içerisinde özellikle 1 Nisan’la veya yapılan herhangi bir hileyle ilişkilendirilen bir olaya rastlanmıyor.

1 Nisan’ın ortaya çıkış noktası belirsizliğini koruyor

Sonuç olarak 1 Nisan’ın Haçlılarla ilişkilendirildiği iddianın tarihsel hatalar içerdiğini ve iddianın doğru olmadığını söylemek mümkün. Buna karşın 1 Nisan’ın tam olarak nasıl ortaya çıktığı sorusunun yanıtı belirsizliğini koruyor.

  • Batı dünyası bir dönem Jülyen takvimini kullanmıştı. Bu takvime göre yıllar 25 Mart’ta başlıyordu. 25 Mart ile başlayan hafta kutsal kabul edilirken asıl yeni yıl kutlamaları 1 Nisan’daydı. 1500’lü yıllarda Gregoryen (miladi) takvime geçişle birlikte yeni yıl 1 Ocak’a taşındı. Yaygın anlatıya göre insanların yeni yıl kutlama tarihinin bu değişime rağmen 1 Nisan olarak kaldığı konusunda kandırıldığı oluyormuş ve kandırılan insanlara “Nisan ahmakları” lakabı takılırmış.
  • Bir başka iddiaya göre 1 Nisan, baharın gelişi ile doğrudan ilişkili. Hava değişimlerinin insanları kolayca “aldatabildiği” günlerin başlangıcı olarak düşünülmüş.
  • Bir diğer iddiaya göre ise 1 Nisan, Romalıların “Hilaria” adını verdikleri kış sonu kutlamalarıyla bağlantılı.

 

 

Yazar